|

'Gençlik yıllarımıza bakalım'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Aydın Ünal köşesinde gençlere yönelik eleştirilerin haksızlığına işaret etti. Hayrettin Karaman, Merve Şebnem Oruç, Akif Emre ve Süleyman Seyfi Öğün de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:47 - 27/04/2017 Perşembe
Güncelleme: 09:23 - 27/04/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Hayrettin Karaman, Süleyman Seyfi Öğün, Merve Şebnem Oruç, Akif Emre ve  Aydın Ünal.
Hayrettin Karaman, Süleyman Seyfi Öğün, Merve Şebnem Oruç, Akif Emre ve Aydın Ünal.

Aydın Ünal, Hayrettin Karaman, Merve Şebnem Oruç, Akif Emre ve Süleyman Seyfi Öğün'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Gençler söz konusu olunca...


"Gençler okumuyorlar, düşünmüyorlar. Eyyamcılar. Kariyer peşinde koşuyorlar. Kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışıyorlar. En pahalı cep telefonlarına, ya da en pahalı lüks otomobillere sahip olmak dışında idealleri yok. Bizim gençliğimize nispetle daha iyi imkanlara sahipler ama bizim kadar gayretli, heyecanlı değiller. Boş geziyorlar. Vakitlerini israf ediyorlar. Oyunda, oynaştalar…”Gençler söz konusu olunca, bir çırpıda bu ve benzeri kalıp cümleler dökülüyor kimi dudaklardan…En baştan söyleyelim: Gençleri bu kadar acımasızca ve bu kadar kolay eleştirenler gençlerin haklarına tecavüz ettikleri gibi, doğruyu da söylemiyorlar.


'Siyasal İslam' diye bir terim uyduranlar...


"İslamcılık öldü” diyenler referandumda “Evet” demek farzdır” dediğimi delil kılarak İslamcıların, İslamcı olmayan Ak Parti'nin içinde kaybolduklarını ve böylece İslamcılığı öldürdüklerini iddia ediyorlar. Bu iddiayı bir sonraki yazıda açıp çürüteceğim. Ona mukaddime olmak üzere on iki yıl önce kaleme aldığım bir yazıyı bir daha okumakta fayda görüyorum.Siyasi İslam terkibi yanlıştır; dilbilgisi bakımından değil, kavram olarak yanlıştır, karşılığı yoktur; çünkü bir tane İslam vardır, onun kitabı, peygamberi ve mensupları bellidir. Asırlardır İslam'ın temel bilgi ve hüküm kaynakları alimler tarafından yorumlanır, mensupları da bu yorumlardan birine veya birkaçına göre uygulama yaparlar, Müslümanca yaşamaya çalışırlar. İslam'ın bir tek olması, bütün yorumların ve uygulamaların da bir tek, bir çeşit, tek tip olmasını gerektirmez. Hem inanç, hem de amel (İslam'ın ibadet ve hayat düzeni kurallarına uygun hareket, davranış) bakımından farklı yorumlara dayalı mezhepler vardır, bir mezhebin mensupları içinde de tam veya eksik uygulama bakımından farklılıklar vardır; ancak bu farklılıklar “farklı İslamlar” olarak isim almamışlar, mesela Matüridi İslamı, Eş'ari İslamı, Şafiî İslamı... keza Salihlerin İslamı, fâsıkların İslamı... denmemiştir.


Bugün Yerleşik Düzen (ya da Üst Akıl) dağılıyor


Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi'nin (AKPM) Türkiye'nin siyasi denetime alınmasını öngören raporu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcilerinin 16 Nisan referandumuyla ilgili ön raporu, Avrupa kurumlarının Türkiye'ye karşı yürüttüğü soğuk savaşın süreceğini gösteriyor. Hatırlarsanız beş ay önce de Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği'ni Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmasına çağıran bir karar almıştı. 15 Temmuzsonrası alınan bu karar ve Avrupa Birliği üye ülkelerinin darbe girişimi sonrası takındığı tavır, PKK ve FETÖ terör örgütü üyelerine AB şehirlerinde kucak açılması, son yıllarda gerilmekte olan Türkiye-AB ilişkilerini kötüleştirmişti. 16 Nisan kampanya sürecinde Almanya, Hollanda gibi AB ülkeleriyle yaşananlar bu tabloyu iyice kararttı.Son yıllarda medya kuruluşları ve sosyal medya, Uluslararası Af Örgütü ve Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) gibi bağımsız(!) kuruluşlar üzerinden kurulmaya çalışılan baskı oluşturma görevi, görünen o ki resmi kurumlara devredilmiş durumda.


İslam'ın vaz ettiği ölçülerin yeniden gündeme gelmesi


Türkiye'de İslami düşünce ve hassasiyet sahibi aydınların Batı'yla yüzleşme maceralarının yaşadığımız siyasal, toplumsal ve askeri tarihsel süreçten etkilenmemesi imkansızdı. Klasik İslamcılık düşüncesinin ilk dönemler Batı'nın sömürgeci tasallutu karşısında alelacele kurtuluş yolları ararken içine düştüğü durum da bu etkileşimlerin bileşkesidir. Müslümanların muhatap oldukları mağduriyetten kurtulmalarına çare arayan acilci çözümler koleksiyonuydu. Bugün pek çoğunu aştığımızı düşündüğümüz fikri ve felsefi yanılgıların hangi toplumsal şartların ürünü olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Teknik, ilerleme, bilim, tarihi tekamül, demokrasi, meşveret gibi kavramların felsefi temelleri çözüldükçe temel sorunlar daha bir ortaya çıkıyor.Osmanlı'nın son dönemi yaşanan düşünsel tartışmaların büyük ölçüde rasyonalist bakış açısıyla malul olması önerilen çözüm modellerinin de eklektik olmasıyla sonuçlanacaktı.


Defarges'a keşke bunu ulaştırabilsek


Türkiye-AB ilişkileri geriliyor. Bunun bir süre daha devâm edebileceğini öngörebiliriz. Anaakım Avrupa zihniyeti, dünyâda yaygınlaşan İslâmofobiyi, Türkofobiye taşıyor. Zihin dünyâlarındaki “öteki”ye bir özne buldular. Bunu da tepe tepe kullanacaklar. Anlayış göstermesek de, anlıyoruz.Anaakım yargılar vasatlara tekâbül eder. Meselâ Mehmed Ali Birand'ın dilimize pelesenk ettiği o mâhut “sokaktaki adam” deyişi bunu ifâde eder. Evet; sokaktaki Avrupalılara sorsak, Türklerin kötülüğünü bildik cümlelerle anlatmasını yadırgamaz; nihâyetinde bu saçma sapan ifâdeleri o kişinin cehâletine yorardık. Ama, yakın bir geçmişte şâhit olduğumuz vak'ada çok tuhaf bir şey oldu. Fransa'da tanınmış akademik bir figür o mâhut basitçi yargılara ortak olan açıklamalarda bulundu. O zaman işin rengi değişiyor.


#​Aydın Ünal
#Hayrettin Karaman
#Merve Şebnem Oruç
#Akif Emre
#Süleyman Seyfi Öğün
7 yıl önce