|

Kader, en yanlış anlaşılan mesele

Prof. Dr. Faruk Beşer, Hasan Basri’nin Kader Risalesi’nin tam çevirisini de içeren yeni eseri Kader Meselesi’nde kaderin doğru anlaşılması için öneriler getiriyor. Beşer, en çok yanlış anlaşılan meselenin kader konusu olduğunu söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/07/2015 Pazar
Güncelleme: 20:37 - 4/07/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Prof. Dr. Faruk Beşer, Hasan Basri'nin Emevi Halifesi Mervan'a cevap olarak kaleme aldığı Kader Risalesi'nin tam çevirisini de içeren Kader Meselesi adlı yeni kitabında, doğrudan imanla ilgili önemli bir konu olan kader meselesinin doğru çizgilerini yeniden çiziyor.



Hasan Basri'nin Kader Risalesi'nin metnini ve tam tercümesini de henüz yayınlanan Kader Meselesi adlı kitabınıza aldınız. Kader bahsini müstakil olarak açmanızın özel bir anlamı var mı?

Sorunuzun cevabına gelince, evet kader konusunu özel olarak ele almamızın bir değil, belki birden çok sebebi var. Birincisi, kadere iman meselesi bilindiği gibi İslam'ın temel iman esaslarından biri. Bu doğru anlaşılmadan imanın da sağlam olması mümkün olamaz. Üstelik en çok yanlış anlaşılan bir mesele kader meselesi. İkinci sebep, biliyorsunuz biz Cumhuriyete geçerken bir kopma, bir fetret dönemi yaşadık ve çok şeyimizi kaybettik. Kitaplarımızı kültürümüzü, âlimlerimizi kaybettik. Her şeyi adeta yeniden anlamak zorunda kaldık. Böyle olunca pek çok insan İslam adına anladıklarını test edebilme imkânı bulamadan konuşmaya yazmaya başladılar. Ve günümüzde olduğu gibi bazı insanlar bazı ayetlerde iman esası olarak zikredilmediği için kadere inanmanın gerekmediğini, hatta kader diye bir şeyin bulunmadığını söylemeye, insanların kafalarını allak bullak etmeye başladılar. Bunların en azından büyük bir kısmının samimi olmadıklarını söyleyemeyiz, ama yanıldıkları da açıktı. Oysa böyle bir konuda zemini kaydırmak, dayandığınız esasların bütünüyle kayması ve dinin her şeyiyle sorgulanması anlamına gelir. İşte bu kargaşayı bir ölçüde önlemek için Kader konusunu müstakil bir konu yaptık. Ama bu bir akademik çalışma değil, bildiğiniz gibi, gazete köşe yazısı olarak başlamış, ilavelerle böyle bir kitapçık haline gelmiş.



HASAN BASRÎ'NİN RİSALESİ ÇARPTIRILIYOR


Aslında oldukça netameli de bir konu. Derinleştirince sorular da çoğalıyor haliyle. Hasan Basri'nin risalesinin özel olarak anlamı nedir, neden o risale üzerinde durdunuz?

Hasan Basrî'nin bu konuda çok özel bir yerinin olduğunu söylemek meseleyi biraz abartma olur. Gerçi Hasan Basrî her konuda özel bir yere sahip. Kader konusu da bu genelin bir parçası sadece. O da kendinden önceki ve kendi zamanındaki İslam âlimleri gibi düşünmüş. Ama yaptıkları zulümleri kadere bağlayan Emevilere ve özellikle de Abdülmelik bin Mervan'a cevap olarak kaleme aldığı bu risalesinde o, Emevilerin bozuk kader anlayışını eleştirmiştir. Onların her şey kaderde olduğu için öyle oldu, biz kimseye zulmetmedik, bunlar Allah'ın takdiri deyince onlara cevap vermiş, böyle cebri bir kaderin İslam'da olmadığını, kişilerin yaptıklarını kendilerinin yaptığını, bunlardan sorumlu olacaklarını anlatmış. Söylediklerine kimse itiraz etmemiş, çünkü bağlamında doğru sözler söylemiş. Ama sonradan Mutezile dediğimiz akım, gördünüz mü, Hasan Basrî gibi büyük bir zat da kaderin olmadığını söylüyor demeye getirmişler. Onların günümüzdeki yansımaları da, karşımıza İslam'da kader diye bir şey yoktur diye çıkmış. İşte risalenin özel anlamı bu… Aslında risalede özel bir anlam yok. Ona özel anlam yükleyenler var, hepsi bu.



KADER, CİDDİ MESELEDİR


Kader meselesi üzerinde bugün Türkiye'de bir yanlış anlamadan söz ediyorsunuz sanırım. Kaderi yanlış mı anlıyoruz?

Her konuda olduğu gibi bu konuda da elbette yanlış anlayanlar da var, doğru anlayanlar da. Yanlış anlayanlar din bilgisi yeterli olmayan avam ve buna tepki olarak ortaya çıkan aşırı akılcılar, ya da Yeni Mutezile. Yoksa İslam âlimleri Hz. Peygamber'den günümüze kader konusunda da söylenecek her şeyi söylemişler, konuyu gereği gibi anlamışlar. Ama dini ilimlerde ve özellikle de dinin sahih olarak yaşanmasında zayıflamalar, kopmalar olduğu her dönemde böyle aykırı görüşler ortaya çıkar. Kader konusu da öyle olmuş. Ne var ki, mesele bir iman meselesi olduğu için ciddi sayılmış.



Doğru anlamak gerekiyor


'Maden kazası kaderdir' cümlesi ile 'maden kazası kader değildir' arasında duruyoruz. Kader konusundaki yanlış yönelimimizin kaynağı nedir sizce?

'Maden kazası kaderdir' diyenler hem doğru hem yanlış olabilirler. Kader Allah'ın ezelde her şeyi bilip olacağı gibi kaydetmesidir, bu da bir şeydir, o halde bu da tabii ki, O'nun bilgisiyledir, kaderdir demek istiyorlarsa bu doğrudur. Çünkü kaderde olmayan hiçbir oluş olamaz. Ama bu cümle; efendim kimseyi suçlayamazsınız, kaderde vardı ki, oldu. Allah yazmasaydı olmazdı, öyleyse suçlu aramayın anlamında kullanılırsa elbette yanlış olur. O zaman bu anlayışa cevap olarak, 'maden kazası kader değildir' diyenler de, bunu kadere bağlayıp sıyrılamazsınız, ortada ihmaller var, hatalar var, bunları yapanlardan hesap sorulmalıdır, çünkü onlar bu hataları kendi iradeleriyle yaptılar demek istiyorlarsa bu da bir anlamda doğrudur. Ama bu ikinciler, Allah'ın ezeli bilgisinde, mahiyetini bizim bilmediğimiz o mübîn kitapta böyle bir şeyin olacağı yazılı olamaz. Bunu insanlar kendileri yaptılar yarattılar demek istiyorlarsa bu elbette yanlıştır.



#Faruk Beşer
#Hasan Basri
#kader kavramı
#kader
9 yıl önce