|

Schengen vizesi başvuruları nasıl yapılır? Vize başvuru işlemleri ve gerekli belgeler

Schengen vizesi başvuruları nasıl yapılır? İşte bu sorunu yanıtını ve vize başvuru işlemlerini haberimizde sizlerle paylaşıyoruz. Schengen vize başvurusunda konsolosluktan istenilen belgeler oldukça önemlidir. Schengen vizesi almak için gerekli olan belgeleri haberimizden görebilirsiniz. İşte vize başvuruları ile ilgili tüm detaylar.

Yeni Şafak
18:44 - 25/08/2016 Perşembe
Güncelleme: 18:01 - 25/08/2016 Perşembe
Schengen

vizesi başvuruları nasıl yapılıyor? Vize başvurusu için gereken belgeler neler? Merak edilen bu soruların yanıtını sizler için haberimizden paylaşıyoruz. Schengen vize başvururusu hakkındaki detaylı açıklamaları buradan görebilirsiniz. İşte vize başvuru işlemleri ve gerekli belgeler.



Schengen Ülkeleri Hangileridir?

Almanya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Hırvatistan, İspanya, Fransa, İtalya, Letonya, Liechtenstein, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Hollanda, Avusturya, Polonya, Portekiz, Slovenya, Slovakya, Finlandiya, İsveç, Norveç, İsviçre, İzlanda ve Yunanistan Schengen ülkeleri arasındadır.



İngiltere, Kıbrıs, İrlanda, Bulgaristan ve Romanya AB'ye üyedir ancak Schengen anlaşmalarını imzalamamışlardır. Türkiye'deki vatandaşlar da herhangi bir Schengen ülkesi tarafından verilen vizeler ile Schengen'den yararlanabilir.



Schengen Vizesi Nasıl Alınır?

Vize başvurusunda istenilen belgeler konsolosluk için çok önemlidir. Konsolosluğun size güvenmesi ve inanması gerekir Schengen vizesi için. Seyahatin amacını ve gidilecek hedef ülkeyi destekleyen belgeler hazırlanmalıdır. İstenilen evraklar mutlaka eksiksiz ve doğru sunulmalıdır. Konsolosluk, sunulan belgelerin dışında sıra başka evraklar da isteyebilir. İşte Schengen vizesi almak için gerekli belgeler: Pasaport, Vize Talep Formu, Biyometrik Fotoğraf, Seyahat Sağlık Sigortası, Uçak Bileti, Konaklama Rezervasyonu, Eğer Turla Gidilecekse İlgili Evraklar, Gelir Belgesi, Davetiye, Dilekçe.



Schengen Anlaşması


Schengen Antlaşması, Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi beş ülke arasında, sınır kapılarındaki polis ve gümrük kontrollerini bütünüyle ortadan kaldırmayı amaçlayan antlaşmadır.



Schengen I anlaşması 14 Haziran 1985 tarihinde beş Avrupa ülkesi arasında imzalanmıştır. Bu ülkeler Fransa, Batı Almanya'yla Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'tan oluşan üç Benelüks (Benelux) ülkesidir.



19 Haziran 1990'da imzalanan Schengen Anlaşmasını Uygulama Konvensiyonu ise anlaşmayı uygulamaya koymuştur. Bu anlaşmaların imzalanması Lüksemburg, Fransa ve Almanya'nın sınırlarının kesiştiği yer olan Lüksemburg'un Schengen adlı kasabasında yapılmıştır.



İkinci anlaşma ise Moselle Nehrinin ortasında Prenses Marie-Astrid isimli teknede imzalanmıştır. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesi 26 Mart 1995 tarihine kadar uzamış ve bu zaman dilimi içinde Portekiz ve İspanya da anlaşmaya ortak olmuşlardır.



Monako, Norveç ve İzlanda, Avrupa Birliği'ne üye olmamakla birlikte, bu anlaşmaya dahil olmuştur. Aynı şekilde, İsviçre de Aralık 2008'de Schengen Antlaşması kapsamına alınmıştır.



Lichtenstein'ın katılımı ise ileri bir tarihe ertelenmiştir. Liechtenstein, Avrupa Birliği ile Schengen ortaklık anlaşmasını 28 Şubat 2008 tarihinde imzalamıştır ve 1 Kasım 2009 tarihinde Schengen Alanına katılması planlananmıştır. Ancak onay için başlangıçta Liechtenstein'ın vergi kaçırma ile mücadelesinin yeterli olmadığı öngören İsveç ve Almanya'nın isteği üzerine bu plan ertelenmiştir. 7 Mart 2011 tarihinde AB Bakanlar Kurulunun protokolün onaylanmasına izin vermesinden sonra Liechtenstein'ın 2011 yılı sonu itibariyle Schengen bölgesine katılmasına karar verilmiştir. Liechtenstein 19 Aralık 2011 tarihinde Schengen Bölgesine resmen katılmıştır.



1997 yılına kadar Avrupa Birliği hukukundan ayrı ayrı olmasına rağmen bu tarihte yapılan Amsterdam Antlaşması ile topluluk hukukuna dahil olmuştur.



Schengen anlaşması ile oluşturulan Schengen bölgesi, şu anda 26 Avrupa ülkesi için de geçerli olup yaklaşık olarak 4.312.099 kilometrekarelik alanı kaplamaktadır



Bakan Çelik: “Vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse geri kabul anlaşmasını kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz”


Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “Vize serbestisi konusunda net bir tarih bekliyoruz. Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz" dedi.



Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Almanya'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth ile Bilkent Otel'de biraraya geldi. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Bakan Çelik, Almanya hükümetine teşekkür ederek konuşmasına başladı. Bakan Çelik, "Darbe girişiminden sonra çeşitli vesilelerle açıkladık. AB ile ortak değerlerimiz olan demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusunda her zaman dayanışma içerisinde olmalıyız. Fakat maalesef darbe girişimi gerçekleştikten sonra AB liderleri Türkiye ile yeterli bir dayanışma göstermediler. Türkiye kendi demokrasisini koruyacak, kendi değerlerine sahip çıkacak güce ve kapasiteye sahiptir. Bu ziyaretlerin sadece sembolik anlamı olabilirdi. O da şu; dünyanın ekonomik ve siyasi krizlerin içinden geçtiği bir dönemde Türk halkı kendi demokrasisine sahip çıkmak için bu kadar güçlü bir şekilde sahip çıkmışken paylaştığımız ortak değerler açısından tüm bölgeye güçlü mesajlar verilmesi söz konusu olabilirdi. Ortadoğu'nun etnik ve mezhep temelinde ciddi krizlerin, iç savaşların içinden geçtiği bir zamanda halkının yüzde 99'u Müslüman olan bir Türkiye'de bu mesajların verilmesi son derece kıymetli olurdu. Bu darbe girişimi vesilesiyle görülmüştür ki Türkiye birinci sınıf Avrupa demokrasine sahiptir. Halkımız tankların, F-16'ların karşısına çıkarak demokrasimizi korumuştur. Zaman zaman bazı yabancı basın yayın organları biz onlara haber demiyoruz kara propaganda düzeyinde Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili diktatör ya da otokrat gibi ifadeler kullanılıyor . fakat göründüğü gibi dünyanın her tarafında diktatörler halklarına karşı tankların arkasında saklanırlar ama Türkiye Cumhuriyeti'nin halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı halkıyla beraber tanklara karşı direnmiştir. Parlamento bombalanmasına rağmen bombaların altında TBMM'nin kahramanca tutumuyla açık tutulmuştur. Milletvekilleri kendi parlamentolarına sahip çıkmışlardır. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Ama en önemlisi Türk halkı demokrasi tarihini yeniden yazmıştır" diye konuştu.


“Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz"

“Türkiye ile AB arasında yeni bir ivmenin ortaya çıkması fevkalade önemlidir" diyen Çelik, şunları kaydetti:


“Biz AB'deki pek çok siyasetçinin Türkiye'ye karşı ön yargılarla dolu olumsuz yaklaşımlarıyla, Türkiye'nin AB müzakere sürecini birbirinden ayrı tutmaya özen gösteriyoruz. Özellikle göç krizinin ortaya çıkardığı krizler ve tehditler karşısında daha çok işbirliği yapmanın önemi açıktır. Çünkü göç krizi Avrupa Birliği tarihinin de gördüğü en büyük krizlerden bir tanesidir. Suriye konusunda ciddi bir politika ortaya konulamamasının neticesinde büyük bir insani kriz ortaya çıkmıştır. Türkiye milyonlarca mülteciyi evinde barındırarak insanlık karşısında vazifesini yapmıştır ama hala pek çok AB ülkesi bırakın milyonlarcayı bırakın onbinlerceyi 200 kişi,300 kişiyi ülkesinden barındırmak için referandum yapmak için referandum yapmaktan bahsetmektedir. Bunun maliyetlerini söz konusu etmektedir kendi iç siyasetinde. Sayın Merkel'in de açıkladığı gibi göç krizi konusunda Türkiye'nin ve Avrupa Birliği'nin ortaya çıkardığı işbirliği tarihin en büyük krizlerinden birinin yönetilmesi konusunda büyük bir çözüm ortaya koymuştur. Bundan sonrada bunun devam etmesi gerekir. Fakat dediğimiz gibi verilen sözlerin tutulması gibi sebeplerle biz bundan sonraki mekanizmalar için vize serbestisi konusunda net bir tarih bekliyoruz. Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz. Bu süreçte çok yanlış biçimde Türkiye çeşitli kişiler tarafından eleştiriye tabi tutulmuştur. Ciddi bir önyargı söz konusudur. Almanya AB içerisinde lider bir ülke. Dost ve müttefik bir ülke. Ekonomik, siyasi, dış politika açısından son derece önemli ilişkilerimiz var Almanya ile. Almanya ile ilişkilerimizin bütün bu krizlerin ortasında yeni bir ivme kazanması, bunların güçlenmesi önemli olacaktır."


