|
Şimdi siyasi ilişki ve iletişim ustalığı zamanı
AK Parti'nin dışında kalacağı bir koalisyon olasılığının bulunmadığı artık ayan beyan ortada. Bu durum ise Sayın Başbakan'a olağanüstü ek bir sorumluluk yükü getiriyor. Koalisyon kurulamaz, olay kilitlenir erken (tekrar) seçime gidilmek zorunda kalınırsa, bunun vebalinin kimin omuzlarında kalacağı, o erken seçimde kimin ne kadar oy alacağını birebir belirler...

Koalisyon kurulsa da bu AK Parti'nin başarısı (ya da başarısızlığı) olarak algılanacaktır; koalisyon kurulamasa da... Yani inanılmaz zor bir görev beklemektedir AK Parti'yi. Kursa da tüm gerekçeleri doğru, net ve herkesin anlayacağı bir şekilde millete anlatmak ona düşer, kuramasa da...

'Ben yaptım oldu' bu kez çalışmaz... Güç dengesi az da olsa değişmiştir... Bu dengenin kurulacak ilişkilerde ve iletişim yönetimine yansıması şarttır...

Bugün yapılan “Yarın seçim olsa kime oy verirdiniz?” anketlerinde AK Parti'nin oy yüzdesini birkaç puan artıracağı sonucuna biz olsak, itibar etmeyiz. Çünkü, koalisyon görüşmeleri sürecindeki ilişki ve iletişim başarısı (ya da başarısızlığı) her şeyi değiştirebilir.

Hangi siyasi parti erken seçime neden olacak bir tutum içinde olduğu algısını yaratırsa, o siyasi parti kesinlikle puan kaybeder. Çünkü biliyoruz ki seçmenin bir numaralı talebi, huzur ve istikrar, ekonomik rahatlamadır. O halde algının, “AK Parti elinden geleni yaptı” boyutunda oluşabilmesi, 'hakikatin' değil 'gerçekliğin' nasıl algılandığı ile ilgili bir meseledir ve bu aşamada ilişki ve iletişim yönetiminin de kritik başarı faktörüdür...

Ötekiler konuşup durdular. Kırmızı Çizgiler, koşullar sıraladılar. AK Parti ilk defa sahalara çıkacak. Bu bir avantajdır. Diğerlerinin oyununu önden görmek önemlidir.

O nedenle onca yıl bu ülkenin kaderini belirlemiş bir siyasi gücün, ülkenin gelecek tasarımına siyasi boyutta nasıl baktığını doğru bir çizgi ve yoğunlukta anlatmasını beklemek, en azından AK Parti seçmeninin hakkıdır...

Nedensiz, 'bile bile lades' olmaz…

Bu konudaki cahilliğimin bağışlanacağı umuduyla itiraf etmeliyim ki, şu LGBTİ örgütünün tam açılımını dün öğrendim. Sonundaki 'İ' harfin varlığından ise hiç haberim yoktu. Açılım: Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transgender ve Interseks imiş…

İkinci itirafım da şudur: Interseks'in ne anlama geldiğini de yine dün internette bir hayli araştırma yaptıktan sonra öğrenebildim. “Türkiye LGBTİ Birliği” diye bir de STK varmış, onu da. Cahillik işte…

Bir hususu ise hâlâ çözebilmiş değilim. Bu STK neden LGBTİ'nin sözcüklerini açarken neden bazılarını Türkçe yazıp bazılarını orijinal haliyle bırakmış… Bizim kültür ve değerlerde tam karşılığı olmadığı için olmasın…

Atasözleri boşuna çıkmaz… “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” gibi mesela… Algılama Yönetimi'nin bizim tespit edebildiğimiz 11 temel kuralından ikisi bu atasözüne dayanır… “Hedef kitlenin, (1) kültürüne, (2) değerlerine saygı ve anlayış göstermez, onları hiçe sayarsan, en azından iletişim ve ikna sürecinde 'çakılman' mukadderdir…”

Ramazan ayında ülkemizde insanların dinî hassasiyetlerinin arttığını, size herhangi bir iletişim fakültesi birinci sınıf öğrencisi söyler… Tabii Ramazan ayının her yıl 10'ar gün geriye doğru kaydığını da… Bunu Boston Gay Men's Chorus'u (Boston Eşcinsel Erkekler Korosu'nu) İstanbul'a davet edenler de bilir; hem bu konseri hem de LGBTİ'nin yürüyüşünü düzenleyenler; hem de her ikisine birden koltuk çıkan ABD İstanbul Başkonsolosu Charles Hunter ve kendisiyle eşcinsel bir evlilik kurduktan sonra Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Türk hayat arkadaşı Ramadan Çaysever bey (Beyefendinin adının da 'Ramazan' olması, garip bir rastlantıdır herhalde)…

Zorlu'nun gösteri merkezi PSM'nin Koro'ya kapılarını açmadığı zaman da kimse uyanmamış mı acaba?… Ben aslında bu tür radikal işlere meraklı başka üniversitelerin olaya atlayacağını beklerdim… Reklam adına mesela… Boğaziçi Üniversitesi kapmış işi… Ancak Güney Kampüs'deki alana 5 bin kişi toplamış olsa da o da pek yaranamamış arkadaşlara. Çünkü programda olmamasına rağmen Koro'nun izniyle bir gösteri için sahneye çıkması talep edilen Madır Öktiş beyin performansına izin vermemiş. Olmamış tabii… Eksik kalmış destek…

Hal böyleyken bu organizasyonları biraz ileri ya da geri kaydıracaklarına tam da Ramazan'a denk gelmesine sesini çıkarmayan, (belki de sevinen) her kimlerse, tek amaçları olabilir… Meselenin kültür ve değerler boyutunda ele alınmasından ziyade 'evrensel demokrasi, insan hakları' ekseninde tartışılmasını sağlamak; malum medyanın bu doğrultuda yorumlarla olaya yaklaşımını tetiklemek, onlardan alıntı yapan malum dış basının da Türkiye'yi sadece terör destekçisi, diktatörler tarafından yönetilen ve bu üst yapı konularında hiçbir olumlu yanı bulunmayan (Bkz. ABD dışişleri raporu) bir ülke olarak değil aynı zamanda tüm özgürlükleri de kısıtlayan bir memleket olduğu algısını yaymak…

Bu yaklaşımın amacının da ne olduğunu bilmeyen, Mısır'daki sağır Sultan dahil kimse kalmadı…

Bunu bizce bir kez daha başardılar… Biraz da, yürüyüşü önce durdurmaya çalışıp sonra saat 19.00 itibariyle serbest bırakan (bu arada haberin bu kısmı da 'malum' medyada yer almadı) Valilik, Koro'ya salonlarını vermeyen PSM konunun iletişimini adam gibi yapamadıkları için olmasın?..

Nuri Bilge Ceylan, “Güzel ve yalnız ülkem” derken ne kadar doğru söylemişti… Bir tek onu bu yalnızlığa en çok itenin bizler olduğunun altını çizmeyi unutmuştu…
#AK Parti
#koalisyon
#Nuri Bilge Ceylan
#Kırmızı Çizgiler
#Lezbiyen
#Gay
#Biseksüel
#Transgender
9 yıl önce
Şimdi siyasi ilişki ve iletişim ustalığı zamanı
Türkiye’nin seçimi; arz yönlü iktisat mı, talep yönlü iktisat mı?
Ya tutarsa!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar