|

KOMBASSAN HOLDİNG BAŞKANI HAŞİM BAYRAM:Bazen, keşke kimyacı kalsaydım diyorum...

Hem Romanya'da hem de Türkiye'de özelleştirme yoluyla büyük fabrikalar aldınız. Devletle ilişkiler açısından hangisi daha kolay oluyor?

.
00:00 - 21/05/2001 Pazartesi
Güncelleme: 17:59 - 22/01/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
KOMBASSAN HOLDİNG BAŞKANI HAŞİM BAYRAM:Bazen, keşk
KOMBASSAN HOLDİNG BAŞKANI HAŞİM BAYRAM:Bazen, keşk

Biz Türkiye'de özelleştirme yoluyla iki tane fabrika aldık. Birisi Karaman Sümerbank birisi de Petlas'tır. Bunlar özelleştirmenin en iyi iki örneğidir. Karaman fabrikamız çok kârlı, başarılı bir fabrika. Petlas'ta ise maalesef engellemeler var. Romanya'daki rulman fabrikası ise bize geçeli 11 ay oldu. Bu kadar kısa bir sürede ölmüş, bitmiş bir tesis yaşayan bir mekanizma haline getirildi. Biz Petlas'ta bütün iyiniyetimize rağmen, buranın 20 katı para harcamamıza rağmen, engellemeler nedeniyle maalesef istenilen netice alınamadı.

İşbirliği yapmak istediğiniz yabancı şirketlere Türkiye'den aleyhinize raporlar vs. gidiyor. Size karşı tavrı onlar nasıl değerlendiriyor?

Kesinlikle, çok şaşırıyorlar. Biz yabancı ortaklar buluyoruz. Hemen adamlara bir mektup gönderiliyor. İçinde gazete kupürleri, bazı belgeler vs. Bizim problemli olduğumuz, teknoloji verilmemesi, ortaklık kurulmaması, kurulursa başlarına bela alacaklarını vs. yazıyorlar. Şimdiye kadar ne kadar yabancı ortak bulduysak bu ihbar mektupları gönderildi.

Kim gönderiyor bu mektupları?

Bilmiyorum, bilsek... Öyle imzasız ihbar mektupları gidiyor. Adamlar da bize güveniyorlar, "Sizin ratinginiz yüksek biliyoruz ama önce devletle probleminizi çözün. Sonra, istediğiniz yatırıma girelim" diyorlar. Yani, dışarıda da engelleniyoruz.

Sizi bu yüzden mi böyle yorgun görüyorum?

Bakın. Bir insan fiziken çok yorgun olsa bile, ruhen sağlam duruyorsa o yorgunluğu hissetmez. Ben 97'ye kadar günde 20 saat çalışıyordum ama hiç yorgunluk hissetmiyordum. Çünkü, ülkemizin insanları için çalışmanın zevkini hissedebiliyordum. O Anadolu'nun boynu bükük insanının başının dik gezmesi, eli sapan tutan gençlerin yüksek teknolojili makinaların başına geçmesi ve üretilen malların bütün dünya pazarlarına çıkması beni sonsuz derecede mutlu ediyordu. Şimdi bu ülke varlık içinde yokluk çekiyor. Tabii bu da beni üzüyor.

Zaman zaman, binbir gayretle tepeye çıkarttığınız taşın başkaları tarafından aşağı yuvarlanması duygusunu yaşıyor musunuz?

Yılmak diye bir şey yok. Dünyanın bütün büyük şirketleri bazen başarısızlığa uğramış ama geri adım atmamışlar. Elbette, bu engellemeler yüzünden, bazen taşı yukarıya kadar çıkarmanın güçlüğüyle de "acaba başaramayacak mıyım" duygusu oluşuyor. Ama bunu hemen atıyorum.

Amerika'daki mağazalar zinciri operasyonunuz başarısız oldu....

Hayır, başarısız demek doğru değil. Orayı minimize etmek zorunda kaldık. Türkiye'de engellemeler yüzünden oraya gerekli desteği veremedik.

Fon mu aktaramadınız?

Fon da aktaramadık, mal da gönderemedik. Ama, bize karşı alınan tedbirler yüzünden bankalar teminat vermemeye, akreditif açmamaya başladı. Böyle olunca nasıl mal göndereceksin! Buna rağmen iyi adımlar atmıştık. O güne kadar Türkiye'den bir kuruşluk mal almayan mağazaların sattığı malın yüzde 70'i Türkiye'den gitmeye başladı. Ama, burada da en büyük kazığı Türk üreticilerden yedim. Adam, Şubat başında teslim edeceği malı Temmuz'da teslim ediyor... İnşaallah yakında daha güçlü bir şekilde hem Amerika hem de Avrupa pazarına yeniden gireceğiz.

Zarar eden başka fabrikanız var mı?

Elbette olabilir. Mesela, Petlas aynı gerekçelerle yani yatırım imkanları kısıtlandığı için zararda. Dönem dönem sektörel bazda bir fabrika çok büyük kâr da yapabilir zarar da edebilir. Bizim 100'e yakın fabrikamız var. Büyük çoğunluğu kârdadır. Bazıları ise konjonktürel olarak zarar edebilir.

Sizin için, "Haşim Hoca inatçıdır. Başaramadılar demesin diye zarar etse bile bir işte ısrar eder" diyorlar. Öyle misiniz gerçekten?

