|

Arınç: Muhalefete acıyorum

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Dedik ki 'Karnemizde 20 dersten pekiyimiz var ama bir dersten kırığımız var; o da israf konusu.' Ne kadar güzel söylemişim. Bundan dolayı hükümetimiz bir zarar görmez, yara almaz. Bu bir özeleştiridir ama bu sözümüzü muhalefet havada kaptı. Muhalefete acıyorum" dedi.

Yeni Şafak
14:33 - 4/06/2015 Perşembe
Güncelleme: 11:36 - 4/06/2015 Perşembe
AA

Arınç, katıldığı canlı yayında, siyasette üslup tartışmalarına değindi. TBMM'de konuşma yaparken bu tür konulara girdiklerinde arkadaşlarına "Sesini yükselt, sözünü yükseltme" dediğini ifade eden Arınç, bu sözün çoğunun hoşuna gitmesine rağmen pek fazla uygulanmadığını bildirdi.



"Sağanak halinde yağan yağmurdan fayda yoktur ama ince ince yağan yağmur toprağa işler ve bereketli olur" diyen Arınç, sözde bilgelik ve hikmet bulunması, lafların insanların ruhuna, kalbine hitap etmesi gerektiğini belirtti.



Mitinglerde, binlerce insanın bulunduğu yerlerde heyecan katmak, insanları motive etmek, onlara bir hedef göstermek için zaman zaman sesin yükselebileceğine işaret eden Arınç, "Zaman zaman espri, polemik yaparsınız, zaman zaman da öfkeli davranırsınız ama bunların hepsinin yine bu söz kavramı içerisinde olması lazım. 'Nasihat ediyorsun da kendin ne kadar yapıyorsun?' denilebilir. Yapmaya çalışmak gerek. Mecliste de grup başkanvekillerinin her biri kürsüde esiyor, yağıyor, gürlüyor, önündeki kitapçığı fırlatıyor, ana avrat küfrediyor neredeyse. Bunlar söz değil, sözde bir hikmet olmalı" diye konuştu.



Arınç, Bursa'daki programlarında içinden gelen şeyleri söylediğini, bayram konuşmalarında, "Herkese edep lazım. İffetli ve ismetli olmak sadece kadınların değil, erkeklerin de işidir" dediğini hatırlattı.



Bunu söylemesinin gerekçelerini aktaran Arınç, şöyle devam etti:



"Neden? Çünkü kadına yönelik şiddet o hale geldi ki Türkiye'de sokakta kadınları öldürüyor, gözünü patlatıyor, kafasını kırıyor yani evlilik içi yaşasa da evlilik dışı yaşasa da boşanmış olsa da olmasa da çok aşırı bir şiddet var. Bunu psikolojik açıdan da manevi açıdan da sosyal açıdan da kendime göre yorumluyorum. Basının bir kısmı maalesef meseleye başka açıdan bakıyor. Oysa kadına da erkeğe de yönelik bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Birbirlerine hakaret etmek, yok saymak, kişilik haklarına saldırmak, alay etmek, küçültücü sözlerde bulunmak yakışmaz. Kim yaparsa yapsın yakışmaz. Ben yapıyorsam bana yakışmaz, siz yapıyorsanız size yakışmaz. Cumhurbaşkanı yapıyorsa ona yakışmaz, Kılıçdaroğlu yapıyorsa ona yakışmaz. Birisinin bundan vazgeçmesi lazım. İslam'da güzel bir ölçü vardır, büyük alimler derler ki 'Önce, kendini haklı gören sussun çünkü herkes kendini haklı görecektir.' 'Ya kızıyorum ama o da şöyle söyle söylemeseydi, ben de böyle söylemeyecektim.' Tamam, sen haklısın, önce sen sus, önce sen bağışla."



Arınç, tartışma ve oturup konuşma kültürünün toplumda bittiğini, siyasetin bunun en önde gelen etkenlerinin başında geldiğini belirtti.



Siyasetçilerin toplumda örnek şahsiyetler olması gerektiğine dikkati çeken Arınç, onların davranışlarına bakarak insanların kendi yollarını bulabileceğini anlattı.



Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle dedi:



"Mesela Sayın Başbakanımız, ben bir bakanım, milletvekiliyim ama dedim ki 'Siz Davutoğlu Ahmet hocasınız. Yani sizin toplumdaki imajınız, (Bu adam bir bilim adamıdır. Fevkalade edeplidir, çok iyi yetişmiştir, tarih bilgisi, kültürü fevkalade derindir. Yumuşak bir insandır, herkesi kucaklar.) Ben bir imaj maker olsam, size bunu tavsiye ederim.' Çünkü birilerine benzemek istersek tam benzeyemeyiz, onun yerini ancak kendisi doldurur. Yani güzel örnek olmalıyız ki insanlar bizi kendilerine örnek olarak kabul edebilsin. Şimdi böyle olmayınca insan aracını sollarken başkasına kızıyor, küt arabayı durduruyor, ne varsa arabada levye, kürek, adamın kafasına indiriyor. Ayağına kurşun sıkıyor. Gürsu'daki mesele yani bir belediye başkanı, melek, dünya iyisi fevkalade güzel bir arkadaşımız, içimiz yanıyor. Yanında çalışan bir adam. 'Bana şunu yap, yapmazsan bilmem ne olur.' Kim düşünebilir ki silahını çekecek de kafasına boşaltacak. Ne kadar çirkin, cinayetin bu kadar katmerlisi olamaz. Köprü, baraj, yüksek hızlı tren yapmak iyi de toplumu da sağlıklı bir şekilde götürmek lazım. Toplumu sağlıklı bir şekilde götürmenin yolu da eğitimden, güzel örnek olmaktan, tavsiye etmekten geçecektir."



Sıcaklardan dolayı terleyince, yorulunca sesinin kısıldığını, bu nedenle kısık sesle ve yavaş konuşmaya mecbur kaldığını söyleyen Arınç, bu üslubunun da düzenlediği toplantılarda çok olumlu karşılandığını bildirdi.



"Çok konuşur, hiçbir şey anlaşılmaz"


Arınç, hükümet sözcülüğü görevinin çok zor bir sorumluluk olduğuna işaret ederek, hükümet adına yapılacak açıklamaları bütün dünyanın yakından takip ettiğini vurguladı.



Arınç, Bakanlar Kurulu toplantılarından ve bu oturumlar devam ederken Dışişleri Bakanlığından gelişmeleri anbean aldıklarını, toplantı sonrası yapılan açıklamayla ilgili izlenimleri Dışişleri Bakanlığının hükümete aktardığını söyledi. Arınç, "Piyasaların gözü üzerimizdedir. Dış politikanın gözü üzerimizdedir; 'Suriye, ABD için ne söyleyeceğiz' diye. Uçak düşmüşse neden düştü, açıklamamız lazım. Bir polisiye hadise bile olsa bu soruya karşı bir cevap vermemiz lazım" ifadesini kullandı.



Arınç, hükümet adına diplomatik bir dille konuşmaya ihtiyaç olduğunu bildirdi.



İnsanların, o konuşmalarını şahsi olarak değil, hükümet sözcüsünün asıl beyanları niteliğiyle dinlediğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Çoğu zaman tabii bunun ağırlığı altında ezildiğimizi biliyorum; 'Nasıl söylesem?' diye. Bu konuda diplomatlar çok başarılıdır. Yani meclis başkanlığım sırasında da gördüm. En kritik konulara öyle güzel cümleler kurarlar ki siz, 'Ancak bu kadar söylenebilirdi' dersiniz. Bir de bu işin ustası tabii Demirel'dir. Çok konuşur, hiçbir şey anlaşılmaz. Yani öyle de konuşmak lazım zaman zaman fakat benim de öyle bir üslubum var ki ne sorarlarsa cevap vermeye çalışıyorum. Tabii haddi aştığım zamanlar da olur. Bu, Melih Gökçek'e verdiğim cevap mesela. Yani Başbakan dedi ki 'Muhatap alma, bunun hesabı daha sonra görülür' falan. Bir iki arkadaş daha söyledi ama ben de öyle başladım. Bir anda içimizi döktük. Sonradan da pişman oldum. Söylediklerimden dolayı değil ama hükümet sözcüsü sıfatıyla Bakanlar Kurulundan sonra böyle bir açıklamayı yapmak herhalde uygun değildi. Gönlüm öyle söyledi ama bu, silahtan çıkan mermi gibi geri dönmüyor. Olsun, onda da bir hayır var çünkü görüştüğüm insanların hepsi kulağıma 'İyi ettin' diyorlar. Demek ki onda da bir hayır varmış ama o iş ayrı bir iş."



