|

Göçüp Kalanlar’dan kalanlar

Yolu gurbete düşenlerin konuştuğu ortak bir dil vardır. İşte belgesel fotoğraf kitabı “Göçüp Kalanlar” bu ortak dille yazılmış, yayınlanmış bir kitap. Öyle bir dil ki, fotoğraf da yazı da onunla biçimleniyor.

Yeni Şafak
04:00 - 13/07/2016 Çarşamba
Güncelleme: 20:32 - 12/07/2016 Salı
Yeni Şafak
-HALİL İBRAHİM İZGİ


Almanya, Krefeld, 2002, Yabancılar Dairesi Bekleme Salonu. Öğrenciyim ve oturumumu uzatmak için Yabancılar Dairesi'nde görüşmem var. Odada beş kişiyiz. İki genç kız, benden biraz büyük bir genç ve yaşlıca bir adam. İki kız kendi aralarında Almanca-Türkçe karışımı konuşuyor. Neşeleri yerinde. Yaşlı adam karşısındaki duvara bakıyor. Suskun. Genç adam tedirgin bakışlarla etrafını süzüyor. Bense eşim ve doğumuna az süre kalmış kızımı düşünüyorum. Yabancılar Dairesi'nin bekleme salonundaki herkesin Türk olduğu anlaşılıyor kısa süre sonra. Kızların Almanya'da doğmuş büyümüş oldukları ortada. Yaşlı adam belli ki emekliliğe Almanya'da hak kazanmış. Ama genç adam, onu bir yere koyamıyorum. Burada doğmuşa benzemiyor, öğrenci olabilir belki ama yaşı öğrencilik için biraz geç.



HEPİMİZİ BURAYA GETİREN ÇARESİZLİKTİR

İki kız aralarında konuşmaktan sıkılıp odadakilerle sohbet etmeyi deniyor. Talihli ürkek bakışlı çocuk. Onun ne işinin olduğunu soruyorlar. Çocuk kem-küm ediyor. Mültecilik başvurusu, oturum izni gibi şeyler söylüyor. Azül? Diye soruyor kızlar. Çocuğun ürkekliği devam ediyor, kızlar üzerine gidiyor. Yaşlı adam önce çocuğa sonra kızlara bakıyor. Sonra tok bir sesle konuşuyor: Hepimizi buraya getiren çaresizliktir. Uzun etmeyin.



Kızlar, bir iki laf edecek oluyor, sonra vazgeçiyorlar. Sonra birer birer görüşmeye çağrılıyoruz ve bir daha o odada bulunan beş kişi belki hayatları boyunca birbirini görmemek üzere ayrılıyor. Belki, bir arada olduklarının bile farkında olmayan beş kişi Krefeld'in sokaklarında hayatlarına devam ediyor.



  1. Göçüp Kalanlar
  2. Editör: Gökhan Duman
  3. DiasporaTürk Yayını
  4. Haziran 2016
  5. 132 sayfa

Yıl 2016. O odadaki kişileri bir daha görsem tanıyabileceğimden emin değilim ama yaşlı adamın sözü kulağımdan hiç çıkmıyor. Bundan 55 yıl önce, Anadolu'nun farklı illerinden erkekler, kadınlar Avrupa'nın yolunu tuttu. İş gücü lazımdı Avrupa'ya, maden çıkaracak işçiler, vida sıkacak kaslar, inşaatları yükseltecek ameleler...



Gidenler, umutlarını katık ettiler ve o odadaki ürkek genç gibi kendilerine bir yer edinmeye çalıştılar gittikleri yerde. Daha iyi bir gelecek olsun diye hayal kurdular. İşleri bitince etrafa göz atmaya başladılar. Bilmedikleri bir dilde bilmedikleri bir yerde yeni doğmuş çocuğa benziyorlardı. Yaşları kaç olursa olsun, acemi oldukları bu yeni hayat, hepsini aynı yaşa indiriyordu.


Fotoğrafçılar için bulunmaz bir fırsattı bu. Kamusal alana çıkmış Türkler, bulundukları yerle kontrast oluşturuyordu. Tren istasyonlarında, fabrikalarda, kendince açtıkları bakkallarda Avrupa'nın dilini çözmeye çalışıyorlardı. İnsanlar, karşılarında varlığını fark eden bu fotoğrafçıları görünce önce çekiniyor sonra tebessümle karşılık veriyordu. Öyle ya, fotoğrafları çekilecek kadar önemseniyorlardı. Sonra bu fotoğrafların çekildiği unutuldu. Gurbet yeni yurtları oldu. Çeken fotoğrafçılar da başka konularla ilgilenmeye başladı. Aradan uzun yıllar geçti. Kimi yaşarken kesin dönüş yaptı Türkiye'ye, kimi bir uçağın kargo bölümündeki tabutunda.





