|
Bundan sonrası da Başbakan’a bağlı…
Tabiri caizse 'birinci raunt' tamamlandı. Hayırlı olsun. Şimdi top, başından beri söylediğimiz gibi, yine Başbakan Davutoğlu'nun kucağında… Ülkeyi erken (tekrar) seçime götürmek de onun elinde, sağlıklı işleyecek bir koalisyona da…

Bizim dünkü gazetenin manşetiydi. “Reddeden oyun dışı kalır!" demişti Davutoğlu ve şöyle devam etmişti: “Koalisyon için en yapıcı dili AK Parti kullanıyor. Red dediğiniz her an oyun dışı kalırsınız. Yeni tabloyu okumadığınızda yaptığınız her hatayla, bir sonraki tabloda yerinizi daraltırsınız"…

Neredeyse kelime kelime, ama anlam itibariyle birebir aynı görüşü 7 Haziran'dan beri paylaşıyoruz… Ancak bir farkla... O “Doğru okuma" uyarısı AK Parti safları için de geçerlidir… Bugüne kadarki tavrıyla Sayın Başbakan'ın herhangi bir yanlış okuma yaptığına dair bir ize rastlamadık… Tam tersine…

Bu arada Davutoğlu'nun
Türk ve İslam Eserleri Müzesi
'ndeki “
Selçuklular
" sergisinin açılışında 28 Temmuz'da yaptığı tarihi konuşmayı mutlaka notlarınızın arasına almanızda yarar var… Burada tamamını alıntılamak için yerimiz müsait değil. Ancak internette bulup tamamı mutlaka okunmalı… Tadımlık bir iki cümle ile bugünlük yetinelim:

“Yeni bir Selçuklu ruhuna, yeni bir Selçuklu nefesine ihtiyaç hissediyoruz. Bir Nizamülmülk'e ihtiyaç hissediyoruz. Sultan Alparslan'ın cesaretine, kararlılığına, Nizamülmülk'ün siyaset anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissediyoruz…"

Türkiye Cumhuriyeti'nin konjonktürel şartlarda ortaya çıkmış, sıradan bir devlet olmadığına, tarihi sürekliliğe vurgu yapan Davutoğlu, kendi yaşam çizgisinden de örnek vererek, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti süreklilik çizgisinin bugün her zamankinden daha fazla anlaşılması gerektiğini dile getirmiş.

“Tarihi İpek Yolu'nun uğradığı her yerde Selçuklu'nun izi vardır. Bugün haritaya baktığımızda bu büyük coğrafyanın o dönemlerdeki başarılarını çok daha iyi idrak edebiliyoruz. Çünkü bugün o coğrafyada aynen Selçuklu devletinin karşı karşıya kaldığı riskleri, meydan okumaları yaşamaya devam diyoruz.

Nasıl o zaman Selçuklu düzeniyle Nizamülmülk bir devlet ahlakını bir devlet geleneğini inşa ederek daha önceki düzensizliğe son vermek istedi ve mezhep çatışmalarıyla tarumar edilmiş bir coğrafyada yeni bir nizam kurma iradesini gündeme getirdi, bugün de bu coğrafyada bu mezhep çatışmaları, Batıni hareketlerin o günkü versiyonları, halleri neyse, bugünkü de dini hayatı yanlış yorumlayan ifrata dayalı yorumlarla Müslümanlar'ın birbirlerini kırmasına sebebiyet veren acıların yaşandığı bu coğrafyada, yeni bir Selçuklu ruhuna, yeni bir Selçuklu nefesine ihtiyaç hissediyoruz.

… Gerek iç bölünmeyle gerek dışarıdan gelen saldırılara Selçuklular, Selçuklu medeniyeti hem bir siyasi düzen olarak hem de mimari ve estetik şehir anlayışı olarak karşı durmuşlarsa bugün de şehirlerimizi yeniden savunmanın tam vaktidir."

Hele bu son paragraf… Tek kelime ile 'mükemmel'… neredeyse son 10 yıldır, AK Parti'nin yumuşak karnı… Söylemek kolay da uygulamada erişilmesi o kadar basit olmayan bir hedef… Mesela en azından yıllardır tespit ettiğimiz 'TOKİ zihniyetini' ve 'AK Parti'nin yumuşak karnı' olarak gördüğümüz 'üst yapı' sorunlarını sorgulamak bu hedef için çıkış noktası olabilir. O da kolay iş değil açıkçası…

Üniversite reklamları arasında kaybolmamak…

Birkaç gündür gazeteler özel üniversitelerin reklam savaşlarıyla dolu… Daha çok öğrenci alacaklar. Bunların içinde 'gazete haberi'ymiş gibi verilen, tasarımları hepsi birbirine benzeyen tam sayfa 'Advertorial' denen türden, sayfanın sağ üst köşesinde okuru kandırmamak adına 'Bu bir ilandır' yazan yaklaşımın pek bir işe yaramadığını neredeyse bütün iletişimciler bilir. Bu nedenle bazı üniversiteler bu espasa, arada sıkışıp kaybolmamak adına hiç itibar etmiyorlar…

Bunları ve sıradan reklamları dışarıda bırakırsak, diğerlerinden ayrılan iki üniversitenin reklamları var. Biri Koç Üniversitesi, diğeri Nişantaşı…

Birincisi dörtte bir sayfa… Diğeri tam sayfa… Birinde sadece öğretim üyelerinin, nispeten küçük ve ders anlatırken ya da konuşma yaparken izlenimi yaratan, 'doğal' sayılabilecek, kameraya bakmadan çektirdikleri fotoğrafları, çok kısa olsa da olağanüstü yurtdışı ve yurtiçi başarı verileriyle dolu özgeçmişleri ve üniversitedeki fiili görevleri var; diğerinde tam sayfa Mütevelli Heyet Başkanı Levent Uysal'ın yarım profilden çekilmiş devasa bir fotoğrafı, sol tarafta da '3. Nesil Üniversite' diye bir kavram ve onun altında uzunca bir metin içeren 'Manifesto' adını verdikleri bir 'yaklaşım' var…

Her iki reklam sizin de dikkatini çekmiştir. Hangisi daha etkili sizce?

Her ikisinin de aynı olan hedef kitle dikkate alınacak olursa (daha çok Batı kültürü ile yetişmiş ve aynı kültürde yollarına devam etmek isteyen aileler), tabii ki birincisi… İkincisi ise daha çok Levent Bey'in reklamı gibi duruyor. Eminim Levent beyin doğrudan böyle bir talebi olmamıştır… Ama ne yazık ki algılanan o… Bilindiği gibi niyet değil, algılanan gerçeklik önemlidir iletişimde…
#Selçuklu
#İslam Eserleri Müzesi
#Davutoğlu
#ak parti
#toki
#üst yapı
9 yıl önce
Bundan sonrası da Başbakan’a bağlı…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi