|
Darbenin mizahı; MİT

Elindeki fotoğrafı kaldırıp, ”Hakim bey” diye bağırdı. Ama sesini bir türlü duyuramadı. Mahkemeye verilen ara da,” Çocuğunuzun resmi mi?” diye sordum.

“Yok babamın fotoğrafı” dedi.

Adı İsmail Uyar''dı. Antalya''dan gelmişti.

“Ülkücüydüm. 3,5 yıl cezaevinde yattım. İşkencenin her türüne maruz kaldım” diye anlatmaya başladı.

“Cezaevinden kaçtım. Babam Duran Uyar''ı karakola çekmişler. O kadar çok dövmüşler ki, babam çıldırmış. Karakoldan bırakılınca doğruca köyün camisine gitmiş, minareye çıkıp, kendini aşağıya atmış”

Normalde donup kalmam gerekiyordu. Ama mahkeme kapısındaydık ve o salonda bulunanların bir çocuğunun buna benzer bir hikayesi vardı.

Son gün kişisel mağduriyetlerden ziyade, avukatların yargılamaya ilişkin talepleri, usule ilişkin itirazları dinleniyordu.

En büyük mizah acılardan çıkıyor. Mahkemede buna da tanıklık ettiğimiz anlar oluyor.

Av. Mehmet Oruç, ”Bizim vicdanımızda diktatörlere de yer var. Evren bir sağlık ekibiyle getirilebilir” dedi.

Ara karar açıklandığında ise birisi,”11 Mayıs''a kadar sağlıklarına duacıyız” diye seslendi.

Semih Özcan, İstanbul Adli Tıppa güvenmediğini belirterek, bir tıp komitesinin Evren ve Şahinkaya''nın kontrolünden sonra karar verilmesini önerdi.

“Kurumlara müzekkere yazıp bilgi talep etmenize gerek yok. Bir hakim kozmik odaya girsin, bütün aradıklarınız orada var” diye yol gösteren de çıktı.

Ama istisnasız olarak Evren ve Şahinkaya''nın mahkemeye getirilmesi talep edildi.

Ama asıl önemli olan mahkemenin ne diyeceğiydi.

Ara verildi.

Konuşmak, bir muhatap bulmak ne kadar önemli demek ki. Verilen ara da baktım. İlk günün gerginliğinden eser yoktu.

13 yılını cezaevinde geçiren Remzi Çayır, ”İnsan cezaevinde en çok konuşacak birini arar” demişti.

12 Eylül''ün astıklarından Mustafa Pehlivanoğlu''da birkaç kez onunla nişanlısından gelen mektubu paylaşmış.

Hani idam edilmeden önceki mektubunda,” Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah''ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim” diye yazdığı nişanlısı.

Necdet Adalı ise Mustafa Pehlivanoğlu aynı gün asılmışlardı. Evren, eşitlik olsun diye bir sağdan bir soldan istediği için Mustafa Pehlivanoğlu sağdan, Necdet Adalı ise sol kontenjandan idam edilenlerdi.

Ahmet Kaya''nın genzini yakarak söylediği,” Saçlarına yıldız düşmüş, koparma anne, ağlama” türküsündeki Necdet Adalı.

Evladı asılan bir anne ağlamaz mı? Bırak ağlamayı o artık yaşayan bir ölüdür.

Mahkemeye uzun bir süre ara verildi. Sonra ara ç karar açıklandı.

Mahkeme Başkanı Evren ve Şahinkaya''nın tutuklanması talebini reddetti.

Ancak İstanbul ve Ankara GATA''nın bir sistem kurularak, ekran aracılığıyla yargılama yapılmasına uygun olup olmadığının sorulmasına karar verdi.

Türk demokrasisi darbeyi sanık sandalyesine oturtmayı başardı.

Şimdi ise Türk yargısının darbeyi yargılamasına tanık oluyoruz. Daha önce bir örneği olmadığı için her şey ilk kez yapılıyor. Burada şekil kadar yargılama sonucu ve verilecek karar önemli olacak.

İspanya Franco''yu, Portekiz ise Salazar''ı öldükten sonra yargıladı. Şili, Pinochet''i ölüm döşeğindeyken yargılamayı başardı. Hitler tarafından Viyana''ya kaçırılan Mussolini''yi orada öldüren İtalyanlar ülkelerine getirip Loreto Meydanı''nda bacağından sallandırdılar. Bu bir rövanş ya da 92 yaşındaki Evren''in etrafında ölüm dansı yapmak değil.

Demokrasi böyle inşa ediliyor.

Biz şimdiye kadar darbecileri ya Cumhurbaşkanı yaptık ya tabi senatör. Başımıza tac ettik. Darbelerin önünü aldık mı? Tam tersine darbecilerin iştahını kabarttık.

Darbe teşvikçiliği yaptık. Avrupa darbecileri yargılayıp, cezalandırmayı başardığı için sabah erken kalkan generalin darbe yaptığı bir ülke konumuna düşmedi.

Darbenin izleri böyle silindi.

Darbecisine bu kadar yufka yürekli bir millet görmedim. Mahkeme ayrıca darbeyi haber alıp almadığının MİT''e sorulmasına karar verdi. “Devrik Süleyman”,” MİT Başbakanlara darbeyi haber vermedi” demişti. Bunu hem 12 Mart için hem de 12 Eylül askeri müdahalesi için kullanmıştı.

Darbe karşıtı göründüğü günlerde, “MİT, size Afrika''da iki kabule arasında ne olduğunun bile haberini verir. Ama darbeyi bildirmez” demişliği de vardı.

Hatta İhsan Sabri Çağlayangil,”12 Mart''ı bana İran şahı Rıza Pehlevi bildirdi. İran''dan haber aldık ama MİT bize bildirmedi” diyecekti.

Mahkeme sordu MİT ne yanıt verecek acaba?

Örneğin darbeyi önce 11 Temmuz''da yapmayı planlıyorlardı. Ancak AP hükümeti gensoru ile devrilmeyince, bundan vazgeçtiler. MİT''in uçağıyla garnizonlara dağıttığımız, ''Bayrak Darbe Planı''nı geri topladık. Darbe planı MİT''te Kunte-Kinte olarak tanınan bir MİT yöneticisi tarafından 11 Eylül günü, MİT''e ait uçakla tekrar dağıtıldı” diyecekler mi?

Ayrıca darbeyi bağlı oldukları Başbakana haber vermediklerini itiraf edecekler mi?

Hep acının mizahı olmaz ya, MİT''e darbeden haberin var mı diye sormakta mahkemenin mizahı olsa gerek.

MİT''te cevap verirmiş, bizim darbe planından haberimiz yoktu. MİT''in uçağında darbe planı değil, portakal sandıkları taşıyorduk diye.

Gerçi Demirel''e haber verseler ne olacaktı?

Demirel''e sormuşlar adın ne diye. Mülayim demiş.

Süleyman olsan ne yazar

12 yıl önce
Darbenin mizahı; MİT
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler