|

Fasılları zaten Türkiye'de açtık

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye'nin stratejik hedefi olan AB'ye üyelik seviyesine birkaç sene içinde kesinlikle geleceğini söyledi. Bozkır, 'Biz fasılları Türkiye'de açtık. AB'nin böyle bir Türkiye'nin üyeliğini reddetme lüksü olmayacaktır. Çünkü bu karşılıklı bir çıkar meselesidir' dedi

Nil Gülsüm
00:00 - 9/09/2014 вторник
Güncelleme: 23:04 - 8/09/2014 понедельник
Yeni Şafak
Fasılları zaten Türkiye'de açtık
Fasılları zaten Türkiye'de açtık
Türkiye, köklü değişiklikler yaşadığı, temposu yüksek bir yılı geride bıraktı. Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimleri ile gerilimli bir siyasi atmosfere itilmek isteyen Türkiye, iki önemli seçim ile bu kriz girişimlerini aşmayı başardı. İçeride ve dışarıda güçlenen, fakat güçlendiği ölçüde hedef hâline gelen Tayyip Erdoğan'ın halkın oyları ile cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AK Parti ve hükümet de yeniden tasarlandı. Bu perspektifte elbette AB ile ilişkiler önemli yer tutuyor. Bu yüzden ben de bu sefer sorularımı, 62. Hükümet'te AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır'a yönelttim. AB sürecinin deneyimli bir isme teslim edilmesi kamuoyunda olumlu bir havanın oluşmasını da beraberinde getirdi. AB sürecini Türkiye'de en iyi bilen isimlerden Volkan Bozkır ilk röportajını Yeni Şafak'a verdi. Bakan Bozkır'ın cevapları, Türkiye'nin AB politikaları ve genel anlamda dış politikası bakımından önemli noktaları içeriyor.
İsminizin AB Bakanı olarak açıklanması süreç açısından oldukça olumlu bir havayı da beraberinde getirdi.

15 yıl büyükelçilik yapmış ve üst düzey makamlarda görev yapmış bir kişi olarak bakan olmak şahsım açısından fazla bir değişiklik ifade etmiyor. Burada benim gibi AB sürecine yıllarını vermiş bir kişinin bakan olarak atanmış olmasını önemsiyorum. Bu şekilde bir mesaj verildiği kanaatini taşıyorum. Türkiye ve AB çevrelerinden bu doğrultuda gelen tepkiler de çok olumlu. Bu yüklendiğim sorumluluğu daha da arttırıyor.

AB'ye üyelik süreci yıllardır siyasetin gündemindeydi. AK Parti iktidarı ile birlikte çalışmalar ivme kazandı. Neden bu denli önemli AB üyeliği?

Mesele sadece AB'ye üyelik değildir aslında. Bu aynı zamanda bir medeniyet projesidir. Günlük yaşamın her alanında kendini gösteren ve insanların yaşam kalitesini, eğitim seviyesini etkileyen, geleceğe daha umutla bakmasını sağlayan, demokrasi ve insan hakları ve özgürlükler alanında önemli kriterler getiren bir konudur. Üye olmamız elbette çok güzel olur. Ama önümüzdeki birkaç yıl içinde üyelik gerçekleşmese bile, bu sürecin devam etmesinin günlük yaşamımızda, ekonomik hayatımızda, soluduğumuz havadan yediğimiz gıdaya, eğitimden sağlığa, tarımdan içtiğimiz suya kadar her alanda katkıları oldu ve olacaktır.

Fasıl açılma konusu ne derece önemlidir ya da esas önemli olan husus nedir?

Ben şu an için hangi tarihte AB üyesi olacağımız veya fasıl açılıp açılmayacağı gibi ana tablonun parçalarını teşkil eden konular yerine, bu sürecin tüm veçheleriyle ilgili çalışmayı arzu ediyorum. Türkiye'nin üye olabilecek seviyeye gelmesi halinde ki buna birkaç sene içinde kesinlikle geleceğiz, AB'nin böyle bir Türkiye'nin doğru resmine bakıp da üyeliğini reddetme gibi bir lüksü olmayacaktır. Çünkü bu karşılıklı bir çıkar meselesidir.