“PYD'nin DAEŞ'e karşı mücadele ettiği yalanı da bu şekilde çökmüştür"

Brexit sonrasında AB'nin geleceğinin nasıl şekilleneceğiyle ilgili tartışmaların yoğun yapılacağı bir döneme girildiğini söyleyen Çelik, “Türkiye, bölgenin güvenliği açısından tüm dünyanın uğraştığı DAEŞ terör örgütüyle ciddi bir mücadele yürütmektedir. Bu hem ulusal güvenliğimiz için gereklidir. Ama ulusal güvenliğimiz için attığımız bu adımlar aynı zamanda AB'nin güvenliği ve küresel güvenlik içinde gereklidir. DAEŞ terör örgütü insanlığın gördüğü en karanlık örgütlerinden biridir. Bu örgütün bertaraf edilmesi Türkiye'nin öncelikleri arasındadır. Şimdiye kadar da AB çevrelerinden bu mücadeleye olumlu destek gelmiştir. Bu çerçevede Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını kullandığını, bunun herhangi bir şekilde kimsenin içişlerine müdahale olmadığını, saldırı olmadığını söylüyoruz. Sınırımızın dışından DAEŞ terör örgütü ve diğer terör örgütleri bakımından bizim tarafımıza bomba atılmaktadır. Topraklarımıza bomba düşmektedir. Türkiye egemen bir devlettir. Egemen bir devlet olarak güvenliğini koruyacak güce sahiptir. Bunun gereğini yapıyoruz. Son 1 yıldır bütün dünyada revaçta olan çok büyük bir yalanda bu operasyonla birlikte çökmüştür. Nedir o yalan? PYD'nin DAEŞ'e karşı savaştığı şeklindeki bir yalan. Türkiye Cumhuriyeti Özgür Suriye Ordusu güçleriyle birlikte DAEŞ'e karşı mücadele verirken Suriye'de buna karşı bir tek PYD'den ses yükseliyor Türkiye'nin müdahalesine. Bu da gösteriyor ki PYD'nin DAEŞ ile mücadelesi gibi bir şey söz konusu değil. Bu bir prensip yaklaşımı değildir, taktik yaklaşımdır. Türkiye içinde de HDP'den buna itiraz yükseliyor. Türkiye'nin DAEŞ ile mücadelesinde PYD'nin ve HDP'nin bu kadar rahatsız olması bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. PYD'nin DAEŞ'e karşı mücadele ettiği yalanı da bu şekilde çökmüştür" açıklamasında bulundu.


“Nasıl ki Avrupa'nın herhangi bir başkentinde DAEŞ ile ilgili bir çadır açılamıyorsa aynı şekilde PKK ile ilgili de aynı şey söz konusudur"

Bakan Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:


“AB'deki dostlarımızdan en büyük istirhamımız DAEŞ terör örgütüyle PKK arasında fark yoktur. DAEŞ terör örgütüne karşı mücadele eden ülkelerin PKK terör örgütünün sergilerini açmaları ona çadır açtırmaları gibi hususlar terörle mücadele konusunda çifte standart ortaya çıkarır. Nasıl ki Avrupa'nın herhangi bir başkentinde DAEŞ ile ilgili bir çadır açılamıyorsa aynı şekilde PKK ile ilgili de aynı şey söz konusudur. Bütün bu örgütlerden daha tehlikeli olan örgüt FETÖ terör örgütüdür. FETÖ'nun herhangi bir kurumunun, herhangi bir liderinin AB'deki hiçbir dost ülkede barınmaması gerekmektedir. Bu konuda da AB'deki dostlarımızdan dostluk ve müttefiklik ilişkisi gereği hassasiyet beklemekteyiz."


