Bu karar Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından, demokrasi dışı güçlere ilişkin caydırıcı olma özelliği taşıyor. Atfedilen suçlar son derece ağır olduğu için verilen cezalar beklendiği gibiydi. Gezi Parkı'nda kullanılan 'Bu daha başlangıç' diye bir slogan vardı. Ben de öyle diyorum. Bu, toplumsal olarak sürdürülmesi gereken bir süreçtir.
Öküz, boynuzlarından tutuldu ama bu, onun devrilmesinin garantisi değil. Alınan karar, demokratikleşme programının da gelmesiyle beraber, siyasetin ana alanının genişlemesine de vesile olacaktır.
Türkiye'deki 'derin devlet' yapılanmasının kökleri hâlâ mevcut. Özellikle sonbahar döneminde Kürt meselesinin çözümüne yönelik atılacak adımlar, bazı kesimlerde rahatsızlık yaratacaktır. Bunlar 'Sonbahar sıcak geçecek' derken herhalde bunu klima reklamı olarak söylemiyorlar.
21. Yüzyıl'da Ergenekon siyâsetinin halkta bir karşılığı bulunmuyor. Usülen yapılmış bazı hatalardan yola çıkarak Ergenekon'u mâsumlaştırma hamleleri kabul edilebilir değil.
Ergenekon denilen yapı, siyaseten tek parti dönemi nostaljisidir. Recep Peker çizgisi, Avrasyacı-Esatçı, korporatif siyaset anlayışıdır. Bu yaklaşım biçimlerinin Türkiye'nin geleceğini temsil etmediği çok açıktır.
Bu anlamda alınan karar tarihi bir eşiktir. Darbeler tarihiyle yüzleşmemiz açısından da hızlandırıcı bir etkisi olacaktır. Mahkeme kararlarını gayrimeşru ilan edenlerin 2010 referandumunda 'askerî mahalde işlenen suçlara askerî mahkemelerin bakması' konusundaki ısrarlarını şimdi anlıyoruz. Bütün darbe tasarımları askerî mahalde oluyor. Darbe çalışmaları kümeste, hamamda, lunaparkta olmuyor ya... Bu davanın sivil mahkemelerde görülmüş olması, Türkiye tarihinde önemli bir eşiktir.
O dönemde özellikle CHP'nin ısrarı vardı. Mahkeme sonuçlarını görünce bu ısrarın sebebi de anlaşılmış oluyor. Ergenekon siyaseti, Türkiye'deki yapısal dönüşüme direnişin adıdır. Yapısal dönüşüme direnilebilir ancak bunun şartı meşru zeminde kalmaktır. Bunun siyâsî faturasının ödendiğini önümüzdeki seçimde göreceğiz. Bu karar aynı zamanda siyaseten Ergenekon'u destekleyen Kılıçdaroğlu ve ekibi açısından seçimlerde bir fatura olarak çıkacaktır. Önümüzdeki yerel seçimlerin Kılıçdaroğlu'nun son seçiminin olacağını düşünüyorum.
MHP ve CHP böyle bir örgütlenme içinde olan kişileri milletvekili olarak göstermenin ağırlığı altında kaldılar. İstedikleri kadar reddetsinler, bu partiler Ergenekon siyasetinin bir parçası haline geldiler. Bunun da seçmen nezdinde muhakkak bir faturası olacaktır.
Ergenekon'un ekonomi ve medya ayaklarının üzerine henüz gidilmedi. Hangi sermaye gruplarının Ergenekon'u desteklediği şimdilik ortada duruyor. Bunların üzerine gitmeden bu örgütlenmeyi tüketmek mümkün değil. Bu kararı ilk adım olarak değerlendirmek lâzım.
28 Şubat'ta olduğu gibi bu işi esas fişekleyen odaklar, ekonomi ve medya ayağını oluşturanlardır. Bunlar deşifre edilmelidir. Bugüne kadar tüm darbe girişimlerinin zincirleme boyutunu gören bir yerden bakmalıyız. Bu, 'Dava bitti, konu kapandı' denilecek bir husus değildir. Devâsa bir yapılanma ile karşı karşıyayız. Meselenin başka bir forma geçmesi bizi gevşetmemeli.
Ergenekon yapılanmasının Kürt meselesinin çözümünden rahatsız olduğunu biliyoruz. Bu rahatsızlık son derece anlamlıdır. Ayrıca Demirel'in de temkinli, ihtiyatlı yaklaşımları aslında gidişâtın doğru yönde olduğunun bir işaretidir. Öte yandan, Türkiye sonbaharda seçim atmosferine girecek. Kimin ne derdi varsa, bunu siyaseten ifade eder, sandıkta gösterir.
Atfedilen suçlar çok ağır olduğu için ağırlaştırılmış müebbet cezaları bekleniyordu. Bu karar Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Darbeye teşebbüs çok ağır bir suçtur. O sebeple çıkan kararda şaşırtıcı bir durum görmüyorum.
İşin siyâsî bir boyutu var ancak bu, Ergenekon örgütlenmesinin toplum için ne kadar vahim durum oluşturduğunu görmezlikten gelmemize ve mâsumlaştırmaya vesile olamaz.
Bu kararı bir ilk adım olarak görmek lazım. Bölgedeki cinayetlerin, fâili meçhullerin ortada kalmaması gerek. Ayrıca Hrant Dink davası ile de ilişkilendirilmesi gerekiyor. Bu mesele, sadece hukuka havale edilecek bir mesele değil. Toplumsal ve siyâsî olarak bu süreci takip edip derinleştirmek gerek.
Usulle ilgili bir takım eleştiriler var ve usulle ilgili hataların giderilmesinin yolu zaten açık. Yargıtay ve AİHM'e bireysel başvuru yolları açık. Eğer usul hatası olmuşsa haksızlık olmasın diye bunun giderilmesi lazım. Ama bunun dışında yürütülen tartışmalar, şahıslara yönelik bir şekilde ilerliyor. Hukuk, şahıslara yönelik olarak ele alınamaz.
Bunu diyenler, Kenan Evren'in de Genelkurmay Başkanlığı yaptığını unutuyorlar galiba. Dolayısıyla bir şahsa ve mevkîye yönelik kişiselleştirilen eleştiriler, hukûken de siyaseten de sağlıklı değil. Mâsumlaştırma hareketinin kendisinin mâsum olmadığını görmek lâzım.