|

Ümmü Gülsüm’ün sesi tüm coğrafyada

Mısır’ın en ünlü sanatçısı Ümmü Gülsüm üzerine akademik çalışmalar yapan Murat Özyıldırım, Türk müziğinde bu güçlü sesin etkileri olduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Musiki ile beraber Türk - Arap birlikteliğinin her şekilde yaşadığını görmek, gönül coğrafyamızda mümkündür.”

Yeni Şafak ve
04:00 - 5/07/2015 Pazar
Güncelleme: 21:15 - 4/07/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nde Latince Okutmanı, arkeoloji alanıyla ilgili çok sayıda bilimsel yayını bulunan Murat Özyıldırım, uzun yıllar Türk- Arap müzik ilişkileri ve özellikle sesinin meftunu olduğunu söylediği Ümmü Gülsüm üzerine çalışmalar yapıyor. Öyle ki kendisi bir Ümmü Gülsüm uzmanı. 'Arap ve Türk Musikisinin XX. Yüzyıl Birlikteliği' isminde bir de kitabı bulunuyor. Özyıldırım, “Musiki ile beraber Türk - Arap birlikteliğinin her şekilde yaşadığını görmek, gönül coğrafyamızda mümkündür. Mısır'ın tarihinde Türkler, Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da Türkmenler, Türkiye'de Arap vatandaşlarımız varken medeniyetimizi pasta keser gibi saçma sınırlarla ayırmak doğrusu mümkün görünmüyor” diyor.



MUSİKİ BİRLİKTELİĞİ


Ümmü Gülsüm'ün hayatı hakkında ilk kez 2002 yılında Cumhuriyet Dergi'de yazıyor Özyıldırım. Daha sonra birçok dergide yazıları yayınlanıyor. 2013 yılında da Arap ve Türk Musikisinin XX. Yüzyıl Birlikteliği kitabı bütün bu çalışmalarının güzel bir neticesi olarak yayınlanıyor. Özyıldırım, Ümmü Gülsüm'ün eserlerini dinlerken hayatına ilgi duyuyor. Onu öğrenirken Türk ve Arap sanatkârların dostluklarını okuyor, derken şarkılı Mısır filmleri karşısına çıkıyor ve bu filmlerin vaktiyle Türkiye'de muazzam bir ilginin merkezinde olduğunu fark ediyor. Böylece, iki milletin buluşma noktalarından biri olan muhteşem musiki geçmişinin bir sayfasını yazarak yeniden hatırlatmayı istiyor.



EŞSİZ BİR YORUM GÜCÜ


Ümmü Gülsüm, tüm zamanların en iyisi. 1974 yılında vefat etmesine rağmen, hala Arap dünyasının bir numaralı sesi olma özelliğini muhafaza ediyor. Özyıldırım, Ümmü Gülsüm'ü diğerlerinden farklı kılan özelliği şu cümlelerle anlatıyor: “Ümmü Gülsüm, bir eserdeki bazı bölümleri, başka konserlerde değişik şekillerde başarıyla yorumlayarak adeta yeni bir esermiş gibi icra etmesiyle de meşhurdur. Bunu herkes başarıyla yapamaz. Bazı sözcükleri doğaçlama uzatması, tekrarlarla dinleyicilerini, kelimenin tam manasıyla coşturması, tarab'a (musiki ile vecd'e) ulaştırması, Ümmü Gülsüm'ün sanatında görülen özellikler arasındadır.”







TÜRKİYE'DE ARABESK


Arapça eserler süre bakımından çok uzun. Bu eserlere süre bakımından en yakın Türkçe örnekler olarak Zeki Müren'in “Kahır Mektubu” ve “Masal” adlı çalışmalarını verebiliriz. Özyıldırım, Ümmü Gülsüm'ün okuduğu eserlerin giriş bölümlerinin altmışlı ve yetmişli yıllarda özellikle arabesk eserlerde kullanıldığına dikkat çekiyor ve “Giriş kısımları Arapça besteden aynen alınıp Türkçe sözle şarkı, ilerleyen bölümlerde özgünleştirilmiştir. Şarkılı Mısır filmlerin ülkemizde beğenilmesiyle Türk filmciliğinde iki büyük gelişim olmuştur; dublaj müthiş bir başarı göstermiş ve şarkılı Türk filmleri çekimine başlanmıştır. Bir vakit sonra sadece şarkıları hatırlanan Türk filmlerinin başlangıcını, işte bu Mısır filmleri oluşturmaktadır” diyor.



Türk- Arap dostluğunun bütünleştirici gücü musikidir


Özyıldırım, İskenderiye Yunus Emre Türk Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak Mısır'da geçtiğimiz haftalarda “Ümmü Gülsüm ve Türk Musikisi” adlı bir konferans verdi. “Bu toplantı, musikimizin iç içe geçmiş sayfalarının Mısırlılara anlatılması bakımından hakikaten ayrı bir öneme sahiptir. Biz Türkler, kardeş Arap ülkeleriyle dostluğumuzu geliştirmek istiyorsak, bunun önemli ve kuvvetli bütünleştirici araçlarından birinin musiki olduğunu bilmeliyiz” diyen Özyıldırım, bu konunun muhatabını TRT Arapça kanalı olarak gösteriyor.


#Mersin Üniversitesi Arkeoloji
#Ümmü Gülsüm
#Arap ve Türk Musiki
9 yıl önce