|

'Ramazan Bayramı İslam ülkeleri için ne anlama geliyor?'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Fatma Barbarosoğlu köşesinde bayram sorularını yöneltti. Yusuf Kaplan, Erdal Tanas Karagöl, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:10 - 26/06/2017 Pazartesi
Güncelleme: 09:20 - 26/06/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Aydın Ünal, Süleyman Seyfi Öğün, Fatma Barbarosoğlu, Yusuf Kaplan, Erdal Tanas Karagöl.
Aydın Ünal, Süleyman Seyfi Öğün, Fatma Barbarosoğlu, Yusuf Kaplan, Erdal Tanas Karagöl.

Fatma Barbarosoğlu, Yusuf Kaplan, Erdal Tanas Karagöl, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün'ün yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Bayram vesile olabilir mi?

Medya dünyasında giderek artan kekremsi bir tat var. Bilgiden ve duygudan yoksun yazılar, bir merakın peşinden gitmeyen sorularla kotarılmış söyleşilerle basılı medya giderek daha yoğun bir şekilde kan kaybediyor. Bayram yaklaşınca adettendir nerede o eski bayramlar temalı birbirinin kırkıncı tekrarı sorular eşliğinde söyleşiler yapılır. Arifeden iki gün önce adı bende saklı genç bir muhabir  bayram üzerine söyleşi yapmak istediğini söyledi. Yola çıkacağımı sorularını hemen gönderirse birkaç saat içinde cevaplayabileceğimi söyledim.

Sorular derhal gönderildi. Lakin ben derhal cevaplayamadım. Zira soruların hemen hemen hepsinin “restore” edilmesi gerekiyordu. Soruları restore ettiğimde ise ortaya çıkan söyleşi genç muhabire ait olmayacaktı. Telefon ettim ve tek tek bütün sorularının aksayan yönleri üzerine konuştum. “Siz istediklerinizi cevaplayabilirsiniz” dedi olanca nezaketi içinde. (Böyle bir gelenek oluştu. Size en çok sorulmasını istediğiniz soruları söylerseniz sizinle o minvalde söyleşi yapmak isterim diyenler de oldu nitekim daha önce.)

Sıla-i rahim ise en yakınlara koşuş

Bir yanda, bayram coşkusu, sevinci, bayram günlerinin heyecanı ve neşesi...Öte yanda, insanın şehirden, insanlardan tatile kaçışı, dekadansla dans’ı… İşte bizim yaşadığımız şizofreninin, yörüngesini yitirmenin, esen rüzgârların önünde sürüklenmenin, çürümenin, çölleşmenin hikâyesi, ürpertici göstergesi!

Bütün bilgeler, hayatın ölüm’le, ölüm fikrinin şuuruna ermekle kâim ve dâim, anlamlı ve yaşanabilir olduğunu söylerler bize..Doğu’nun Konfüçyüs, Tao gibi kadîm bilgelerinden Batı’nın Eflatun, Schopenhauer, Nietzsche gibi derinlikli düşünürlerine; İslâm’ın bütün ilim, irfan ve hikmet büyüklerine kadar insanlığın yetiştirdiği büyük düşünürler, sanatçılar ölümü unutan insanların hayatı yaşayamayacaklarını, hayatın ve insanlığın temel varoluşsal sorunlarına karşı duyarsızlaşacaklarını, bencilleşeceklerini ve yalnızca hız, haz peşinde koşturarak -güle oynaya- intihara sürükleneceklerini hatırlatırlar.

Yüksek faizin maliyeti

Bugün bayram. Öncelikle Ramazan Bayramımız mübarek olsun ve ülkemiz için hayırlara vesile olsun. Bayram günü size faizden bahsetmek istemezdim. Ama, faiz ve bunun sonucunda ortaya çıkan makro ekonomik göstergeleri yalnız ekonomik gösterge olarak tartışmıyoruz. Faizi tartıştığımızda aslında bir ekonomik ve politik sistemi, yeni bir üretim sistemini, yani bir medeniyeti tartışıyoruz.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklı olarak sürekli dile getirdiği yüksek faizler yeni dönemde çözülmesi gereken temel sorunların başında geliyor. Başbakan Yıldırım’ın da İstanbul Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmada da artık yeni dönemde yüksek faizi sorun olmaktan çıkarılmasını vurguladı. Eğer yeni ekonomide bir başarı öyküsü yazılacaksa ve mevcut sisteme alternatif bir şey önereceksek, tartışmamız gereken en önemli konu faiz olacak.

Geçmişte  yüksek faiz tartışmalarında  tartışmaların merkezinde Merkez Bankası vardı. Faizi belirleyen ana aktör olması dolayısıyla Merkez Bankası kararları çok tartışıldı.  Ama şunu da unutmamak gerekir ki, Merkez Bankası'nın yanında özel ve kamu bankalarının da yüksek faizlerin oluşmasında ve faiz artışında sorumlulukları var.

'Ölmeden önce ölünüz'

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dün bayram namazı esnasında küçük bir rahatsızlık geçirdi. Sosyal medyanın nasıl sorumsuz bir mecra olduğunu dün bir kez daha gördük: Cumhurbaşkanımızın o küçük rahatsızlığı, sosyal medya aracılığıyla birden tüm Türkiye’ye ve dünyaya yayıldı. Neyse ki, Cumhurbaşkanımız kısa süre sonra medyanın karşısına çıktı, gayet sağlıklı olduğunu hepimize gösterdi ve hepimizin içini rahatlattı.Açıkçası, haberi duyduğumuzda ve teyit ettiğimizde çok korktuk, çok endişelendik.

Recep Tayyip Erdoğan’ın küresel ölçekte epeyce hasmı var. Erdoğan’ı sandık yoluyla indiremeyenlerin, milletin gözünden düşüremeyenlerin O’nun gidişine bel bağladıklarını da biliyoruz. Ayrıca, 15 Temmuz’da O’nu alt edemeyenlerin her an bir suikast girişiminde bulunacaklarından da korkuyor, kaygılanıyoruz.En son, riski olmayan bir ameliyata girmek üzereyken, Fetullahçı alçakların MİT Müsteşarını tutuklamak isteyerek O’na nasıl bir operasyon girişiminde bulunduklarını iyi hatırlıyoruz.

Kültürlere dokunmaya gelmiyor

Ramazan bitti. Şimdi bayramı kutluyoruz. Hayırlara vesile olur inşaallah. Türkiye’de insanlar Bayramı bildikleri gibi kutluyor. Sayıları azımsanmayacak kadar çok insan, Bayram esnâsında, oturdukları yerleri terk ediyor. Bunun bir kısmı, baba ocakları olan, hâlâ akrabalarının da yaşadıkları “memleketlerine” gidiyor. Diğer bir kısmı ise “bayramı fırsat bilip” tâtil yerlerine koşuyor. Şimdi  Bayramda seyahat etmenin onun  ruhuna aykırı olduğunu söyleyip eleştirmek basitçilik olur.Eylem-seyahat etmek- aynı; ama ifâde ettikleri çok farklı. Bayramı fırsat bilip, çekirdek âilesiyle, bir kaç kafa dengi arkadaşıyla veyâ tek başına “kaçanlar” -bu kelimeyi genellikle de kendileri kullanıyor- Türkiye’deki kültür atlasında “köksüzleşmeye” isâbet ediyor. Ama diğerleri, yâni “memleketlerine” gidenler tam tersine “köklere” mâtuf hummalı bir bağlılığı vurguluyor. Yaygın bir taşra ağı içinde yerleşik düzenlerin hüküm sürdüğü zamanlar, seyahat etmenin gereksiz veyâ zor olduğu zamanlardı. 

#​Fatma Barbarosoğlu
#Yusuf Kaplan
#Erdal Tanas Karagöl
#Aydın Ünal
#Süleyman Seyfi Öğün
7 yıl önce