GENÇ NÜFUS EN BÜYÜK AVANTAJIMIZ
Karşılıklı çıkar diyorsunuz, Türkiye'nin AB üyeliğinden edineceği fayda nedir?

Eskiden Avrupa rüyası bir cazibe merkeziydi. Üye olanlara muazzam ekonomik katkılar sağlayan bir platformdu. Ancak AB, cazibe merkezi niteliğini yitirdi. Türkiye AB'ye üye olduğu takdirde hem genç hem de çalışkan nüfusuyla ciddi bir katkı sağlayacaktır. AB'nin kendi durağanlığını aşabilmesi için kendisine Türkiye kadar katkı sağlayabilecek başka bir ülke yok. Avrupa'nın çıkarı budur. AB müktesebatı bence dünyadaki en iyi müktesebatlardan birisidir. Türkiye de bu müktesebata ve seviyeye ulaşmaya çalışıyor. Türkiye'nin çıkarı, elde edeceği fayda da budur.

KENDİ ZAMANLAMAMIZA BAKIYORUZ
Resmiyette 14 fasıl açık olmasına rağmen Türkiye gerçekte daha fazla fasıl açmış bulunuyor. Nedir fasıllarla ilgili çalışmada gelinen nokta?

Politik nedenlerle 8 faslın açılması 2006 yılında engellenince, o zamanki Başbakanımız şimdiki Cumhurbaşkanımızın talimatı ile bütün fasılları Türkiye'de açtık. Gerçek tabloda Türkiye 28 faslı açmış ve 13-14 faslı kapatmış durumda. Yarın eğer AB bu siyasi nedenlerle bloke edilmiş fasılları açacağız derse, biz bunun çalışmalarını tamamladığımız için birkaç ay içinde açabiliriz. Hem zaman kazandık hem de Türkiye, AB'nin zamanlamasına bakmadan kendi zamanlamasıyla müzakere sürecini sürdürmüş oldu.

AB sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun katkısı ne yönde olmuştur?

AB sürecinin lokomotifi oldular.

Vizesiz seyahat önceliğimiz
Vizesiz seyahat ne zaman mümkün olacak?

Vize konusu benim için çok öncelikli bir konu. Türk insanı üçe katlanmış refah seviyesi ile artık Avrupa ülkelerini gezmeyi görmeyi, çocuğunun daha iyi eğitim almasını, iş ilişkilerini geliştirmeyi istiyor. Ancak karşısına da vize duvarı çıkıyor. Vize konusunda Türk insanının hak etmediği bir tablo var ve bunun süratle düzeltilmesi lazım. Geri Kabul Anlaşması ile vizelerin tamamen kalkması yolunda bir anlaşma sağlandı. Ve üç senelik süre işlenmeye başladı. Zaman dolduğunda vizeler tamamen kalkacak.

Kalkmadığı takdirde peki?

Süre dolduktan sonra altı ay içinde vizeler kalkmazsa Geri Kabul Anlaşması'nı iptal etmemiz mümkün hale gelecek.

Şantaj görünümlü talep kabul etmeyiz
Netameli konulardan biri de Kıbrıs meselesi. AB süreci her gündeme geldiğinde bu konu da gündeme geliyor. Nasıl hallolacak bu konu?

Kıbrıs meselesi yaklaşık elli senedir devam eden bir sorun. Fakat bu defa ortada sorunun çözülmesine dönük olarak çok güçlü bir arzunun olduğunu sezinliyorum. Bu doğrultuda iki önemli adım atıldı. Türkiye'den boru hattıyla adaya içme suyu sağlandı. Bu Rum kesimi için de büyük önem arz ediyor. Ayrıca bulunduğu söylenen doğalgaz rezervleri şayet söylenen oranda ise dünya piyasasına dağılımı ancak Türkiye üzerinden mümkün olabilecektir. Bunlar yeni önemli faktörler olarak ortaya çıkmıştır. Öte yandan iflas etmiş Güney Kıbrıs Rum yönetimi karşısında dev gibi bir Türkiye bütün imkanlarıyla ve adaya sağlayabileceği katkı ile duruyor. Bu üç faktörün çözümün sağlanması konusunda çok önemli olacağını düşünüyorum.