“Keşke güvenli bölge oluşsaydı hem bu bölge içerisinde terör örgütleri olmayacaktı bugün DAEŞ ile mücadele çok daha etkili biçimde verilecekti"


Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Çelik, Suriye'de bir güvenli bölgenin oluşturulmasının gündemde olduğunun hatırlatılması üzerine, “Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak öteden beri bu kriz karşısında söylediğimiz şey şuydu; 'Suriye topraklarının içerisinde bir güvenli bölge oluşsun ve uçuşa yasak bölge oluşsun' dedik. Bizim bu önerimiz kabul edilseydi bugün ne göç krizi olacaktı ne Esed rejimi bu kadar insanı katledecekti ne de bugün o bölgede güvenli bölge oluşsaydı DAEŞ ya da PYD gibi örgütler yerleşebilecekti. Türkiye bunu demesine rağmen müttefiklerimiz bu meseleye olumlu yaklaşmadılar. Arkasından şöyle bir açıklama yapıldı, 'Esed rejimi savaş uçaklarını kullanırsa bu bizim kırmızıçizgimizdir' denildi. Esed rejimi halkını katletti yine kırmızıçizginin gereği yerine getirilmedi. Arkasından denildi ki eğer kimyasal silah kullanırsa bu bizim kırmızıçizgimizdir. Yine gereği yerine getirilmedi. Türkiye'nin sınırından itibaren Suriye'nin içerisine doğru 20 kilometrelik bölgede herhangi bir terör örgütünün olması demek, bizim ulusal güvenliğimize tehdit demektir. Bu aynı zamanda AB'nin birlik güvenliğine tehdit demektir. Küresel güvenliği tehdit demektir. Ortaya çıkan tablo Türkiye'nin önerisinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Keşke güvenli bölge oluşsaydı hem bu bölge içerisinde terör örgütleri olmayacaktı bugün DAEŞ ile mücadele çok daha etkili biçimde verilecekti. PYD ve benzeri unsurlarının orada fiili durum yaratmasının önüne geçilmiş olacaktı. Ayrıca daha ileri noktada da Türkiye sınırını geçmek zorunda kalmayacaktı mülteciler. Oradan Akdeniz'e Avrupa'ya geçmek zorunda kalmayacaklardı. Göç krizi, insani kriz Esed rejiminin bu kadar katliama imza atması, PYD ve DAEŞ'in oraya yerleşmesi maalesef Türkiye'nin önerisinin kabul edilmemesi yüzünden olmuştur. Bugün bizde neden oraya müdahale etmek durumunda kalıyoruz; bu bir meşru müdafaa hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını, sınırın öbür tarafında terör örgütleri kontrol edemez. Buna müsaade edemeyiz" değerlendirmesinde bulundu.


"Uçuşa yasak bölge ya da güvenli bölge kurulması konusunda herhangi bir açıklamalarını görmedim"


Şuandan itibaren olumlu bir cevabın olup olmadığıyla ilgili Çelik, “Benim bildiğim herhangi bir açıklama yok. Şuanda orayı kontrol altına almakla ilgili bir takım müdahaleler yapılıyor. Uçuşa yasak bölge ya da güvenli bölge kurulması konusunda herhangi bir açıklamalarını görmedim. Bu olsaydı bugün karşı karşıya olduğumuz pek çok risk söz konusu olmayacaktı" dedi.


“Önümüzdeki haftalarda da bu Almanya'nın İncirlik'teki varlığı devam edecektir"


Almanya'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth ise Alman askerlerinin İncirlik'ten geri çekildiğiyle ilgili haberleri sorması üzerine şunları kaydetti:


“Ülkelerimiz arasında işbirliği sadece İncirlik ile kısıtlı kalmamaktadır. Aynı zamanda NATO ittifakı çerçevesinde de partnerliğimiz ve işbirliğimiz sürmektedir. Öyle umuyorum ki önümüzdeki haftalarda da bu Almanya'nın İncirlik'teki varlığı devam edecektir. Bu vesileyle zaten görüşmeler halindeyiz. Konu aslında şu, Federal Meclis milletvekilinin İncirlik'te orada bulunmuş olan Alman askerlerini ziyaret etmeleri konusu aslında. Ama bu konu üzerine görüşmeler halindeyiz. Son derece olumlu düşünüyorum. Bu konuda iyi bir sonuç elde edeceğiz."

#Schengen vizesi
#Vize başvuruları
#Vize başvurusu nasıl yapılır
8 yıl önce