|
BDP: "Masadan kalkmayacağız"

İlk Anayasayı 1876''da yapmış bir millet olarak 2012 tarihinde sivil anayasa yapıp yapamayacağımızı bilmiyoruz.

Umutla, umutsuzluk arasında bir süreç yaşanıyor.

Anayasa''nın yazımına, "Temel Hak ve Hürriyetler"den başlandı ve şimdiye kadar, 18 maddenin yazımı tamamlandı. Üzerinde anlaşmaya varılmayan öneriler ise daha sonra görüşülmek üzere, "paranteze" alındı.

BDP''nin itirazı üzerine, çalışmalara 25 Temmuz''a kadar ara verildi. Ama bu arada partiler temel hak ve hürriyetlerle ilgili önerilerini hazırlayıp, Meclis Başkanlığı''na iletecekler. Meclis Başkanlığı da bunları partilere gönderecek. 1 Ağustos tarihinde ise birinci taslağın metni yazılmaya başlanacak.

Bizde Anayasalar, darbeler döneminde yapıldı ve hak ve hürriyetlerin suç, güvenlikçi bakış açısının ise temel alındığı metinler ortaya çıktı.

Milli Güvenlik, genel ahlak ve kamu düzeni gibi, güvenlikçi politikaların sihirli değneği, önce Anayasalara yerleştirildi. Bunlar daha sonra yasakçı politikaların, Anayasal güvencesini oluşturdu.

O nedenle Anayasa yapmak kadar, Anayasa''nın arkasındaki felsefe önemli.

Eğer biz Anayasayı yapmayı başarırsak, bu özgürlükçü bir Anayasa olmalı.

Anayasa çalışmalarında ilk pürüz, "Eşitlik" ilkesinde yaşanmıştı.

BDP, "Cinsel yönelimler"le ilgili teklifte bulundu ama ısrarlı olmadığı için, kriz aşıldı.

Bu kez ara verilmeye neden olan kriz ise, "Ana dil" konusunda çıktı.

MHP''li Oktay Öztürk''ün, "Biz Türk milletine Anayasa yapıyoruz" şeklindeki itirazına, diğer partiler de destek verince, BDP''li Sırrı Süreyya Önder de çalışmalara ara verilmesini talep etti.

Dün teklif sahibi Sırrı Süreyya Önder''le bunun ne anlama geldiğini konuştum.

BDP masadan kalkıyor mu, Sırrı Süreyya Önder masayı devirmek için gerekçe mi oluşturuyor?

"Sonuna kadar hak ve özgürlüklerin savunucusu olacağız" dedi, Sırrı Süreyya Önder. "Masadan kesinlikle kalkmayacağız" diye ekledi.

Peki ne yapacaklar?

"Masadan kalkmayacağız ama Kemalist ahlakı, hak ve özgürlüklere karşı olan zihniyeti teşhir edeceğiz."

Bu bir partinin duruşu olabilir. Ama meşruiyet zeminini kaybetmeden. Bugün toplumsal referansın en güçlü noktasını ise, sivil Anayasa oluşturuyor. BDP; o masada kaldığı sürece itirazlarını dile getirebilir ve önemsediği "Teşhir" görevini yerine getirebilir.

Anadilde eğitim ve eşitlik ilkesiyle ilgili sorun yaşandı. Önümüzde Cumhuriyetin temel nitelikleri konusu var.

BDP bu konularda ne yapacak?

Sırrı Süreyya Önder, "Bizim uluslararası hukuka, AİHM kararlarına, temel insan hakları metinlerine dayandırmadığımız bir talebimiz yok" diyor.

Özetlersek, "Önerilerimizde, uluslararası sözleşmelere ve partilerin halka verdikleri sözlere istinat ediyoruz" diye açıklıyor komisyondaki tavırlarını.

"Eğer masayı devirmek gibi ya da çalışmadan çekilmek gibi bir tavrımız olsaydı, izin istemezdik. Yaptığımız şey, bu önerilerin kamuoyunda ve partilerde tartışılması ve külliyet kesbederek, kabule karin olmasıdır."

Biraz hoca efendilerin, "Allah''ım kabule karin eyle" diye biten dualarına benzedi ama, işin özü bu.

Halkın, partiler üzerinde kamuoyu baskısı oluşturması.

Anayasa sürecinde TOBB''un önderliğinde 13 ilde toplantılar yapıldı, 30 bini aşkın insanla görüşüldü. 90 üniversiteden teklif geldi, çok sayıda kişisel ya da kurumsal çalışma komisyona intikal etti.

Bir şey ortaya çıktı.

Millet, parlamentonun önünde.

Hak ve özgürlüklerle ilgili olarak yapılan çalışmada, Konya''dan, Trabzon''dan, Diyarbakır''dan birbirine yakın sonuçlar alındı.

Özgürlükçü bir Anayasa yapmak için bundan daha güçlü bir referans olur mu?

Anadil konusunda, Anayasa çalışmalarına katkı yapan 90 üniversitenin yaklaşımı da birbirine yakın çıktı. Karatay Üniversitesi haricinde karşı çıkan yok.

Yıl 16 Mart 1922...

Lozan barış görüşmelerine genç Cumhuriyet ile birlikte İstanbul Hükümeti de davet edilince, Meclis''te özel bir oturum yapılıyor.

Rıza Nur ve 68 arkadaşının önergesi ile Hüseyin Avni Ulaş Bey ve arkadaşlarının verdiği önerge birleştirilerek, Meclis''te oy birliği ile kabul ediliyor.

Hilafetin, Meclis''in manevi şahsında mündemiç olduğunu belirten ve Misak-ı Milli sınırları içinde sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti''nin bulunduğunun ilan edildiği açıklamada, "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) ile Türkiye halkı" deniliyor. Madde metninde de ayrıca, "Dolayısıyla Türkiye halkı, kişi egemenliğine dayanan" diye bir ibare var.

Kimse bunu sağa sola çekmeye kalkışmasın. Bu satırları, yeni rejim uğruna asmadığı adam bırakmamış, "Atatürk''ün sırdaşı", İstiklal Mahkemelerinin reisi Kılıç Ali''nin anılarından aktardım.

Cumhuriyetin başında, "Türkiye halkı" demişiz, şimdi nede ve niye zorlanıyoruz?

٪d سنوات قبل
BDP: "Masadan kalkmayacağız"
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi