|

11 partinin tüzüğünde başkanlık var

Türkiye çok partili sisteme geçtiği günden bugüne parlamenter sistem yoğun tartışma konusu oldu. Bu tartışma en çok da siyasi partilerin tüzüklerinde kendini gösterdi. Biz de o tüzükleri inceledik: MNP’den MHP’ye, Demokratik İşçi Partisi’nden Yeni Türkiye Partisi’ne kadar 11 partinin programlarında Başkanlık sisteminin panzehir olacağına vurgu yapılmış.

Yeni Şafak
11:55 - 20/03/2017 lundi
Güncelleme: 12:05 - 20/03/2017 lundi
Yeni Şafak
11 partinin tüzüğünde başkanlık var
11 partinin tüzüğünde başkanlık var

Türkiye'de siyasi istikrarın sağlanması için sistemin değiştirilmesi teklifi uzun yıllardan beri tartışılıyor. AK Parti hükümetinin anayasa değişikliği teklifiyle oylamaya sunacağı Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni, geçmişte birçok siyasi parti savunmuş. Bugüne kadar AK Parti ve MHP dışında 9 partinin tüzüğünde Başkanlık sisteminin niçin gerekli olduğuna dair vurgular yer aldı. İstikrarın önünde engel olarak görülen Parlamenter sistem yerine Başkanlık sistemine geçilmek istense de bugüne kadar kimse başarıya ulaşamadı. Şimdi Türkiye 16 Nisan'da tarihi bir fırsat yakaladı.



TEK DERECELİ SİSTEME GEÇİLMELİ


Tarihte birçok siyasi parti Başkanlık sistemine vurgu yaptı. Necmettin Erbakan'ın liderliğini yaptığı Milli Nizam Partisi (MNP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) dönemlerindeki parti programlarında Başkanlık sistemi vurgusu yapılmış. MNP'nin parti programında başkanlıkla ilgili şu açıklamalar yer alıyor; “Daha hızlı kalkınmaya mecbur olan Türkiye'mizde devlet hizmetlerinin verimli, süratli ve kudretli yürütülebilmesi ve Anayasamızın bünyemize intibakı bakımından daha mütekamil bir yapıya kavuşturulması ve tatbikattaki aksaklıkların giderilmesi için Başkanlık sisteminin getirilmesini zaruri görüyoruz. İcra organının daha kudretli olması ve süratli çalışabilmesi için Reisicumhurun tek dereceli olarak halk tarafından seçilmesi ve icrai organın düzenini Başkanlık sistemine göre tanziminin yapılması gerekmektedir.'



BAŞKANI MİLLET SEÇSİN


MSP'nin 1973 tarihli programında yine başkanlık sistemine vurgu yapılarak; “Devlet ve hükümet başkanlıkları birleştirilmeli ve başkanı millet seçmeli. Referandum, millet vetosu ve halk teşebbüsü müesseleri kabul edilmelidir” sözleriyle savunuluyor. Aynı dönemde yayınlanan seçim beyannamesinde de “Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Hükümet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilecek icraya kuvvet, sürat ve müesseriyet sağlanacaktır. Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir. Böylece millet devlet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden doğacak ve Cumhurbaşkanı seçimi mevzuunda rejimimizi yıpratan iç ve dış spekülasyonlara imkan kalmayacaktır” ifadeleri yer alıyor.



BAŞKANLIK SİSTEMİ GELENEKLERİMİZE UYGUN


Alparslan Türkeş'in MHP Genel Başkanı olduğu dönemde yayınlanan 1977 tarihli seçim beyannamesinde ise güçlü Türkiye için Başkanlık sistemi vurgusu yapılmış: “Yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki bu dengesizliği gidermek için, kuvvetler ayrılığı esas alınarak, yürütme organı güçlendirilecektir. Devlet başkanı doğrudan doğruya halk tarafından seçilecek ve istikrarlı, etkili bir icra için gerekli olan yetkilerle teçhiz edilecektir. Bu yol, bugünün ileri demokratik ülkelerindeki gelişmelere uygun olduğu gibi, ülkemizin şartlarına ve tarihi geleneğimize de uygundur. Tarihimizde devletimizin cihan hâkimiyeti, güçlü devlet idaresiyle gerçekleşmiştir. Çağımız, hızlı, kuvvetli ve bilgili icra çağıdır. Bölünmüş devlet yetkileri ile, adedi çoğaltılmış devlet yetkileri arasında bir ahenk kurmak gerekmektedir. Aksi halde, zayıf ve yavaş bir yürütme ile çağımızın sosyal, teknolojik, iktisadi ve ilmi gelişmelerini takip etmek mümkün olamaz. Milliyetçi Hareketin, Milli Devlet, güçlü iktidar ülküsü, hukuki dayanağını bu esaslardan almaktadır.”



AK PARTİ'NİN İLK PARTİ PROGRAMINDA VARDI


AK Parti 2003 yılında yayınladığı Demokratikleşme ve Kalkınma Programı'nda yönetimde milli iradenin esas alınması gerektiğini belirterek, şu ifadelere yer verdi; “Partimiz, Türkiye'deki siyaset anlayışının tümden gözden geçirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Siyaset anlayışımıza göre milletin iradesi esastır. Millet iradesini gölgede bırakacak hiç bir uygulamaya müsamaha gösterilemez. Siyaset ve siyasetçiye güvenin ve itibarın yeniden tesis edilmesi şarttır. Milletin kendisini yönetecek temsilcilerini kendi iradesiyle belirleyebildiği ve yönetime katabildiği demokratik yönetim ilkesi, yani halkın egemenliği, başta kamu personeli olmak üzere tüm vatandaşlarımız tarafından benimsenmelidir.”


İŞÇİ PARTİSİ'NDEN BAŞKANLIK VURGUSU


Türkiye Sosyalist Partisi'nden ayrıldıktan sonra Demokrat İşçi Partisi Genel Başkanı olan avukat Orhan Arsal döneminde, partinin 1950'deki programında Başkanlık sisteminin panzehir olacağına vurgu yapıldı. Başkanı direkt milletin seçmesini belirten programda “Halk hâkiliyeti Cumhuriyetle temin edilebilir. Cumhurreisi tek dereceli ve gizli reyle doğrudan doğruya millet tarafından 5 sene için seçilir. Cumhurreis, yürütmenin reisidir ve ken-


di namına hareket eden vekiller marifetiyle hükümeti teşkil ve idare eder. Bütün bu tedbirlerle birlikte düşünülecek bir Başkanlık sisteminin, diktatörlüğe sebep değil, panzehir olacağı açıktır” ifadelerine yer verildi.



YETKİ MİLLETİN ELİNDE OLMALI


Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi 1987'deki seçim beyannamesinde, üst düzey yetkilerin milletçe seçilmiş kişilerde olması gerektiğini belirterek, “Millet hakimiyetini demokratik düzenin esası haline getirmek, milli iradeyi devlet idaresine gerçek anlamıyla yansıtabilmek için yetkilerin seçilmiş organlarda olması hedefimizdir” vurgusu yaptı. 1991'deki seçim beyannamesinde de istikrar için devlet kurumların ahenkli yürütülmesi gerektiğinin altını çizerek şu ifadelere yer verildi;


“Topyekun kalkınmanın sağlanması, refah seviyesinin yükselmesi, Türkiye'nin güçlü, itibarlı bir ülke haline gelerek dünyanın sayılı devletleri arasına girebilmesi için demokrasi, devlet idaresi, adalet düzeni, ekonomik ve sosyal sistemin kendi içinde tutarlı ve birbiriyle ahenkli yürütülmesi gerekmektedir. Devlet idaresinde yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki kuvvetler ayrımı ilkesinin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi hedefimizdir. Devlet idaresinde ve ekonomik sistemde istikrarı sağlamanın temel şartı sık sık değişmeyen kararlarla yönetimdir.”






PARLAMENTER SİSTEM VAKİT KAYBETTİRİYOR


Henüz 1965'li yıllarda Parlamenter sistemin istikrarsızlığını ve zaaflarını açığa çıkaran Yeni Türkiye Partisi, seçim beyannamesi'nde çözüm olarak yine Başkanlığı işaret ederek parti programında şu ifadelere yer verdi; “Partimiz programının kabul ettiği, Devlet Başkanının tek dereceli seçimle doğrudan doğruya millet tarafından seçilmesi bu konuda ayrıca bir teminat manasını taşır. Demokrasi fikirler arasında olduğu kadar, kişiler arasında da iyileri, vasıflıları seçmenin ve devleti bu nitelikteki fikirler ve kişiler tarafından yürütmenin bir vasıtasıdır. Demokrasi adı altında kurduğumuz sistem bu ana hedefin tersi yönünde işliyorsa bize düşen vazife, millete lüzumsuz yere vakit kaybettirmeyip, tersine gidişi düzeltmek, rejimi güçlüklerden kurtarmaktır.”



