|

Çini biter aşk bitmez

Klasik Türk Sanatları Vakfı’nın uluslararası düzenlediği Yedi Tepe Yedi Sanat yarışmasında Çini dalında ikincilik ödülüne layık görülen Tenzile Özgün, Sultanahmet’teki küçük dükkanında minyatürü çiniye uygulayarak farklı bir tarz deniyor. Bitmeyen bir aşkla çini yapan Özgün, “Çinide imza fırçadır” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/06/2015 Pazar
Güncelleme: 01:45 - 28/06/2015 Pazar
Yeni Şafak

Tenzile Özgün, Sultanahmet'teki kedilerle dolu küçük atölyesinde sabahtan akşama kadar çini yapıyor. Onun şu hayatta en çok istediği şey ise tarihin sayfalarına kendi adını gururla yazdırmak. Bunun için de azimle yılmadan çalışıyor. Çalışmalarının da karşılığını alıyor. Özgün, Klasik Türk Sanatları Vakfı'nın uluslararası düzenlediği Yedi Tepe Yedi Sanat yarışmasında Çini dalında ikincilik ödülüne layık görüldü. Ödülünü ise 4 Temmuz'da alacak. O, ödülünü almadan kapısını çaldık, çalışmalarını konuşalım dedik. Özgün, bugünlerde çinide farklı ve yeni bir tarz deniyor. Minyatürü çiniye uygulayan Özgün, “Minyatürle değişik bir şeyler yaparak soyadıma yakışan özgünlüğü yakalamak istiyorum. Çinide imza fırçadır. Kişiyi renklerinden onun o rengi nasıl kullandığından tanıyabiliyoruz” diyor.



ALAYLI HOCA


Özgün'ün herhangi bir sanatsal eğitimi yok, aldığı kurslar dışında. Çiniyle tanışması 2003 yılına dayanıyor. Aslında ilk başlarda toprakla ilgili bir şeyler yapmak istiyor, seramik gibi. Hala toprakla uğraşmayı çok seviyor. Atölyesinde bazen çamurla oynadığı da oluyor. Dört sene çini eğitimi alıyor. Çini ona müthiş iyi geliyor. Sürekli çalışıyor. Durmadan üretiyor. Bitmek tükenmek bilmeyen bir çini aşkı ondaki. Kendini bu şekilde geliştiriyor. Artık onun ürettiklerini muhafaza edecek alan kalmıyor evde. Duvarlar, çekmeceler, gardıroplar, dolaplar onun çinileriyle dolu. Ailesi ya evlen başımızdan git, ya da kendine atölye aç diyor. O da atölyesini açıyor.Bugün atölyesinde Mimar Sinan Üniversitesi'nden öğrencilere ders veriyor.



EMEKLERİM ÇÖP OLDU


Fırın çininin olmazsa olmazı ama o zamanlar İstanbul'da doğru düzgün fırınlar yok. Olanlar da dışarıdan ürün kabul etmiyor. Özgün de diğer çiniciler gibi yaptıklarını pişirmek için kolileyip Kütahya'ya gönderiyor. Koli bir geliyor hepsi kırık. Babası artık bu duruma dayanamıyor ama Özgün alışmış. Biraz da babasının rahatsızlığından dolayı ona üzüntüsünü belli etmemeye çalışıyor. “Olsun, yine yaparım” diyor. Düşünsenize o kadar emek verdiğiniz bir ürün bir anda çöp olmuş. Gel zaman git zaman böyle geçiyor. Sonra babasının ölümüyle her şeyden elini eteğini çekiyor. Uzun süre atölyeye gelemiyor. Gelse de ağlayıp ağlayıp eve dönüyor.



ÇİNİDEKİ MİNYATÜR






Hasta bir kedi onu bu travmadan kurtarıyor. Onu iyileştirmek için koştururken hayata bir yerinden tekrar tutunuyor. İlk fırınını alıyor ve kendi üretimlerini kendisi pişirmeye başlıyor. Çini ona yetmiyor. Sürekli yaptıklarının üstüne çıkıp farklı ve yeni bir şeyler yapmak istiyor. Bunun için gidip minyatür kursuna yazılıyor, sene 2013. Taner Alakuş ve Raif Aydın hocalardan ders alıyor. “Kendim için yaptığım en güzel şey minyatür öğrenmek oldu” diyor. Bu sene başında da Klasik Türk Sanatları Vakfı'nın yarışmasından haberdar oluyor. Aklında tek bir şey var. Minyatürü çinide uygulamak. Yarışmaya da bu tarz bir eserle katılıyor.



Bitmeyen eserleri var


Tenzile Özgün'ün atölyesi aynı zamanda dükkanı. Burada yaptığı eserleri satıyor. İçlerinde sanatsal olanlar da var ticari kaygıyla yapılmış olanlar da. Magnet bile yapıyor. Dükkanda bir ürün satıldığında oturup onun aynısından yapmaya başlıyor. Bu sayede hiçbir şey eksilmiyor. 3-5 yıl önce gördüğünüz bir şeyi şimdi gitseniz bulabilirsiniz yani. Bir de replika yapmayı çok seviyor Özgün. Açıyor klasik İznik kitabını, içinden istediği eserin replikasını çalışıyor. "Turistler bunu çok seviyor" diyor Özgün.



Dükkanım tekke gibi






Özgün, ney de üflüyor. Ara ara atölyede kedilere konser veriyor. Ney için de birçok kişiden ders alan Özgün'ün hocaları arasında Burcu Karadağ da var. Ney çalarken de çini yaparken de huzuru bulduğunu söyleyen Özgün, “Hep ney sedasıyla çalışıyorum. İlahiler, saz semaileri… Benim dükkanım tekke gibi. Çini yaparken kendime, içime dönüyorum. O fırçayı elime aldığımda binbir çeşit şey geliyor aklıma, hayaller dünyasına dalıyorum. Hayallerin sonu sınırı yok” diyor. Özgün, çiniyle ilgili tüm bildiklerini öğrenmek isteyenlere aktarıyor. Birkaç öğrencisi var ders verdiği. Özgün, piyasada çok fazla bilgiyi esirgeyen insan olduğunu söylüyor.



Aradan çıkmam gerekiyor






“Çiniyi herkes yapıyor benim aradan sıyrılmam gerekiyor” diyen Özgün, tasarımlarını komple kendisi yapıyor. Yapılan minyatürlü çiniler var ama onun yaptığı kadar küçük boyutta olanı yok. Yarışmaya sunduğu eserinde ise Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a olan aşkını esas almış. Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camiini ve Edirnekapı Mihrimah Camiini çizmiş. Edirnekapı'da ay Üsküdar'da da güneşi… Arada deniz. Bir kalyon… Özgün, “Elimden geldiğince inşallah daha güzel işler yapacağım. Artık bu tarz yapıyorum klasiği de çok seviyorum ama artık kendi istediğim tarzda çalışmak istiyorum” diyor.





#Tenzile Özgün
#Sultanahmet
#Yedi Tepe Yedi Sanat
#Çinide imza fırçadır
#Mihrimah Sultan
9 yıl önce