Kıbrıs meselesinin AB süreciyle ilişkilendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz AB sürecini ve Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşmasını hep ayrı sepetlerde tuttuk. Bu irtibatı kurmak isteyenlerin hiçbir rasyonel tablosu yoktur. Biz bu kadar yıldır Kıbrıs nedeniyle 18 faslı açamaz duruma düştük, bundan sonra AB sürecinde Kıbrıs bağlantılı şantaj görünümünde hiçbir talebi kabul edebilecek konumda değiliz.

Bunu açar mısınız?

Eskiden fasıl açamadığımız zaman ekonomi etkilenir, faiz yükselecek, borsa düşecek endişesi olurdu. Üç yıldır bir fasıl açtık ne borsa ne de faiz etkilendi. Bu bağlantı artık kopmuş durumda. Biz fasılları Türkiye'de açtık. AB de fasılları ister açar, ister açmaz. Biz hepsini kapattığımızda hala AB'nin açmadığı fasıl varsa bu AB'nin bileceği bir şeydir. Kıbrıs'ın da bize baskıyla AB sürecinde yaptırabileceği hiçbir şey yoktur.

Toplumun desteği azalmadı
Toplumun AB'ye üyelik konusunda tavrı, desteği nasıl bir seyir içinde?

Kamuoyu yoklamalarında AB'ye kesinlikle üye olmak istemeyenlerin oranı her zaman yüzde onun altındadır. Destekleyenler bakımından değişen oran, kararsızlar nedeniyledir. Kararsızlığın sebebi de çok kolay anlaşılabilir ve düzeltilebilir durumdadır. Olumlu bir adım atıldığında kararsız kitlede bir küçülme olur ve destekçiler artar. Örneğin Başkan Barroso'nun Türkiye ziyareti sırasında verdiği olumlu mesajların ardından destek bir günde 17 puan arttı.

Paralel yapıya ders oldu
Paralel yapının medya uzantıları bir süredir Türkiye'nin imajını özellikle yurtdışında olumsuz kılmak için gayret içinde.

Birileri tarafından Batı ve dünya camiası önüne doğru resim yerine başka resimler konulmaya çalışıldı. Ben doğru olmayan olayların kibrit çöpü kadar süresinin olduğunu düşünürüm. Nitekim öyle de oldu ve gerçekler ortaya çıktı. Türkiye milletiyle, demokrasisiyle, yerleşmiş yapılarıyla bu tür bir saldırıya bile karşı koyabilecek bir güce sahip olduğunu gösterdi. Her şeyde bir hayır vardır. Bu iyi planlanmış saldırının başarısızlığa ulaşmış olması, saldırının arkasında olanlara, bir daha böyle bir işe tevessül etmemeleri noktasında bir ders olmuştur.

Erdoğan o fotoğrafta kesinlikle yer alacak
Yol haritanız nedir? Nasıl bir temas trafiği ve görüşmeler olacak?

Önümüzdeki günlerde üye ülkelerin temsilcileri ve komisyon yetkilileriyle görüşmeler yapacağım. Hangi konuda hangi hızla ilerleyebileceğimizi değerlendireceğim. Bunların planlamasını yaptık. 11-13 Eylül günleri Portekiz'e gidiyorum. Gelecek hafta AB Parlamentosu Başkanı Schulz'un daveti üzerine 16-17 Eylül günleri Strazburg'a gideceğim. Burada AP'nin önde gelen parlamenter ve gruplarıyla görüşeceğim. Sonra 18 Eylül'de Brüksel'e geçerek Genişlemeden sorumlu Komiser Stefan Fule ve diğer üst düzey AB yetkilileri ile görüşeceğim.

Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın da olduğu temaslar olacak mı önümüzdeki süreçte?

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın Brüksel'e gitmesini çok arzu ediyorum. Aile fotoğrafında bir süredir yer almıyor olmaları kamuoyunda bir eksiklik olarak değerlendirildi ve ben şahsen bunu çok büyük bir haksızlık olarak gördüm. AB liderleriyle o fotoğraftaki tabloya dönmelerini sağlamayı ilk hedef olarak görüyorum. Ancak, Aralık ayında AB Konsey Başkanı ve Komisyon Başkanı ve Komiserler değişiyor. Değişikliklerden sonra bu teması kurmak daha uygun olacaktır.


10 лет назад