”ni anlamak için daha geriye, “
”na kadar gitmemiz gerekiyor. 1912-1913'teki “
”nun yol açtığı acılar anlaşılmadan Çanakkale anlaşılamaz. Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan'dan oluşan devletlerin orduları karşısında, içine siyasi nifak düşmüş olması sebebiyle zafiyete uğramış Osmanlı ordusunun mağlubiyeti Balkanlar'daki Türk ve Müslüman nüfus için büyük bir kaygı teşkil etti. Türk, Boşnak, Arnavut, yüzbinlerce Müslüman yurtlarından hicret etti, yüzbinlercesi ise katliama uğratıldı. Selanik, Üsküp, Yanya, İşkodra başta olmak üzere onlarca şehir, yüzlerce kasaba, binlerce köy işgal altına girdi. Osmanlı Devletine başkentlik yapmış olan Edirne bile düşman işgaline uğradı. Bulgar ordusu “
na
kadar dayandı. Çatalca, İstanbul'un son savunma hattıydı. Bu hattın çökmesi halinde “
”un düşmesi an meselesiydi.
Saldırgan dört devletin kendi aralarındaki toprak paylaşımı sebebiyle başlayan “
” sırasında bir hamleyle Edirne'yi geri aldık tabii ama Balkanlar'daki topraklarımızı kaybettik. Bosna-Hersek ise 1878'de Avusturya tarafından işgal, 1908'deyse ilhak edilmişti. Balkan Savaşları son bulduktan sonra Balkanlar'da yaşamaya devam eden Türk, Pomak, Boşnak, Arnavut milyonlarca Müslümanın gözü hâlâ İstanbul'daydı ve bir gün hürriyete kavuşmayı bekliyordu. Bu yüzden hem Balkanlar, hem Anadolu, hem Filistin, hem de 'Osmanlı Hilafeti'ne sadakatle bağlanmış bulunan Rus ve İngiliz esareti altındaki Türk ve Hint Müslümanları için “
” bir bekâ kaygısının cisimleşmiş haliydi.
Bekâ kaygısının en fazla hissedildiği bölgeyse hiç kuşkusuz bir yıldan biraz fazla bir süre önce elimizden çıkmış olan Balkanlar'dı. Balkan köylerinde ve kasabalarında sâlâlar verildi, Cuma hutbelerinde çağrılar yapıldı. Binlerce Türk, Boşnak, Pomak ve Arnavut gönüllü civan Çanakkale'ye koştu, Türk, Kürt ve Arap kardeşleriyle omuz omuza işgal ordularına karşı savaştı. Çanakkale sadece İstanbul için değil bütün bir vatan sathı için ilk savunma hattıydı. Binlerce civan bu hattın düşmemesi için toprağa düştü. Çanakkale'de yatan şehitlerimizin mezar taşlarındaki yer isimlerinin çeşitliliği direnişin künyesi hakkında yeterli bilgiyi veriyor.
Çanakkale direnişinin “
”nın kaderini değiştirdiği inkar edilemez bir gerçeklik. 1917'de Rusya Çarlığı'nın çözülerek yıkılmasının, Rusların savaştan çekilmesinin “
”ye etkisi ise tartışılmaz. İngilizler ve Fransızlar İstanbul'u Ruslar'a vaat etmişlerdi. Çanakkale mukavemetinin kırılması ve akabinde İstanbul'un düşmesi Rus Çarlığı için doping etkisi yapar, 1917'de devrim falan da vuku bulmazdı. Rus Çarları 1453'ten beri İstanbul'da “
” tahtına oturmayı adeta bir 'milli ülkü' olarak benimsemiştiler.
Çanakkale Zaferi için “
” nitelemesi yapıyor olmamızın böyle bir tarihi anlamı var. Bilhassa genç kuşaklarımız Çanakkale'nin anlamını hafızalarına kazımalılar. Bugün aldığımız her bir nefesin, Çanakkale'de verilen son nefeslere borçlu olduğumuzu da asla unutmayalım,