|
Yeni anayasada "Başkanlık" yer alacak mı?

Başlığa göz atıp da "Dur bekle biraz, referandumdan daha yeni çıktık, bir nefes alalım!" diyorsanız haklısınız ama unutmayın ki 12 Eylül''ün arifesinde Başbakan konuyu herkesten önce davranıp açtı bile… Konu açıldığına göre katılmamak olmaz.

İzleyenler arasında ben de vardım; Başbakan, Taha Akyol''un programında "başkanlık sistemi" mevzuu açılınca söze "Burada en ideal olan neyse bunun üzerinde tartışma yapılabilir, bir önyargımız yok" diye başlayarak bazı açıklamalarda bulundu. Başbakan''ın verdiği bilgiler konuya ilişkin eski tartışmalarda tekrarlanan düşüncelerden farklı değildi. Başbakan, "muhalefet"in başkanlık sistemine ilişkin tartışmaları "bunlar hilafet getirecek" diyerek karaladığını hatırlatarak, üzerinde çalışılması gereken bu konuyla ilgili olarak "gerekirse halkoylamasına gidilir" diyordu. Başbakan, Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu''nun çok uzun süredir söz konusu sistem üzerinde çalıştığı bilgisini de verdi.

Başbakan''ın bu açıklamalarından (yazıyı referandum sonucunu bilmeden yazıyor olsam da) şu sonuçları çıkarabiliriz herhalde: Halk oylamasından (az ya da çok farkla olması önemli değil) "Evet" çıkacağı kuvvetle muhtemel olduğuna göre, AK Parti İktidarı bu sonuçtan aldığı moral ile bir yıl sonra yapılacak olan seçimlerde "yeni anayasa" talebi-arayışı üzerinde yoğunlaşacaktır. Ancak sürecin bu safhasına ilişkin olarak –Başbakan''ın açıklamalarından hareketle- aklımızı kurcalamaya başlayan soru şudur: Bu "yeni anayasa" talebi-arayışı, mevcut anayasayı (referandum ile bir miktar düzeltilmiş olsa da) boğazına kadar batmış olduğu malum ideolojiden köklü biçimde arındırmak için mi ortaya atılacaktır, yoksa yine kısmi bir takım değişikliklerle yetinilerek tartışmanın merkezine –bir kere daha dile getirilmeye başlanan- "başkanlık sistemi"nin erdemlerini halka anlatmak için mi?

Başbakan''ın -"Diyarbakır mitingi"ndeki kürsüden değil ama- "Diyarbakır dönüşü uçakta" bazı gazetecilere sonucun "Evet" çıkması halinde "yeni anayasa"ya yöneleceklerini söylediğini biliyoruz. Ancak "yeni"ye yönelik bu yerinde kararın asıl amacının Anayasa''nın köklerini ve gövdesini oluşturan ve özniteliği "Türk Devleti''nin kutsanması" olan "ruh"u değiştirmek mi, yoksa -Anayasa''nın bazı maddelerine dokunulsa da- "başkanlık sistemi" sayfasını açmak mı olduğunu henüz bilmiyoruz. Başbakan''ın "Diyarbakır dönüşü uçakta" gazetecilerle yaptığı sohbette Prof. Özbudun ve arkadaşlarının hazırladığı taslaktan "O çalışma öyle kesip atılamaz. O zaman o çalışmalara katılamayanların da katılımıyla, daha geniş bir katılımla üzerinde oturulur, konuşulur" diyerek söz etmesi tabii ki olumlu bir gelişmedir. "Olumludur" ama –bana göre- hakkında konuşulan "taslak"ın nasıl değerlendirildiğine ilişkin bilgi vermemektedir. Zaten hatırlarsanız, "taslak"ın yayımlandığı ve tartışıldığı dönemde de AK Parti Hükümeti''nin konuya ilişkin ne düşündüğünü öğrenememiştik. Siyasi iktidar açısından iyi miydi, kötü müydü, faydalı mı yoksa zararlı mıydı öğrenememiştik. Ayrıca dikkat ettim, Başbakan, "Diyarbakır dönüşü uçakta" Anayasa''nın 66. maddesine ilişkin yöneltilen bir soruyu da epeyce "kaçamak" olarak niteleyebileceğimiz bir tarzda ("Biz en baştan beri söylüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının herkesi kuşatması lazım diye. Ama BDP''liler bununla da yetinmiyor. Özerklik istiyor. Kendi bayrağım olacak diyor. Her ülkenin ortak değerleri vardır. Bayrak da onlardan biridir") cevaplamıştı.