Onlar küçük kafaların işi... En akılsız insan bile zarar eden operasyonda ısrar etmez. Mesela, Faisal Finans... Evet, bunu kayıpla devrettik. Ama, bankalar krizinin ortasında devlet zorlamışsa, "devret" diye baskı yapmışsa benim elimde olan ne? Bilmeden, kulaktan duyma laflarla konuşuyorlar. Şunu açıkça söyleyeyim. Ortaklardan aldığımızın döviz bazda karşılığı fazlasıyla varlık olarak, mal olarak, fabrika olarak vardır.

Engellemeler olmasaydı bugün Kombassan nasıl bir grup olurdu? Kafanızda bir simülasyon var mı?

2000 yılı sonu itibariyle en az 1 milyar dolar ihracat, 100 bin çalışan, 100 bin ortak ve en az 3,5 milyar dolar ciromuz olurdu. Şimdi 30 bin çalışanımız, 74 bin ortağımız, 500 milyon dolara yakın ihracatımız ve 1 milyar dolar ciromuz var.

Bu durum, ortak katılımını da olumsuz yönde etkiledi değil mi?

Öyle bir talep içinde değiliz zaten. Çünkü, samimi holdinglerin yanında tabela holdingleri çıkmaya başladı. 30 vereceğim, 40 vereceğim diye insanları aldatmaya başladılar. Biz ondan sonra bu işi bıraktık.

Kaynak sorununu nasıl çözeceksiniz?

2 senedir zaten kendi kaynaklarımızla çalışıyoruz. Üreten, kârlı fabrikalarımız ve çok gayrı menkulümüz var.

Aynanın karşısına geçince, Haşim Bayram'ın yüzünü okuyunca neler düşünüyorsunuz?

Benim, 60'lı yıllardan beri söylediğim ve deneyini yaptığım bir şey var. Üç tip kafa var. Küçük kafa, orta kafa, büyük kafa. Küçük kafa insanları konuşur ve hep bahaneye sığınır. Orta kafa olayları konuşur. Sürekli olarak aspirin tedbirlerle çözüm arar ve sonuçta işleri içinden çıkılmaz hale getirir. Büyük kafa fikirleri konuşur. İşte ben yalnız kaldığımda, aynaya baktığımda büyük düşünmeyi isterim. Bir fikir üretmeyi düşünürüm. Tabii, bazen acaba hata ettim mi diye düşünmüyor değilim. İnsanız, hata yaparız ama bunu hiçbir zaman kasıtla yapmadım.

Ya, kendiniz hiç, "keşke kimyacı olarak kalsaydım" dediniz mi?

İki idealim vardı. Birincisi iyi bir öğretmen olmak, ikincisi fabrikalar kurmak, iyi bir sanayici olmak. Öğretmenlikte günde 17 saat ders verirdim. Bazen, "acaba öğretmen olarak kalsa mıydım" diyorum. Özellikle... İlk tedbirde bütün ortaklarımız yanımızdaydı ama ikincide tedbirde bir kısmı özellikle yeni ortaklar biraz somurtmuşlar. Yüz mektup alıyorsak çoğu teşekkür ediyorsa bile, ikisi bu tarz şikayet ve sitem içeriyordu. Tabii bu beni çok üzdü. Oysa, Kombassan yüzde şu kadar kâr payı dağıtmak için kurulmadı. Kombassan, boynu bükük Anadolu insanının ayağa kalkması için kuruldu. Ben de bunun için iş hayatına atıldım. Öğretmen kalsaydım onbinlerce öğretmenden birisi olacaktım. Ben 21 bin öğrenci mezun ettim. Peki, bu insanlar nerede çalışacaktı? Aklıma bu soru gelince de hemen o "keşke öğretmen kalsaydım" fikri uçup gidiyor. Buna hakkım olmadığını düşünüyorum.

Kimyacı dizisini seyrediyor musunuz?

Kimyacı, bizim hayatımız. Tabii seyrediyorum...

Kendinizi izlemek nasıl bir duygu?

Valla, kendi hayatımı izlemek için değil de Anadolu sermayesinin mücadelesi izlensin diye çekiyoruz diziyi. Halk da sevdi. Hem yurt içinden hem de yurt dışından büyük ilgi var. Türkiye'de ilk defa bir dizide gerçek kimya dersi işlendi.

Evinize vakit ayırabiliyor musunuz?

Eskiden üç ayda bir uğrardım. Şimdi yine aşağı yukarı ayda bir uğrayabiliyorum. Dokuz ay Konya dışında olduğum zamanlar oluyordu.

Patronun bu kadar çalışması kurumsallaşma eksikliğine delalet etmez mi?

Yok kardeşim... Bizim holdingde 2 binden fazla üniversite mezunu çalışıyor. Mesele bu değil. İnsanın ateşin kendisi olması lazım. Ateş yanıyor da siz etrafında dolaşıyorsanız bu birşey değil. O ateşin kendisi olacaksın kendisi...

Patron dedik... Kendinizi patron olarak görüyor musunuz?

Patron değilim, patron diyenlere de kızarım. Bizim holdingimizde ben dahil hiç kimsenin hissesi yüzde biri geçemez. Bir halk sermayesiyiz o kadar.

23 yıl önce