|

Haftanın filmi / Miami Vice: Ekranlardan sinemaya gecikmeli transfer

Televizyon kökenli yönetmen Michael Mann, 1980'li yıllarda doğuşuna önderlik ettiği ünlü polisiye dizi “Miami Vice”ı beyazcam versiyonunu hiç aratmayan son derece “cool” bir uyarlamayla bu kez de beyazperdeye taşıyor.

00:00 - 8/09/2006 Cuma
Güncelleme: 22:24 - 7/09/2006 Perşembe
Yeni Şafak
Haftanın filmi / Miami Vice: Ekranlardan sinemaya
Haftanın filmi / Miami Vice: Ekranlardan sinemaya
Miami Vice

2006, ABD-Almanya Ortak Yapımı


Yönetmen

: Michael Mann


Oyuncular

: Colin Farrell, Jamie Foxx, Naomie Harris, Gong Li, Justin Theroux


Süre

: 134 dakika


Özel Sınırlamalar

: Amerikan MPAA Kurumu R Sertifikası (İçerdiği yoğun polisiye şiddet, kaba dil ve cinsel içerikli bir kaç sahne nedeniyle, 18 yaşından küçüklerin ve bu tür temalardan hoşlanmayanların izlememesi önerilir.)


Uluslararası İzleyici Yargısı

: 6.2 / 10 (Kaynak:

sitesi)


Dağıtıcı

: UIP










½

Polis teşkilâtının üst kademelerinden birinin sızdırdığı bilgiler sonucunda, Miami'deki uyuşturucu şebekesini yok etmeye çalışan iki federal ajan ve onlara haber sağlayan bir arkadaşlarının ailesi öldürülmüştür. Konuyla ilgilenmeye başlayan dedektifler Sonny ve Ricardo'nun yaptığı araştırma, onları "Aryan Kardeşliği" örgütüne mensup acımasız katillerin ve uyuşturucu trafiği şebekesinin kapısına kadar götürür.


TAM BİR "CİLA" USTASI

Şimdi söyleyeceklerim, yapımcı, senarist ve yönetmen Michael Mann'ın iflah olmaz tutkunlarını biraz kızdırabilir. Ancak, anılan zâtın filmografisi ortada; dolayısıyla mal da meydanda. Mann, kariyeri boyunca daima -tıpkı sinemasını hiç mi hiç sevemediğim Tony Scott gibi- "neyi anlattığını" değil "nasıl anlattığını" öncelemiş olan bir görüntü cambazı. Hemen hemen bütün filmlerine sinen bu ödünsüz üslûpçu tavır da stilize bir sinemayı sevenler tarafından onun kimi öykülerindeki koflukların kolayca bağışlanmasını sağlıyor.

Kariyerine 1973 yılında (vaktiyle bizim tek kanallı TRT'mizde de gösterilmiş olan) "Polis Dosyası" dizisinin senaristi olarak başlayan ünlü yönetmen, çoğunluğunu hem yazıp hem yönettiği, "Miami Vice" gibi (1984-1989) bazı örneklerde ise yürütücü yapımcılığını da üstlendiği polisiye dizilerle, zaman içinde bu janrın büyük ustalarından birine dönüştü. Sonradan "Kuzuların Sessizliği"nin yamyam doktoru Hannibal Lecter'e esin kaynağı olan 1986 tarihli "Manhunter" ise onun beyazcamda iyice perçinlediği bu başarısını beyazperdeye de taşımasını sağlayan bir dönüm noktası olacaktı. Her ne kadar "Manhunter" gösterime çıktığı yıl sınırlı bir gişe başarısı elde ettiyse de yapımcıların Mann'a sinema filmlerinde de güvenmelerini sağladı ve daha büyük bütçeli projeler için yönetmenin önünü açtı.


Temelinde bir "biçim gösterisi" olan Mann sineması, bu ilk denemenin sonrasında ise "Last of the Mohicans", "Heat", "Insider", "Ali", "Collateral" ve nihayet yönetmenin 80'lerden kalma ilk göz ağrısı olan "Miami Vice"ı doğurdu. Bunlar arasında hiç kuşkusuz ki Al Pacino ve Robert De Niro'nun karşılıklı döktürdüğü "Heat"i ayrıcalıklı bir yere oturtmak gerekiyor. Ancak, bu noktada şöyle bir soru sorabilmek de mümkün: Hollywood'da kimin eline De Niro, Pacino ve dev gibi bir bütçe verseniz kötü bir iş çıkarırdı acaba?

