|
Neyi biçmek istiyorsak, onu ekmeliyiz
Aynı topraklarda yaşamanın dışında hiçbir ortak özelliğimizin olmadığı bazı insanlar, “Terörist Türkiye” başlığı altında ülkemizi dünyaya şikâyet ettiler. Dünyaya, yani emperyalist batıya.

Türkiye'nin terörist olduğunu söyleyenler, İsrail ve Amerika'ya ne diyorlar, asıl ona bakmak lazım.
Ölçü bu. Çünkü niyetlerinin rengi burada gizli. Onlarla ilişkilerinde.

Terör belasından en fazla çekmiş bir ülkeye terörist demek, her şeyden evvel, Allah'ın gücüne gider. Ayıp ve günah olur.

Kalbi ölen kişi, utanma duygusunu kaybedermiş. Utanmıyorlar mı? Utanmıyorlar.

Terörist damgası yapıştırmak istediğiniz ülke, bir başına, Avrupa devletlerinin toplamından daha fazla mülteciye evsahipliği yapıyor. Kişi başına düşen milli gelire oranla, dünyada en fazla insanî yardım yapan ülke.

Kimi insanlar vardır:
Oturup konuşurken başka, telefonda görüşürken başka, sosyal medyada başka davranırlar
. Hangi yüzüne hitap edeceğinizi ve onun gerçekte hangisi olduğunu bilemezsiniz. Garip ama gerçek: Dürüstlük, doğruluk, ahlak gibi değerlerden en çok da böyleleri dem vurur.

Kimi alışkanlıklar vardır: Falanca insan size yüz tane iyilik, güzellik yapmıştır. Bunları kimseye anlatmazsınız. Aynı insan, bilerek veya bilmeyerek, size bir yanlışta bulunmuştur. Diyelim ki hata etmiştir. İşte bunu, şahsınıza yapılmış bir kötülük olarak herkese anlatırsınız.
İyilikler denizde çırpınıp durmaktadır
.

Bazı kimseler vardır: Sizin ona yaptığınız iyilikleri başkalarından, başkalarının kendisine yaptığı kötülükleri sizden bilir
. Böylelerine dert anlatmak, söz dinletmek, pek mümkün değildir.

Bazı durumlar vardır: Bir kimseyi yahut bir grubu idare etmekten, yaptıklarını alttan almaktan yorulursunuz. Onunla / onlarla mücadele etmiş olsaydınız, bu kadar yorulmazdınız. Fedakârlığı, anlayışı, sağduyuyu hep karşı taraftan beklerler. Alma ağacının altında yaşarlar. Sonuçta, arsız ve azgın olurlar.

İşte bütün bu huyların, durumların tek adreste toplandığını düşünün.

Tekrar başa dönüp bu bölümü toparlayalım: Türkiye'nin terörist olduğunu iddia edenler, aslında kendi hainliklerini dünyaya duyuruyorlar. “Bizimle işbirliği yapabilirsiniz” diyorlar. Öncesinde, malum yapı da benzer işlere girişmişti. Ne oldu?

***

İstiklâl Marşımız, aynı zamanda, istikbal marşımızdır. Sadece geçmişimiz değil, geleceğimiz de oradadır.

Cennetmekân Mehmet Akif'e İstiklâl Marşı'nı niye Safahat'a almadığı sorulur. Millî şairimiz şu cevabı verir: O benim
değil, memleketimindir.

İstiklâl Marşı'na saygısızlık yapanlara işte buradan bakıyorum.

Mehmet Akif'e göre, Türkiye, İslâm'ın en güçlü, en ileri ve son kalesidir. Türkiye yıkılırsa, bu İslâmlık için de felaket olacaktır. (Ahmet Kabaklı'nın Mehmet Akif kitabından, 1970, sayfa 55)

O halde söyleyelim: Ülkemizi kim yıpratmak, zor durumda bırakmak istiyorsa; Türkiye'yi yıkmak / zayıflatmak / durdurmak isteyen emperyalist güçlerle iş tutuyor, işbirliği yapıyor demektir.

Yüz sene önce, “bizi kahretmeye gelen silahlı, zulümlü emperyalizm”, (64) yine coğrafyamızdadır.

Tesellimiz şu olsun:
Bu dertli millete / yaralı memlekete yanlış yapanın iflah olmadığını ve iflas ettiğini gördük, görüyoruz
. Şerif Hüseyin'den bilmem kime kadar.

Başka ne diyelim?

Belki şunu:
Neyi biçmek istiyorsak, onu ekmeliyiz
.

Bir antikacının 1939 tarihli çalışmasını okumuştum. (Nurettin Rüştü Büngül, Eski Eserler Ansiklopedisi) Burası mühim, yazar kitabına şu cümleyle başlıyor: “
Kendisine bağlı bulunduğum yurdumuzda
…”

Hayır, anekdot deyip geçmeyelim, biraz duralım.

***

Lütfen dikkat ediniz; sosyal medyada başlatılan “Terrorist Turkey” kampanyası ile terör devleti İsrail'in dokuz Türk vatandaşını gözaltına alması aynı güne denk geldi. Zamanlama hakikaten manidar. Aralarında bir bağ var mı, bilmiyoruz. Fakat yan yana duran bazı bayraklar görmüştük.

Bayrak demişken. On gün kadar önce, Filistinli gençler, Mescid-i Aksa'nın kapısına Türk bayrağı asmıştı. Bununla da yetinmediler ve kubbeye çıkıp bayrağımızı dalgalandırdılar.

Bu bayrağın ne demek olduğunu, neye karşılık geldiğini, içimizdeki bazı kimseler bilmiyor olabilir. Eminim ki, hem Filistinli mazlumlar, hem siyonist işgalciler iyi biliyor.

Tam burada, İhsan Ilgar'ın Türk Şehitlikleri (1968) kitabına gidelim.

Gazze
: Binlerce şehidin yerleri tamamen sürülmüş, kaybedilmiştir. (İngilizler tarafından.)

Kudüs
: Bölgedeki şehitliklerden bugün en ufak bir iz bile kalmamıştır.

Eriha
: Üç binden fazla Türk çocuğu burada bırakılmıştır. Bugün bunların şehitliğine tesadüf edilmemektedir.

Birüssebi
: Türk kuvvetleri burada beş bin şehit vermiştir. Bu şehitler bugün mezarsız ve kitabesizdir. (Sayfa 70)

Mescid-i Aksa'nın kubbesinde dalgalandırılan Türk bayrağı, bütün bu şehitlerin mezarıdır, kitabesidir, yurdudur, anlamıdır.
Evet, hamaset yapıyorum
.

Sosyal medyadaki kirli bir kampanyadan tâ buralara nasıl geldik? Devam edelim.

***

Hüsrev Hatemi, hatıralarını kaleme aldığı kitabında, acıklı bir olayı anlatır. (Anıcak Ol Meclisi, Dergâh Yayınları, Kasım 2001) Arap-İsrail Savaşlarının devam ettiği ellili yıllar. Gerisini ondan dinleyelim: “Bir arkadaşla İnci Sineması'na gitmiştik. O yıllarda, film başlamadan önce 'dünya haberleri' gösterilirdi. Bu haberler sırasında, İsrail askerlerinin bir Mısır tankını, içerdeki ölü Mısırlılarla birlikte ele geçirdikleri ve ellerindeki İsrail bayrağını açarak tank üzerine çıktıkları gösterildi. Salondaki alkış gürültüsü kulaklarımdan hâlâ gitmiyor. Haberler bitip asıl film beklenirken, yanımdaki arkadaşa bu sahneyi niye alkışladığını sordum. Günümüzde tanınmış bir doktor olan bu kişi, 'yok artık, bir de Arapları mı tutuyorsun' demez mi?” (Sayfa 63)

Sözün özü:
Milletimizi tekrar böyle görmek istiyorlar. Hepsini olmasa bile, bir kısmını. Bütün mücadele ve bunca yalan bunun için.
#İstiklâl Marşı
#Hüsrev Hatemi
#Birüssebi
#Gazze
9 yıl önce
Neyi biçmek istiyorsak, onu ekmeliyiz
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’