DEVLET KURUMLARI TEK ÇATIDA BİRLEŞMELİ


Demokratik Parti ise 1971 ve 1975 tarihli programında Başkanlık'la ilgili görüşlerini şu şekilde açıkladı; “Bugünkü devlet idaresi, merkeziyetçi, bürokrat ve statiktir. İdarî mekanizma, hem de taşra teşkilâtı ile Türk toplumunun içinde bulunduğu dinamizme; milletimizin geçirdiği sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeye ayak uyduramamaktadır. Bu sebeple, memleketimizin gerçeklerine, gelişmiş ülkelerin bu konudaki uygulama ve tecrübelerine, ilmi araştırmalara dayanan köklü bir idari ıslahatın zaruretine inanmaktayız. Merkezi hükümet teşkilatına dahil bakanlık, daire ve müesseseleler arasındaki görev dağılımı ilmin ve tecrübenin ışığı altında yeniden tesbit olunmalıdır. Kaynaklardan tasarruf ve azami istifade, hizmet verimliliği gibi prensiplerden hareket edilerek ayni mahiyetteki görevlerin bir yürütme ünitesinde toplanması sağlanmalıdır.”



BİZE UYGUN SİSTEM BAŞKANLIK


Demokrat Parti 1997'de ilan edilen parti programı ve 1998'de kabul edilen büyük kongre metninde milletin yapısına uygun sistemi şu şekilde tarif etti; “Milletimizin yapısına ve beklentilerine uygun bir rejim olan Başkanlık Sistemi'nin tesisi için anayasada gerekli değişiklikleri yapmak azim ve kararındayız. Yasama ve yürütme yetkilerini hakkıyla ayıran rejim Başkanlık Sistemi'dir. Bu sistem, yetkilerin tek kişide toplandığı veya sadece eyalet sistemine sahip ülkelere özgü değildir. Bu sistemde yürütmenin başı olan Başkan, halk tarafından seçilir. Bakanlar, Başkan tarafından milletvekili olmayan kişilerden atanır. Bir kişi aynı zamanda Bakan ve Milletvekili olamaz . Bir milletvekili bakan olduğu takdirde, seçildiği dönem sonuna kadar Meclise geri dönemeyece k şekilde, milletvekilliğinden istifa eder Cumhurbaşkanı halk tarafından iki türlü seçimle işbaşına getirilecektir. Birinci turda en çok oyu alan iki aday ikinci turda tekrar yarışacaklardır. Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olacaktır. Bir kimse bu göreve en fazla 2 kez seçilebilecektir.”



GÜÇLÜ LİDER TEK İKTİDAR


Yeni Parti (YP) 1993 tarihli parti programında Başkanlık'ın faydalarına vurgu yaparak, “Mevcut sistem milletvekillerinin bakan olma arzusunu tahrik etmekte, bu arzu hem lider hem de bizzat milletvekili tarafından istismar edilebilmektedir. Mecliste güvenoyunun sağlanması zorunluluğu, ehil kişilerden oluşan güçlü hükümet teşkili yerine, parti içi dengelerin kurulmasını daha önemli hale getirmektedir. Yasama ve yürütmenin içice olduğu böyle bir parlamenter rejimde, güçlü lidere sahip partilerin tek başına iktidar olduğu dönemler dışında, başarılı netice alınamamaktadır. Yasama ve yürütme yetkilerini hakkıyla ayıran rejim başkanlık sistemidir. Bu rejim, yetkilerin tek kişide toplandığı veya sadece eyalet sistemine sahip ülkelere has değildir. Bu sistemde yürütmenin başı olan Başkan halk tarafından seçilir, bakanlar Başkan tarafından atanır. Bir kişi aynı zamanda bakan ve milletvekili olamaz. Yasama ve denetlemenin etkili bir şekilde yapıldığı Başkanlık sisteminde, milletvekillerinin çalışma düzeni farklıdır. Milletvekillerinin asli görevleri olan yasama ve denetleme konularında detaylı çalışmalar yapabilmeleri için kendilerine gerekli imkanlar sağlanır. Milletimizin yapısına ve beklentilerine uygun bir rejim olan Başkanlık sisteminin tesisi için anayasada gerekil değişiklikleri yapmak azminde ve kararındayız” açıklamasında bulundu.



HÜKÜMET KENDİ PROGRAMINI UYGULAYABİLMELİ


Türkiye Birlik Partisi (TBP) ise 1972'de yayınlanan programında; “TBP, bugünkü merkeziyetçi sistemle mutabık değildir. Meclis tek dereceli, tek liste ile seçilmeli, kanunlar azaltılmalı, idareyi ıslaha yönelmeli, yöneticileri halkın emrine vermelidir. İktidar sarhoşluğunun önüne geçebilmek için halk temsilcileri önünde yöneticiler, milletvekilleri önünde hükümet sorumlu olmalıdır. Halktan en çok oy alan parti hükümeti kurmalı ve kendi programını yürürlüğe koymalıdır. Bu kadar ki; bu partinin yarısı kadar oy alan partiler hükümete katılmak ve çoğunluk programının gerçekleştirilmesinde sorumluluk almak zorunda olmalıdırlar” vurgusu yaptı.


#Cumhurbaşkanlığı
#Referandum​
il y a 7 ans