|

Haftanın filmi / Arsen Lüpen: 'Kibar hırsız'ın dönüşü

Maurice Leblanc'ın klasikleşmiş roman dizisinden Jean-Paul Salomé'un uyarlayıp yönettiği “Arsen Lüpen”, bizleri tek kanallı siyah-beyaz TRT döneminden hatırladığımız nostaljik bir anti-kahramanın dünyasına yıllar sonra yeniden götürüyor. Ancak biraz zayıf bir sinemasal uyarlamayla...

00:00 - 25/08/2006 Cuma
Güncelleme: 21:03 - 24/08/2006 Perşembe
Yeni Şafak
Haftanın filmi / Arsen Lüpen: 'Kibar hırsız'ın dön
Haftanın filmi / Arsen Lüpen: 'Kibar hırsız'ın dön

19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa'da yaşamış usta bir hırsızın serüvenlerini anlatan "Arsen Lüpen" romanları dizisi, belki Türkiyeli genç kuşak için artık çok da fazla bir anlam ifade etmiyor. Ancak bu kibar kanun kaçağı, gerek tamamı Türkçeye çevrilen cep romanı formatındaki serüvenleri, gerekse 1970'lerde TRT'nin yayımladığı aynı adlı dizi vesilesiyle, yaşları şimdilerde 40 ve daha yukarı olanlar arasında bir hayli popülerdi. Kötü bir iş yaptığını bilmemize rağmen kızamazdık ona; çünkü toplumsal ilişkilerinde inceliği hiç elden bırakmaz, işini şapka çıkarttıran bir ustalıkla icra eder, bu arada hiç kimseyi yaralamaz ve asla yoksullardan çalmazdı. Onun işi dâima haddinden fazla zengin ve de pinti soylularlaydı ki bu durum Lüpen'i kalbimizin bir yerlerinde sürekli bağışlamamıza vesile olurdu. (Ben de bu nostaljiyi sürdürmek için, onun adını özellikle bizim kuşağımızın alıştığı Türkçe biçimiyle yazmayı tercih ettim.)



Beyazperdedeki dokuzuncu uyarlama


Fransız edebiyatının "Cingöz Recai"si konumundaki bu sevimli adam, Fransız sineması için de daha kameranın icadından itibaren son derece gözde bir senaryo malzemesi oluşturdu. Maurice Leblanc'ın yazdığı farklı serüvenlerden oluşan kitap dizisi, 1909'dan bu yana bir çok kez sinemaya, sonradan da televizyona uyarlandı. Özen Film'in sinemalarımıza iki yıllık bir gecikmeyle getirdiği 2004 tarihli bu

uyarlama ise Arsen Lüpen'in beyazperdedeki şimdilik 9'uncu serüveni. Televizyon dizisi formatındaki uyarlamalar ise bundan çok daha fazla.



Leblanc'ın "Cagliostro Kontesi" adlı kitabının bir uyarlaması olan bu Arsen Lüpen filmi, 1894 yılında, Lüpen'in çocukluğuyla başlıyor. Kahramanımız aile entrikaları yüzünden evden ayrılmak zorunda kaldığı için mutlu çocukluğunun ömrü de çok kısa olur. Öykünün tamamlandığı yıl ise 1914. Ki bu da Fransa tarihinde (filmde renkli karakterler ve vicdansız suçlularla dolu olarak sunulan) aristokrat ailelerin ve gizli ittifakların tarih tarafından son bir darbeyle silindiği önemli bir dönüm noktasına karşılık gelmekte. Yeri geldikçe özverili kahramanlıklar sergilemekten çekinmeyen Lüpen'in fırtınalı öyküsü, Normandiya'nın manastırlar ve gizli hazineleriyle dolu yemyeşil kır manzaralarında başlayıp, sanayi devriminin yaşandığı Paris'in o keşmekeşli kalbindeki en heyecanlı yerlere götürüyor.



Tarihî filmlerin dayanılmaz çekiciliği



Yönetmen Salome'un uyarlaması her ne kadar yüzyılın değişim döneminde geçiyor olsa da Arsen Lüpen aslında bir tür modern zaman kahramanı da sayılabilir. Bizi Normandiya taşrası ve Caux'nun uçurumlarından Paris'in karanlık sokaklarına taşıyan bu yeni uyarlamada, genç Lupin'in daha önceden karanlıkta kalmış farklı yönleri de ön plana çıkartılmak istenmiş. Kanun dışı bir hayatı seçip, sanayi devriminin sancıları içerisindeki toplumun iki yüzlü ahlâk anlayışına sırtını çevirmesine rağmen, Lüpen, ünlü "centilmen soyguncu" imajını özenle koruyan ve bu yüzden de cinayet işlemeyi kesinlikle reddeden biri. Kendisi, özünde hırsızlığı zevk için, meydan okuma adına yapan bir koleksiyon tiryakisi. Konteslerin aile mücevherlerinden yıldız hareketlerine dayanan çok gizli belgelere kadar her şeyi çalıp çırpan kahramanımız, Robin Hood'un cömertliği, Sherlock Holmes'un tümdengelim yeteneği ve Don Juan'ın cezbediciliğiyle donanmış durumda. Ancak, bütün zamanların bu en hızlı hırsızı, kötü ünü yüzünden kendini bir takım soğuk kanlı seri cinayetler ve cüretkâr hırsızlıkların baş zanlısı olarak zanlı pozisyonunda bulduğunda, sahip olduğu yeteneklere ve daha fazlasına sıklıkla ihtiyaç duyacaktır.



Sinemasal anlamda yönetmenlere hem biçim hem de içerik açısından zengin bir malzeme sunan bu edebî kaynak, yönetmen Salome tarafından zaman zaman olgunlaşan, zaman da aksayan bir sinema diliyle yorumlanmış. Film kuzey Amerika'da dağıtıcılar tarafından sıkıcı bulunup izleyiciyle buluşulmazken, başta Fransa olmak üzere, Kıta Avrupası'nda gösterildiği bütün ülkelerde ise fena sayılmayacak bir ilgi gördü. Tarihsel doku içinde geçen filmler söz konusu olduğunda Amerikalı ve Avrupalı izleyicilerin ilgileri radikal bir farklılık gösterdiğinden, bu iki uç tavrı garipsememek gerek.



Arsen Lüpen, tıpkı geçen haftaki "Sihirbaz" gibi, izleayicilere ihtişamlı binalar, kostümler ve de makyajlar, velhasıl tarihten beslenen zengin bir görsellik arasında hoşça bir iki saat vaad ediyor. Eski kuşak hiç kuşkusuz ki bir zamanlar cep romanı olarak satın alıp okuduğu gençlik kahramanıyla yeniden karşılaşmaktan daha ayrıcalıklı bir keyif alacaktır. Gençler açısından ise Fransız gençlik edebiyatının kilometre taşları arasında yer alan bir karakteri tanımak için uygun fırsat oluşturabilir bu film.



Çocuklar için doğru bir tercih değil; ancak eşiniz ve arkadaşlarınızla rahatlıkla izleyebilirsiniz.



Tabiî, çağdaş Fransız sinemasından yeni ve şık bir örnek izlemiş olmanın ötesinde, çok da fazla bir şey beklememek kaydıyla…


18 yıl önce