|

Sıkı bir modernizm eleştirisi

Psikiyatri dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Kemal Sayar'ın 'Kendine İyi Bak' isimli kitabının ikinci baskısı Karakalem Yayınları'ndan çıktı.

00:00 - 6/09/2006 Çarşamba
Güncelleme: 23:29 - 19/09/2006 Salı
Yeni Şafak
Sıkı bir modernizm eleştirisi
Sıkı bir modernizm eleştirisi

Kitap, dört değişik konu başlığı altında, çok geniş bir perspektiften müellifin ilgi alanlarıyla ilgili kaleme aldığı denemelerinden ve gezi yazılarından oluşuyor. Kitap, modernleşmeyle birlikte kişisel zaman algımızın nasıl bir dönüşüme uğradığını ve bu takvime endeksli zaman anlayışının hayatımızı nasıl şekillendirdiği üzerine aslında sıkı bir modernite eleştirisi olan bir denemeyle açılıyor. Bunu takip eden denemeler de ilkini tamamlar mahiyette; “katı olan her şeyin buharlaştığı” bu asırda, hayata bakış açımızın güzel olanı dahi ayırt edemeyecek kadar yoksullaştığına ve yaşamı adeta bir güç edinme savaşı olarak kurduğumuza işaret ederek -rindane bir hayat süren şair ve ilim adamlarını tenzih ederek- mütedeyyin insanları tezkir ediyor. İkinci bölümde, Sayar'ın, bir psikiyatri koğuşundan Moda'da bir çay bahçesine kadar uzanan anılarından, hayatın kırılganlığı ve insanın dirayeti üzerine muhtelif denemeleri var. Buna ek olarak, “Bizim Hikayemiz”de, Sayar, insanı yersiz-yurtsuz bırakan Modernite karşısında “bizim hikayemiz”i bize hatırlatıyor. “Ülkeler ve İnsanlar” adlı üçüncü bölümde, müellifin Hindistan'dan Kırım'a birçok ülkeyle ilgili intibalarını bulmak mümkün. Bu noktada hakkı teslim etmek gerekir ki, Kemal Sayar tüm bu izlenimlerini “insan” boyutunu dışlamayan, okuru yazının içine çeken bir üslupla, anlattığı için okuyucuya da kendi üzerinden ilişki kurabileceği “canlı” bir dünya portresi sunmuş oluyor. Örneğin; bir bölümde ifrat noktasında dindar bir Yahudi olan ev sahibiyle yaşadıklarını okurken öfkelenip, diğer bir bölümde oğluna “Rumi” ismini koyacak kadar Mevlana aşığı, gayri müslim bir psikiyatrist arkadaşından bahsederken sevinç duyuyorsunuz. Bu bölümde yazar, sosyo-psikolojik bir bakış açısıyla 11 Eylül'ün Amerikalılar üzerindeki yansımalarını tahlil ediyor ve Afganistan'ın bombalanmasının Amerikalılar için -çok yerinde bir deyişle- nasıl “fallik bir ayin” olarak yaşantılandığına işaret ediyor. “Türkiye'de Benliğin Dönüşümü” isimli denemede ise sosyal psikoloji literatürü vesilesiyle “İnsan”ın “homo economicus”a dönüşerek, nasıl görünüşte kişilik sahibi ama aslında benlik yoksunu, insanlarla ilişkileri çerçevesinde, bukalemun misali devamlı kendini uyarlayan bir çoklu benlik(siz)liğe yol açtığını anlatıyor. Otantik bir varlık ortaya koymanın imkânsızlaştığı bir zamanda, Türkiye insanı için de televizyon sayesinde hızlanan bu sığlaşma dönemine dikkat çekiyor. “Hikmet Aynasında Tıp” isimli son bölümde ise müellifin bir doktor olarak, hem bir kurum hem de bir meslek dalı olarak tıp üzerine çeşitli düşüncelerini içeriyor. Sayar bu bölümde kültür endüstrisinin bir metası haline gelmesiyle adeta “cyborg”a dönüşen bedenlerimiz ve onları algılayış biçimlerimiz üzerinden organ nakli, genetik ve üreme teknolojileri gibi tıp etiği açısından tartışmalı konulara dair kendi ahlaki bakış açısını ortaya koyuyor. Hülasa; bu kitap, size “kendi”nize iyi bakmanız için özgün ve tazeleyici bir fırsat sunuyor.

18 yıl önce