Sonra bu fotoğrafların izini süren azimli bir kişi, hep eleştirilen sosyal medyayı kullanarak bu fotoğrafları DiasporaTurk isimli Twitter hesabından paylaşmaya başladı. İlgi muazzamdı. Herkes bu kayıp hikayelerin arasında kendini veya tanıdıklarını aramaya koyuldu. Görüntüler o kadar etkileyiciydi ki fazladan bir söz söylemeye gerek kalmıyordu. İşte bu anda zorlu bir proje başladı. Editör Gökhan Duman, 61 fotoğraf için 61 yazar aramaya başladı. Kolay değil. İçlerinden biri olmaktan onur duyduğum 61 kişi, bu fotoğraflardaki hikayelere kendi hikayelerini eklediler ve ortaya “Göçüp Kalanlar” ismindeki kitap çıktı.



HİKAYENİN GÜCÜ

Kısık sesle söylenen bir türkü gibi, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da, Danimarka'da geçirilen günlerin boşuna olmadığını fısıldıyor bize. Orada, yaşadığımız yerlerde başımızı öne eğdirecek şeyler yapmadık diyor fotoğraflar. Hırstan çok tevekkül, isyandan çok sabır, bıkkınlıktan çok ümit akıyor fotoğraf karelerinden. Yazarlar resmin önünde bir saygı duruşu yaparcasına, şefkatle, anlayışla kelimelerini bir araya getirmiş. Usta kalemler, ustalık yolundakilerle bir arada imece usulüyle bu güzel yolculuğun parçası olmuş. Yazılan satırların hepsi emekleriyle Tuna'nın öbür tarafına çoluk çocuk geçmiş bu cefakar insanları anlamaya yönelik.



Türkiye'nin nereden yola çıktığı, hangi zorluklarla pençeleştiği ve bugünlere nasıl eriştiğini görmek için harika bir belgesel çalışma. Kitap, Türklük dediğimiz şeyin, Anadolu dediğimiz kültürün, kendini yabancı bir toprakta hangi imgelerle var etmeye çalıştığı, kültürel direniş hatlarını nerede kurduğunu gösteriyor. İç mekanlarda yüzlere yayılan tebessüm, dört duvar arasında küçük Türkiyeler kurulduğunun açık ifadesi.



Max Frisch'in söylediği gibi, onlar iş gücü istedi ama gelenler insandı. Kitap, göç hafızasının oluşmasına ciddi anlamda katkı sunuyor. Türkiye'den Avrupa'ya bakışın geçirdiği evrimi göstermesinin yanı sıra, yeni vatan olan Avrupa'daki ilk günlerin nasıl olduğuna dair de hafıza oluşturuyor. Almancı, gurbetçi denklemine sıkışan göç olgusunu, farklı sosyal boyutlarıyla ele alarak daha geniş ve gerçekçi bir bakış geliştirilmesine katkı sağlıyor.



Elbette sadece geçmiş yok. Gelecek var ve geçmiş de gelecekten bir parçayı içinde barındırıyor. Almancı parantezindeki toplumu diaspora olarak tanımlamak kitabın ismi olan “Göçüp Kalanlar”la uyumlu olacaktır. Beden gücüyle çalışmaya başlamış toplumun içinden sanatçı, yazar, akademisyen, mühendisler çıkması Avrupa-Türk toplumu için önemli bir parametre. Kitapta yer alan kişiler, o fotoğraflar çekildiğinde sadece bir an yaşıyorlardı ama bu kitapla birlikte tarih yazdıklarının da farkına varmış olacaklar.


Göçüp Kalanlar'ın diğer bir başarısı ise online ve basılı mecraları ustalıkla bir araya getirmiş olması. Bu bize, hikayenin gücünün sınırlarını gösteriyor. İyi bir hikayeniz varsa, yüzden fazla kişiyi bir araya getirip geleceğe miras bırakacağınız bir esere imza atabilirsiniz. Gökhan Duman, bu başarılı çalışmayla sadece fotoğrafları ve yazıları değil, darmadağın hikayeleri de bir araya getirdi.


Göçüp Kalanlar'ın sergi olarak farklı yerlere seyahat edeceğini tahmin ediyorum. Her gittiği yere alın terinin hikayesini ve umudun aydınlığını taşımasını temenni ediyorum.






#Göç
#Göçüp Kalanlar
8 yıl önce