'1Kasım'da tek başına iktidarız' diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, vatandaşlar ilk buluşmasını Almanya'da gerçekleştirdi. Davutoğlu, ISS Dome Spor Salonu'nda UETD tarafından düzenlenen “Düsseldorf Buluşması'nda salonu hınca hınç dolduran gurbetçilere seslendi. Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
Böylesine güçlü, merhametli milletin öncüsü olmak, ona hizmet etmek ne güzel. Avrupa'da bizleri temsil eden, kimliğimizi temsil eden sizlerle buluşmak ne güzel. Ne güzel ecdadın omuz omuza verdiği onların torunlarının omuz omuza olduğunu görmek ne güzel. Almanya ve Türkiye tarih boyunca dost olmuş, bundan sonra da dost olacak ülkelerdir. Sizler de bu dostluk köprüsünün en önemli unsurlarısınız.
Bu sefer, 1 Kasım seçim startını Almanya'dan vermeye karar verdik. 81 vilayetten, aziz milletimizin omuz omuza durduğu Almanya'dan, 'Haydi Bismillah' diyelim dedik. Haydi Bismillah. Bazıları böyle dememizden hoşlanmıyor olabilir ama biz sofraya otururken, yola çıkarken onu deriz. Besmele, bu milletin dilindedir, yüreğindedir, duasındadır. İşte hayırlı bir yola daha çıkıyoruz. Seçimin ilk buluşmasını burada sizlerle, Düsseldorf'ta yapıyorum. 'Hayırlar feth olsun, şerler def olsun' diyerek yola çıkıyoruz.
Sizlerden temel beklentimiz, ne olursa olsun kıyamete kadar dilinizle, dininizle inancınızla, örfünüzle en önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti ile gurur duymanızdır. Artık Türkiye eski Türkiye değil. İnsanların iş aramak için Avrupa'ya gitmek zorunda kaldığı Türkiye değil. 13 yıl önceki gibi IMF'ye el açan Türkiye değil. Artık Türkiye kendi savunması için başka ülkelere muhtaç olan Türkiye değil.
13 yıl içinde Türkiye'de gerçek anlamda bir devrim, sessiz bir devrim gerçekleştirildi. Bu devrimi AK Parti yaptı. Sağlıkta, eğitimde, savunma sanayinde, her alanda, ulaştırmada, tarımda, turizmde dünyanın en önemli ülkeleri arasına girmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu anlamda bütün devrimlerine imza atan AK Parti kadroları, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere yine önümüzdeki dönemde de inşallah Türkiye'nin yükselişine öncülük edecek kadrolardır.
Türkiye'nin her santimetrekaresinde kamu düzenini kesin olarak ihdas edeceğiz. Bu operasyonumuzun adını 'Huzur ve demokrasi operasyonu' koyduk. Demokratik kazanımlardan bir santim dahi geri adım atılmayacak. Türkiye'de herkes, hangi etnik kökene, mezhebe, dini geçmişe sahip olursa olsun, kendi örfünü, kültürünü, anlayışını, yaklaşımını, lehçesini, dilini özgürce kullanabilecek. Ama bu temeller üzerinde, ülkemizi bölmeye kalkışanlar olursa, o zaman da Türk, Kürt, Sünni, Alevi hep beraber, dimdik ayağa kalkacağız, 'Bu ülke bölünmez', 'Bu millet parçalanmaz' diyeceğiz. 'Çanakkale'ye yürüyen ecdadın torunları arasına
nifak sokulamaz' diyeceğiz.
7 Haziran seçimleri öncesi gurbetçilere verilen 10 taahhüdün 6'sını gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, “Gerekli düzenlemeleri yaptık. Artık yurt dışından Türkiye'ye araba, araç getirenlerin kalış süreleri iki yıla çıktı. Mobil cihazların, telefonların Türkiye'de kalış süreleri de dört aya çıktı” dedi. Davutoğlu, yurt dışında okuyan öğrencilere ilişkin, “Yurt dışında okuyan gençlerimiz, burs ihtiyacı hissettiklerinde lisansa 500, yüksek lisansa 750, doktoraya bin, doktora sonrası için bin 250 avro burs vereceğiz. Hepsini başlattık” diye konuştu. Bazı taahhütlerin yerine getirilmesi için yasal düzenlemelerin Meclis'e sevkedildiğini vurgulayan Başbakan, “Siz bizden Türk Hava Yolları'ndan aile indirimi talep etmiştiniz? Aileye yüzde 20 indirim uygulaması başladı. Bugünden itibaren bilet satışları başladı, 1 Kasım'dan itibaren de uygulama başlayacak. Şimdiden o günler için bilet alanlara indirim yapılmaya başlandı” dedi.
HDP'li bakanların seçim hükümetinden dağ baskısı yüzünden çekildiğini belirten Başbakan Davutoğlu, bu partinin kendi iradesiyle hareket etmediğini söyledi. Davutoğlu, “İnadına barış diyenler bunu dönüp Kandil'e söylesin. Ama Kandil'e doğru konuşunca kulaklarını çekiyorlar” dedi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin ilk buluşmasını yaptığı Almanya yolunda gazetelerin Ankara temsilcilerinin gündeme ilişkin soruları cevapladı.