Yadırgamıştım doğrusu; "referandum kampanyası" çerçevesinde meydanlarda en az otuz gündür konuşulmadık konu kalmamasına rağmen "yeni anayasa" ve 66. maddeye ilişkin açıklamalar "Diyarbakır dönüşü uçakta"ya kalmıştı… Şimdi düşünüyorum da, Başbakan Diyarbakır Mitingi''nde kendisini izleyen herkese "Size söz veriyoruz, 2011''de yepyeni bir anayasa taslağı hazırlatacağız ve bizim baştan beri söylediğimiz gibi herkesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kuşatacak!" şeklinde seslenseydi, malum sorunumuzun çözümü yolunda önemli birkaç adım daha atmış olmaz mıydık?

Bu eleştiriyi yapmamın nedeni kimseye akıl vermek değil tabii ki. Bu eleştiriyi yapıyorum, çünkü AK Parti''nin "yeni anayasa"ya ilişkin gönlünden geçenlerin ve geçmeyenlerin neler olduğunu gerçekten bilmiyorum .

Yakından olmasa da -uzaktan da sayılamayacak - bir başka örnek de vereyim:

Taraf gazetesinin dünkü (12 Eylül tarihli) sayısının baş sayfa manşeti şu güzel gelişmeyi müjdeliyordu: "YÖK rektörlerden elini çekecek".

Alt başlık da çok sevindirici nitelikteydi: "Başbakan yeşil ışık yaktı / Merkeziyetçi özelliği nedeniyle yıllardır tartışmalara neden olan YÖK''ün yapısının değiştirilmesi gündemde. Başbakan Erdoğan''ın reforma yeşil ışık yakmasının ardından kurul harekete geçti."

İnsan sormadan edemiyor: Bu müjdeli haber niçin bu kadar gecikti? Haftalardır toplumun bazı kesimlerinin referandum metninin büyük eksiği olduğunu ısrarla tekrarladıkları (anayasa değişikliği gerektiren) YÖK meselesini ilgilendiren bu müjdeli haber referandum sabahına kadar niçin bekledi-bekletildi?

Gazetenin diğer okurları ne düşünmüştür bilemem ama haberin devamında yer alan şu bölüm beni gülümsetti:

"Taraf''a konuşan üst düzey bir YÖK yetkilisi, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan''ın, özellikle rektör seçimi ve üniversitelerin özerkliği gibi konularda Başbakan Erdoğan''la aynı düşünceye sahip olduğunu söyledi."

Anlaşılır gibi değil gerçekten… Başbakan gibi YÖK Başkanı da YÖK''ün "rektörlerden elini çekmesi"nden yanaymış.. (Bilmiyoruz, belki Cumhurbaşkanı''nın konuya ilişkin görüşü de bu yöndedir.) İyi ama bu durumda daha dün diyebileceğimiz yakın bir zamanda YÖK''ün "rektörler üzerinden elini çekmemesi"nin taze bir örneği olarak büyük tartışmalara neden olan rektör atamaları kimin iradesi sonucu tecelli etti?

Yazının sonuna geldik ama bir kere daha nükseden "başkanlık sistemi arayışları" konusuna gelemedik bir türlü.

Bu konu da yarınki yazıya kalsın.

14 yıl önce
Yeni anayasada "Başkanlık" yer alacak mı?
Avrupa’dan sinyaller kuvvetlenir ise, Türkiye’nin eli güçlenir
Dede Korkut’un Vatikan’da ne işi var?
Küresel enerji arz güvenliği krizi mi?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…