|

Krizdeki en büyük kaybımız moral

.
00:00 - 14/05/2001 Pazartesi
Güncelleme: 17:43 - 21/01/2014 Salı
Yeni Şafak
Krizdeki en büyük kaybımız moral
Krizdeki en büyük kaybımız moral

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Meral Gezgin Eriş, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde etkin rol oynayan isimlerden birisi. Avusturya Lisesi Mezunu olan Eriş, Viyana'da Ekonomi Üniversitesi'nde Ekonomi ve İşletme okudu ve 'master'ını tamamladı. Halen, bir aile şirketi olan Hilal Ambalaj'da yönetim kurulu üyeliği ve genel müdürlük görevlerini sürdürüyor. Eriş aynı zamanda DEİK Yönetimi Kurulu ve İcra Kurulu üyesi. Ekonomik krizden çıkacağımıza inanan Eriş'e göre Türkiye'nin Şubat krizinde yitirdiği en değerli şey "moral."

Avrupa, demokrasi konusunda 'Türkiye'ye özgü şartlar'ı tanımıyor

Ulusal Program'ın AB kurullarındaki yansıması nasıl oldu?

Şaşırtıcı diyebileceğim kadar tatmin edici buldular. Yalnız hem bizim hem Avrupalılar'ın ısrarla üzerinde durdukları nokta şu: Ulusal Program büyük bir metin önemli olan bu metnin hayata geçirilmesidir. Bunu hayata geçirmediğiniz takdirde hiçbir anlamı olmaz. Bizim açımızdan bu özellikle önem taşıyor çünkü, bilhassa siyasi kriterler bölümündeki hedeflerin gerçekleştirilmesi bizim AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayabilmemiz için ön şart. Biz şu anda AB genişleme sürecindeki 13 aday ülke arasında tam üyelik müzakeresine başlayamayan tek ülkeyiz ve daha fazla zaman kaybetmememiz lazım.

Şaşırtıcı dediniz... Siz Ulusal Program'ı yeterli bulmadınız mı? Doğrusunu söylemek gerekirse siyasi kriterler bölümünü pek yeterli bulmadık. Türkiye'nin daha cesur ve kararlı yaklaşımları ortaya koyabileceği inancındaydık. Ancak, bu siyasi kriterler yuvarlak ve çok da net olmayan ifadelerle ortaya konuldu.

Lokomotifinin Genelkurmay olduğu bir anti-AB lobisinin olduğu söylenip durur. Siz çalışmalarınızda bu lobiyle çatıştınız mı hiç?

Bütün ülkelerde olduğu gibi, lobi demeyeyim ama bir anti-AB kitlesi olduğuna inanıyorum. Bu da doğal. Çünkü, burası demokratik bir ülke ve herkesin Avrupa Birliği'nin doğru olduğuna inanması gerekmiyor. Kaldı ki, herkesin AB'nin ne olduğunu da iyi bilmesi gerekir ki bu konuda sağlıklı fikirler ortaya çıkabilsin. Ben doğrusu, herkesin AB konusunda yeterli bilgiye sahip olduğunu düşünmüyorum. Bu bakımdan muhalifleri olmasını da anlayışla karşılıyorum. Ama, genel izlenimin aksine Genelkurmay'ın AB ile bütünleşmekten yana olduğunu biliyorum.

Şimdi de politika yapmıyorsunuz değil mi?

Hayır yapmıyorum. Genelkurmay'ın da birtakım konularda rezervleri olabilir. Örneğin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği konusunda ordumuzun çok haklı kaygıları var. Bunların sıkı müzakere edilmesini istiyorlar.

Peki, Avrupa'da Türkiye'nin üyeliğini istemeyenler lobisi güçlü mü?

Evet, Avrupa'da Türkiye'nin üyeliği konusunda ciddi kaygılar taşıyan pekçok insan var. Bu kaygıların önemli bir kısmı serbest dolaşımdan kaynaklanıyor. Ancak, kaygıların önemli bir kısmı aynen Türkiye'de olduğu gibi bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor.

Bilgi eksikliği diyorsunuz ama Fransa'da Valery Gisgard d'Estaing, Almanya'da Helmuth Schmidt üyeliğimize karşı. Bana bilgi eksikliğinden çok bilgi fazlası var gibi geliyor...

Mesela, Schmidt'in muhalefet ediyor olması Türkiye'nin üyeliğinin olmayacağı anlamına gelmez. Şu anda karar alma noktasında da değil, karar alma noktasındakileri etkileme noktasında da değil. Ayrıca, onun yazdığı raporda da gerçekten çok ciddi bilgi eksiklikleri var.

Siyasi yasaklar ve düşünce özgürlüğü konusunda bizde ileri sürülen "Türkiye'ye özgü şartlar" mazereti Brüksel'de ciddiye alınıyor mu?

Tabii ki, böyle bir şeyi kabul etmiyorlar. Avrupa Birliği'nin insan hakları ve demokratik standartlar konusunda Türkiye'ye bir istisna uygulayabileceği varsayımı yanlıştır. Bu kesinlikle sözkonusu olamaz. Türkiye'nin birtakım mazeretlerin arkasına sığınarak yapması gerekenleri yapmamak gibi bir lüksü yoktur.

Avrupa böyle diyor ama Türkiye'nin gündeminde hâlâ parti kapatma var, siyasi yasak var. Bu nasıl algılanıyor?

Çok net söyleyeyim, kesinlikle olumsuz oluyor. Benim görüşüm de böyledir. AB'deki yaklaşım şudur: Doğrudan teröre davetiye çıkarmadığı sürece siyasi parti mensupları kanaatlerini söyleme hürriyetine sahip olmalıdırlar. Bence, Türkiye'deki yeniden yapılanma sürecinin önemli unsurlarından birisi de bu olacaktır.

23 yıl önce