|
İslamcılık 2

Geçtiğimiz hafta (07/08/2012 – Yeni Şafak) yazdığım İslamcılık yazısıyla, dindar kesim entelektüellerinde hayli geniş bir ilgi bulmuş bu tartışmaya katkıda bulunmaya çalışmış; İslamcılığı 19. Yüzyılda dünya çapında bir güç haline gelen Batı ile Doğu''nun karşılaşması sonucu oluşan bunalımın, etki/tepki diyalektiğiyle aşılma çabası olarak değerlendirmiştim.

Yazıyı şöyle bitirmiştim: “…Yahudi ve Hristiyan olan Batı Avrupa dünyasındaki sekülerleşme, dinin medeniyete dönüşümüne paralel olarak Hristiyanlaştırmadan medenileştirmeye dönüşen kosmopolis idealidir (Gencer, İslamda Modernleşme, s:37). Ve İslamcılık da bu türden bir sekülerleşmeye İslam dünyası tarafından verilen ve İslamca olduğu düşünülen karşılığın adıdır…. Ancak sonuç sekülerleşmede zıddına benzeme olarak tezahür etmiştir.”

Sekülerleşme önemli, ancak bendeniz bugün de liberalizmin serencamı üzerinden İslamcılığa bakmak isterim. Çünkü, en sıkı dindarların bile dinsel değil, evrensel değerlerle İslam''ı açıklamaya çalıştığı bir dönemi idrak etmekteyiz. Namaz kılmayan ama İslami bir düzen isteyen müminler topluluğunun içindeyiz.

Öncelikle şunu ifade etmek gerek; Batı''da modernleşme ve onun getirdiği kültüre karşı, muhafazakarlık eylem, gelenekselcilik ise söylem noktasında bir refleks geliştirdi. Ancak yine de modernleşme karşısında geleneğin hızla aşınmaya başlaması muhafazakar aydınların aktivizmini yetersiz kıldı. Dolayısıyla, ''yeniden-gelenekselleşme'' yani geleneğin yorumlanması, geleneği ideolojileştirdi.

Elbette bu kaçınılmazdı. Çünkü, topluma yön verecek ideolojiler kişisel bir entelektüel yönelişten doğmaz. Hayatın içinde bir teori vardır, bir de rutin ve acil problemler, yani pratik. Bu ikisi arasındaki açığın büyümesi, açığın kapatılması için geçici çözümlerin üretilmesini de beraberinde getirdi. Bu da siyasalardan ideolojiye geçiş demekti. Üstelik sonradan Müslüman coğrafyasında da görülecek olan bu durum, bu refleks ya da bu kırılma ilk olarak Batı''da, Hristiyanlıkta ve özel olarak Katolik inancında yaşandı.

Nitekim, Avrupa''nın sekülerleşme süreci ve Katolik inancının ''gelişmeye mani'' olarak görülmesinin miladı denmeyecekse de önemli tarihlerinden birisi Westphalia Anlaşması''dır (Gencer, 2012, 214). Bu gelişmeyle din ve politika kurumsal olarak ayrılmış, daha sonra 19. asırda sekülarizm adıyla bir dünya görüşüne dönüşmüştür.

Nitekim, Katolik değerlerini yeniden yorumlayarak bir çalışma ahlakına dönüştüren Kalvin, teolojiden ideolojiye geçişe sebebiyet verdi ve ideolojiler yavaş yavaş dinlerin yerini almaya başladı. Bu trende karşılık önce geleneği bir şekilde yaşatma, daha sonra da yeniden hayata geçirme gayreti de bizzat ideoloji haline geldi.

Gelenekselciliğin yumuşak bir ideoloji olarak varolması da; gelenekselcilerin ''yeniden-üretim'' noktasında, modernizmle çatışma yaratmayacak bazı değerleri yeniden dolaşıma sokmasıyla sözkonusu olabildi. Mesela John Locke''un ''tolerans'' kavramı ya da bir başkasının ''hürriyet'' söylemi… Liberalizmin liberty=hürriyet kavramından geldiği göz önüne alınırsa, liberalizmin geleneği yeniden yorumlayan bir gelenekselcilik olduğu ortaya çıkar. Çünkü geleneksel dünyada da hak, hürriyete tekabül eder.

Neden liberalizmi konu aldığıma gelince; çoğu İslamcının dahi benimseyeceği bazı itiraz edilemez gibi gözüken değerler üstünde yükselen liberalizm, ekonomik bir sistem olarak kapitalizmin, pejoratif olarak da sekülarizmin hem dayanağı, hem ideolojisidir. Bu üç yönelim, birbirini beslemiş ve ayırt edilemez şekilde iç içe geçmiştir.

''İslam''ın yeniden-üretilerek İslamcılığa evrilişi de, itiraz edilemez gibi gözüken bir takım kavram ve değerlerin dolaşıma sokulması anlamına gelmiştir. Yani ki, dinlerin yerini alan ideolojiler, modernizmden değil gelenekten yani, tradisyonalden ivme aldı.

Bugün İslamcıların, soldan ziyade liberal ve ''evrensel'' denilen değerlerle kendini, hayatını ve dinini açıklama çabasının sebebini burada arıyorum bendeniz. Modernizme karşı bir refleks olarak geleneğin yeniden üretilmesi, bizim hoşumuza gitsin ya da gitmesin sekülarizmin, kapitalizmin ve liberalizmin adı oldu yani; hem Doğu''da, hem Batı''da…

12 yıl önce
İslamcılık 2
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler