|

Sosyal medya terapi merkezine dönüşüyor

Bugüne kadar tıbbi polisiye romanları yazan genç yazar Tuğba Sarıünal, bu kez blog yazılarını bir araya getirerek dizüstü edebiyata göz kırpıyor. Varoluşundan itibaren kendini onaylatma ihtiyacı olan insan için sosyal medyanın bir terapi merkezi olduğunu söyleyen Sarıünal, bize kendimizi hatırlatıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/07/2015 Pazar
Güncelleme: 20:11 - 4/07/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Sanrı, Nakil gibi polisiye türünde kitaplarının yazarı Tuğba Sarıünal, bugüne kadar yazdıklarının dışına çıkarak dizüstü edebiyata yöneliyor. Blog yazılarından derlediği Arkadaşlar Ev Halim'i okura sunan Sarıünal, bu romanında bize kendimizi hatırlatıyor. Çoğumuz sosyal medyayı kullanıyoruz ve üstelik bazı maskeler takıyoruz. Çoğu zaman sahip olmadığımız şeylere sahipmişiz gibi davranıyoruz. Genç yazar Sarıünal, dünyayı tanımaya başladığımız ilk andan itibaren onaylanma ihtiyacı duyduğumuzu ve sonuçta tüm bunların sosyal medyayı bir terapi merkezine ve hak arama alanına dönüştürdüğünü söylüyor.



BİR YERDE HATA YAPIYORUZ


Sosyal medyada en çok 'aşk-sevgi-şefkat' üzerine olan sözleri paylaşıyoruz. Ancak iş gerçek hayata gelince maddi çıkarlar hemen devreye giriyor. Hem bu kadar aşktan sevgiden bahsedip hem de bu kadar yalnız olmayı nasıl başarıyoruz acaba? Bir yerde hata yapıyoruz, orası kesin. Sosyal medyada birbirimizi mi kandırıyoruz yoksa? Sarıünal bu soruya, “Birbirimizden önce kendimizi kandırıyoruz bence. Eskiden, sahip olduğumuz değerleri başkalarının önünde söylemek ayıpken şimdi sahip olmadığımız ne varsa gözler önüne seriyoruz” cevabını veriyor.



HIZLA UNUTUYORUZ


Sarıünal, bu dünyadaki en büyük sorunun çok fazla iletişim olduğunu düşünüyor. “Yalnızlığa doğru hızla sürüklenmeye devam eden bireyler” olsak da sosyal medya sayesinde her şeyden haberdar olabiliyoruz. Kendimizi yormadan dünyada olup biten ne varsa sadece bir kaç saniye içinde önümüze seriliveriyor. İlişki yaşasak sevgilimiz bile elimizin altında. Ancak Sarıünal, ne yazık ki iletişimin bu kadar fazla olmasının, sürekli akmaya devam eden bilgilerin, insanın algısını bir yerden sonra köreltmeye başladığına dikkat çekiyor ve “Hızlı algılama insanları hızlı unutmaya sürüklüyor. Algı ve unutma arasındaki mesafe gittikçe kısalıyor. Sonuç olarak öğrendiğimizi sandığımız şeyleri aslında öğrenmiyor sadece algılıyor ve hızla unutuyoruz” diyor.



GÜZELİN DE GÜZELİ VAR


Kendimizi kabul ettirme, onaylatma, beğendirme zahmetiyle sürekli modayı takip ediyoruz. Ancak günümüzün moda algısı da değişti. Modaya bizim hükmetmemiz gerekirken moda bize hükmediyor. Sarıünal da kitabında kendini çevresine kabul ettirmeye çalışan bir kadını anlatıyor. Birçok yerde kadın okurlar kendini Zeynep'in yerine koyabilirler. Sarıünal, her şeyin mükemmel olmayan insanı kusursuz göstermeye hizmet ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Ama güzellik de özgürlük gibi sonu olmayan bir kavram. Her güzelin daha güzeli mevcut.” Bunları yaparken çoğu zaman da içimizi boşaltıyoruz. Tüm algımızı fiziki bir güzellik üzerine temellendiriyoruz.



EMPATİYE ÇAĞIRIYORUM


Sarıünal, kitapta kilolarıyla başı dertte olan bir kadını anlatıyor. Mükemmel insan algısını yakalamaya çalışırken, yaşadığımız zorluklar çeşitlilik gösterebilir. Sorun bazen kilolar, bazen sivilceler bazen de kısa olduğunu düşündüğümüz boyumuz olabilir. Toplamda hepsi zedelenen özgüvenimizi yıkmaya hizmet ediyor. Zeynep karakteri, yaşadıklarından yaptığı çıkarımlarla okuru sürekli empati yapmaya çağırıyor. Tek bir karakter üzerinden hem kendimizi hem de karşımızdakini anlamaya başlıyoruz. Zeynep çok gerçek, çok içimizden, çok doğal ama hepsinden önemlisi yaşayan her insan gibi kendini var etme çabasında.







Karakterden aldığım ilhamla yazıyorum


Daha önce yazdığı iki roman da kurgusuna ağırlık verilen polisiye türüne yakın kitaplardı. Birdenbire yapacağı tür değişikliğinin, kendisi gibi henüz yazar olma yolunda ilerleyen biri için dezavantaj olacağını düşünen Sarıünal, tüm riskleri alarak blog yazılarını romana çevirme kararı alıyor. “Çünkü günümüz dünyasını, zamane insanına anlatmam gerekiyordu. Yalnız olmadıklarını bilmeleri için, mükemmel insan olmaya çalışırken bir yandan akmaya devam eden hayatı hatırlamalarını sağlayabilmek için” diyor. Sarıünal'ın hayatın içinden çok fazla gözlem yaptığı bugüne kadar yazdıklarından anlaşılıyor. Yazarken evrensel olan bir konuyu, mesela aşkı seçse bile, olaylara ve durumlara yön verecek olanın karakter olduğunu düşündüğü için karakterden aldığı ilhamla yazmaya devam ediyor.


#Sosyal medya
#Tuğba Sarıünal
#blog yazarları
9 yıl önce