Arınç, hükümet sözcüsü olarak konuşurken gazetecilere akreditasyon uygulamadığını, tüm katılımcıların sorularına cevap vermeye çalıştığını bildirdi.



"Kimse söylemezse ben söylerim"


Programda, bir soru üzerine Arınç, israfla ilgili açıklamalarının tam da istediği gibi anlaşıldığını belirtti.



Açıklamalarını, partisinin Osmangazi İlçe Teşkilatının bir "vefa yemeği"nde yaptığını anımsatan Arınç, şöyle konuştu:



"5 yıl meclis başkanlığında israfa savaş açmış bir adamım. Birileri alay ediyor aklı sıra ama ben kazandırdım, Meclis'e kazandırdım. Servis araçlarında, ısıtmada israf vardı. Bütün altyapı bitmişti, israf vardı. Hepsini elden geçirdim, düzeldi. Cumartesi ve pazar günleri dahi Meclis'te bütün eklentilerini gezer, nerede bir şey var bakardım. Çöp kutuları içinde tomar topar beyaz kağıtlar. Her biri bir para. Başka şeyler, kalemler, şunlar bunlar atılmış, hiç kimse görmüyor. Yani kendi evinde yapmayacağı israfı devlet dairesinde yapan memurları cezalandırırdım. Bunun parasını biz veriyoruz, millet veriyor, utanmıyor musunuz? Kullandığınız her devlet malında israf oluyor mu, olmuyor mu diye bakmamız lazım. Sadece bizim zamanımızda değil, bizden önce de israf vardı ama bizim zamanımızda bununla mücadele ederek israfı asgariye indirmek zorundaydık. O dönem dedik ki 'Karnemizde 20 dersten pekiyimiz var ama bir dersten kırığımız var; o da israf konusu.' Ne kadar güzel söylemişim. Bundan dolayı hükümetimiz bir zarar görmez, yara almaz. Bu bir özeleştiridir ama bu sözümüzü muhalefet havada kaptı."



"Muhalefete acıyorum. Bu gerçeği söylemek çok doğru bir şeydir ama bu gerçek üzerinden hükümeti yıpratmaya çalışmak da zafiyettir" diyen Arınç, şu ifadeleri kullandı:



"Madem böyle bir şeyi sen de biliyordun da kardeşim niye benim konuşmamı bekledin? Ne güne duruyorsun? Elin armut mu topluyor? Ey Kılıçdaroğlu, 'Bu devlette israf vardır', niye bugüne kadar söylemedin. Ey Bahçeli, 'vatan haini' diyorsun, 'bölücüler' diyorsun da 'Bu devlette bunlar da israf yapıyorlar' diye, inanıyorsan niye bugüne kadar söylemedin? Boş şeyler bunlar ama bir gerçeğin muhalefet tarafından da kabul edilmesinden memnuniyet duydum. Bu, o gerçeğin büyüklüğündendir, muhalefetin büyüklüğünden değil. Dolayısıyla 'Hükümetten birisi bunu söyler mi?' Söyler kardeşim. Kimse söylemezse ben söylerim. İsraf var ve bu israf yüzünden devletimiz milyonlarca belki masraf yapıyor. O masrafları biz yapmayabiliriz. O masrafları başka yerlerde kullanabiliriz ama bu şununla orantılı değil. Yani bu hükümet kaynakların her birini israf ediyor da hiçbir şey yapmıyor. Biz her şeyi yapıyoruz ama israf olmasa belki insanlarımızdan daha az vergi yüküyle daha çok şeyi yapacağız. Yaptıklarımız ortada. israf var olmasına rağmen bu kadar gelişme yapıyoruz."



Hükümet harcamalarını dengeli yaptıklarına işaret eden Arınç, bütün kalkınmayı, başarıyı mali disipline borçlu olduklarını bildirdi.



Arınç, kendilerinden önceki hükümetin 22 bankayı batırdığını ve devletin, milletin sırtına yük getirdiğini belirterek, "Bizde sadece şimdi o tamamen el koyma değil; Bank Asya ile ilgili işlemleri kastediyorum. Bir de ilk geldiğimiz zaman Cem Uzan'ın bankasıyla ilgili durum oldu. Onun dışında hiçbir banka, finans sektöründe güçsüz hale gelmedi" diye konuştu.


#Başbakan Yardımcısı
#Bülent Arınç
#AK Parti
#seçim 2015
9 yıl önce