Buna karşılık, Mann, senaryosunu da bizzat yazdığı bu filmde salt sinema tarihine geçen o unutulmaz banka soygunu sahnesiyle bile gönülleri fethetmeyi başardı ve dost düşman herkese "Ben bir polisiye filmin nasıl paketleneceğini herkesten iyi bilirim" mesajını verdi. Onun dışında ne "Ali", ne "Insider" ne de "Collateral", insanın belleğinde derinlemesine izler bırakan ve tekrar tekrar izleme duygusu uyandıran büyük anlatılar değil. Hele de "Ali"de efsanevî boksor Muhammed Ali'nin -inandığı bütün insanî, ahlâkî ve toplumsal değerlerin miladını oluşturan- İslam'a geçiş kararını onun çalkantılı hayat serüveni içindeki sıradan bir aşama gibi sunup geçmesini, öyküsünün içerdiği görkemli malzemeye göre hayli sönük kalan bu filmi izlediğimiz yıllarda da özenle bir kenara kaydetmiştik.


POLİS DEĞİL, ÂDETA 'MANKEN' KARAKTERLER

Ancak, Mann usülü bu müthiş cilalama ustalığı, tıpkı 1980'li yıllarda bıraktığımız ilk gençliğimizde bizleri ekran başına çivilemeyi başaran o ünlü "Miami Vice" dizisinde olduğu gibi, dizinin sinema versiyonunda da devreye giriyor ve yönetmen bizleri kahramanların her cümlesinin, her duruşunun, aksiyon üretmek adına attığı her adımın inceden inceye planlandığı son derece "cool" bir dünyaya sokuyor. Öyle ki bu "cool"luk daha filmin afişlerinden ve fragmanlarından başlamakta. Dizide vaktiyle Don Johnson'un üstlendiği dedektif "James 'Sonny' Crocket" rolü filmde, son yılların yükselen yıldızı Colin Farrell'a, dedektif "Ricardo 'Rico' Tubbs" rolü ise Hollywood'un en gözde siyahî yeteneklerinden Jamie Foxx'a verilmiş. İnsan, ikisinin de diziyi aratmayan bir "hava" içinde salına salına ortalıkta dolandıkları sahnelerde (aynen yıllar önce diziyi izlerken olduğu gibi) "Florida'da polislik yapmanın dünyanın tartışmasız en zevkli işi olduğu" kanısına varıyor. Zaten bundan yirmi yıl öncesinde de Crocket ve Tubbs'a özenerek, bir yerlerden zar zor bulup buluşturduğumuz kırışık keten ceketlerimizin kollarını dirseklerimize doğru iki kat kıvırmaz mıydık? Birer kanun insanından ziyade eğlence dünyasının gizemli ve şuh kişiliklerini andıran kadın polisler, birbirinden hızlı son model arabalar, bir insanı öldürürken ya da ateş altındayken bile asla ödün verilmeyen afili tavırlar, hızlı müzik, hızlı kurgu ve bütün bunların bir bileşkesi olarak, "hızlı yaşa genç öl" felsefesinin beyazperdede doruk noktasına ulaştığı bir görsel anlayış…

Velhasıl, itiraf etmem gerekiyor ki Mann'ın izleyiciye sunduğu bu cilalı sinemasal evren, benim gibi "derin içerik" takıntısı olan adamlar için çok da cezbedici değil. Buna karşılık, artık her türlü görsel iletinin video klip estetiği içinde ilerleyenini seven genç kuşaklar için "Miami Vice"ın da bayıla bayıla izlenebilecek bir kurdela olduğunu kabul etmek zorundayım. Bu saatten sonra 2000'lerin çocuklarına "2001: Bir Uzay Macerası"nı ve Kubrick durağanlığını izletebilmek epeyce zor çünkü…

Bundan yirmi yıl önce bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ortalığı birbirine katmış olan ünlü bir televizyon dizisinin popüler kültür içindeki serencamını daha yakından tanımak ve bu arada Mann sinemasının da gösterişli dünyasına konuk olmak isteyenler için gayet uygun, adrenalin dozu yüksek bir hafta sonu tercihi.

Ama sinemadan beklentileri daha farklı olanlar için ise çoğunlukla can sıkıcı bir 134 dakika...



18 yıl önce