(Seçim beyannamesi) Seçim beyannameleri arka arkaya getirildiğinde felsefi bütünlük oluşturması lazım. Değişen şartlara göre yenilenmesi lazım. Çelişkili bir tutum varsa o bir zaaftır, tümüyle aynıysa o da bir zaaftır. Eski beyannamenin felsefesi muhafaza edilmek suretiyle değişen şartlar içinde sosyal kesimler bağlamında bu vaatleri ele aldığımız bir beyanname olacak. Bütünüyle kapsamlı bir seçim beyannamesi olacak. Her kesimle ilgili vaatler olacak. Bir demokratikleşme ve reformlar bölümü olacak. Reformların içinde hem ekonomik hem de siyasal bölümler olacak. Vaatler bir de büyük projeler olacak. İnşallah güzel sürprizlerimiz, haberlerimiz de olacak.
Başka partilere ayarlı, diğerlerinin politikalarını eleştiren bir kampanya olmayacak. Aksine 13 yıllık derin tecrübe birikimi üzerinde bundan sonrasında nasıl bir yol kat edeceğimiz, 2023 hedefleri, demokrasi vurgusunun yer aldığı bir kampanya olacak. Sadece 7 Haziran odaklı olmayacak ama onun da üzerinde duracağız. Çünkü 7 Haziran'dan bu yana yaşananlar bir sınav niteliğindeydi. Görüldü ki AK Parti dışında ülke sorumluluğunu üstlenecek dirayette ve cesarette bir parti yok.
Ben şu anda AK Parti hükümetinin başbakanı değilim, zorunlu seçim hükümetinin başbakanıyım. Sayın cumhurbaşkanı bu görevi verdiğinde 'ben parti işlerine yoğunlaşayım başkası yapsın' demedim. Ama CHP iki aya bile hayır dedi, sorumluluk üstlenmekten kaçındı. MHP ise külliyen hayır dedi. Blok siyaseti CHP, hayır siyaseti MHP, terör siyasetini gündeme getiren HDP var. Sorumluluktan kaçmayan kısa vadeli de uzun vadeli de olsa her şeye evet diyen AK Parti var.
Seçim hükümetinde yer almaya evet demeyenler bile kendi iradeleriyle evet dememezlik yapmadılar. Milletvekilleri üzerinde mahalle baskısı oldu. Bana gelen cevabi mektupları hatıra olarak saklıyorum. Gördüğünüz gibi ben evet demek istiyordum ama bana bırakmadılar tadında mektuplar var. Niye milletvekillerinin üzerinde baskı var. Diğerleri mahalle baskısı, HDP'nin iki bakanı bu dağ baskısı, dağ baskısı ile çekildi.
Teröre destek yasası getirirler herhalde. Türkiye'de ifrat ile tefrite baktığınız zaman doğru yolu bulmak kolaylaşır. Türkiye'de güvenlikçi politikalara bakanlar, salt fiili güçle çözülebileceğine inanan bir tutum var. Diğer tutum ise sanki Türkiye'de terör, şiddet yok, askerimize kurulan tuzaklar yokmuş gibi tamamen asayişi ve kamu düzenini sağlayacak temel direkleri yok etmeye çalışıyor. Bunların ikisi de yanlış tutum. AK Parti'nin tutumu açık ve nettir. Biz özgürlük ve güvenlik dengesi içinde demokratikleşmeyi terörle mücadelenin en önemli ayağı olarak görüyoruz. Demokrasi geliştikçe terör zayıflar diyoruz. Öbür taraftan da kamu düzeninden taviz vermeyeceğiz diyoruz.
Bunu Kandil'e doğru söylesinler. Dönüp Kandil'e hep beraber toplansınlar inadına barış desinler, şu silahları gömün desinler. Sonra Ankara'ya doğru konuşmak kolay. Niye biliyor musunuz Ankara'da konuşuyorlar? Kandil'e doğru konuşmanın bedeli var. Ankara'ya doğru konuşmak özgür Türkiye'de mümkün. Ankara'ya doğru herkes, her şeyi konuşur. Bu sebeple de bir müeyyide olmaz çünkü Türkiye'de biz demokrasiyi kökleştirdik, yerleştirdik. Ama Kandil'e doğru konuşunca kulaklarını çekiyorlar. İşte iki bakanınızı çekin diyorlar, çekiyorlar. Onun için bunu Kandil'e doğru söylesinler, o cesaretleri varsa...
Biz ödevimizi yaptık. Ödevini yapmayan karşı taraf. Ahmet Hakan'a yapılan saldırıyı da diğerlerini de en şiddetli şekilde kınıyorum... Bunların hepsine karşı tavır almak lazım.
Seçim beyannamelerinde AK Parti olmayacak sözü vermez. İktidardaysanız bunu yapmak zorundasınız. Hesap vermeyecekseniz Mars'tan su bile getirirsiniz. Bugün birisi ben Mars'tan Türkiye'ye hiç kaynağı tükenmeyecek su getireceğim derse beyannamede, bununhesabı sorulamaz.
Herhalde o senaryoyu rüyası gördü. Bazen böyle fazla senaryo yazanlar, gerçeklikle senaryoyu karıştırırlar. Sırrı Süreyya Bey, herhalde burada senaryolarla gerçekliği karıştırıyor. Bu konuda ne Sırrı Süreyya Bey'le ne de bir HDP'liyle görüşme yapılmamıştır. Sadece 'biz şuradan şuraya taşıyoruz' diye ultimatom verildi. DAEŞ'e de PYD'ye de rejime de aynı anda verilen ultimatomdur. PYD'ye ne teşekkür ne izin söz konusu. Külliyen yalandır.
