|
Dönüştürücü diplomasi..

“Kuzey Afrika” ve “Yakın Şark”ta meydana gelen halk isyanlarına hazırlıksız yakalandığımız bir gerçek. Bu yüzden sıradan Arap insanının algısındaki “Türkiye” imgesi bu isyanlar karşısında izlenilen tutumlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Örneğin, Libya''da Kaddafi''ye isyan eden muhaliflerin nezdinde “One minute”yle zirveye ulaşan olumlu Türkiye algısında olumsuza doğru bir eğilimin işaretleri gözlendi. Benzer bir durum Suriye için de sözkonusu. Türkiye''nin “tek adam” rejimlerinde “barış” yoluyla değişimin gerçekleştirilmesine ilişkin ve kendince “realist” olarak nitelediği politikalar bir an önce “Esad rejimi”nin çökmesini isteyen muhalif halk kesimleri tarafından hoşnutlukla karşılanmayabilir. Gerçekten Türkiye zorlu bir süreçle karşı karşıya ve kanaatimce gelişen olaylarla ilgili olarak kendi tutumumuzu çok da iyi anlatamadık.

Türkiye''nin bölge devletleriyle kurduğu ilişkiler çeşitli tehlikeleri de içeriyor. Bu ülkelerin büyük kısmında monarşi veya tek adam rejimleri egemen. Üstelik bu ülkelerde bir “meşruiyet” sorunu var ve geriye doğru gittğimizde büyük acılarla sarmalanmış yaşanmışlıklar sözkonusu. Büyük bir kin ve nefret birikmiş durumda. Yakın bölgemizde rejim değişikliği isteyen kitleler sokaklara döküldü. Türkiye bir anda dostane ilişkiler kurduğu mevcut rejimler ve bu rejimlere isyan eden kitleler arasında sıkışıp kaldı.

“Totaliter” ve “otoriter” rejimlerle kurulan dostane ilişkilerin yol açtığı handikaplar her zaman sözkonusu. Sarkozi misali ustalıkla çark eden Batılı devletler için bu alışılagelmiş bir gerçeklik ama Türkiye sözkonusu olduğunda Arap dünyasında çok daha duygusal bir atmosfer oluşabiliyor. Elbette bölgedeki rejim değişikliklerinin iç savaşlara yol açabileceği ve durumu daha da karmaşık hale getirebileceği endişesi Türkiye''nin tereddütlerini besliyor. Tarafları yatıştırma ve barışçıl yollarla değişme hazırlama yönündeki politikalar, bu rejimlere öfkeli kitlelerin sabırsızlığıyla çakıştığında durum daha zorlaşıyor. Muhalif kitleler sizden tarafsız değil, tam da taraf olmanızı bekliyorlar.

Eğer dış politikanızı salt iş ilişkileri üzerine bina ederseniz, o iş ilişkilerinin esiri olursunuz. Sadece iş hacmini büyütmek amacıyla masaya oturduğunuz takdirde ''zamanın ruhu''nun sizden beklediği tavrı göstermekte zorlanırsınız. Bir musibet bin nasihatten hayırlı derler, Türkiye bölgede etkin güç olmak istiyorsa politikalarını mevcut durumun ötesine bakarak belirlemelidir. Türkiye dış politikasında “dönüştürücü diplomasi” uygulamalıdır. Kısa vadede kazandırmaz ama yerinizi sağlamlaştırır, güvenilirliğinizi, saygınlığınızı artırır. Türkiye için dönüştürücü diplomasi insanlık değerlerine dayanır ve elbette özünü kendi inanç dünyasından alır. Totaliter ejimlerle ilişkilerinde Türkiye, ezilen halkların yararına olabilecek koşullarla oturmalıdır masaya. Her anlaşmanın içerisine bir iki madde yerleştirmelidir. Yoksa tahayyül ettiğimiz rol model dünyamız küçük bir rüzgarda yıkılıp gider.

Muhsin Yazıcıoğlu ve Aynadaki Görüntü..

Sovyetler Birliği''nin dağılması sürecinde Moskova''da iktidar oyunları başgöstermişti. Bu komplolardan birini izlerini takip eden altı kişilik ekip Petersburg''da bir kazaya kurban gitti.

Ekibin içinde olduğu kamyonet “Kirovsky Prospekt Köprüsü”nde bir Volkswagen tarafından sıkıştırıldı. Şoför Pavel gaza basarak direksiyonu sağa kırdı. Bu esnada arabanın ön tarafında yeşil renkli bir duman belirdi. Araçtakiler öksürürken Pavel''in başı direksiyonun üstüne düştü. Pavel ölmüştü. Aynı zamanda arkadan bindiren bir kamyonun itmesiyle araç nehre düştü.

Kamyondan ve Volkswagen''den inen iki kişi aracın nehir sularında kayboluşunu izledi. Ama hiç kimse kamyondan inen kişinin elindeki kibrit kutusu büyüklüğündeki bir aleti nehre attığını görmedi.

Ertesi gün haberlerde altı kişinin içinde yer aldığı bir aracın nehre düştüğü yer aldı. Habere göre bu bir kazaydı.

Bu vaka silahlar ve gizli servis operasyonlarıyla ilgili geniş bilgisiyle tanınan Amerikalı romancı Tom Clancy''in “Aynadaki Görüntü: Op-Center II(Operasyon Merkezi II)” başlıklı romanında geçiyor, yani bir kurgu.

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşının hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili yeni bir soruşturma başlatılmış. Otopsi raporlarında kurbanların kanlarında karbonmonoksit tespit edilmişti. Pilotun kanındaki karbonmonoksit oranı diğerlerinden fazlaymış. Karbonmonoksitin kaynağı ise henüz netleşmedi.

Kurgu da olsa gerçekleştirilmesi mümkün olan Petersburg''daki vaka örneğini, Yazıcıoğlu Olayı''nın aydınlatılmasında bir parça katkısı olabilir mi diye aktarmayı uygun buldum.

Gabonlu toprağımız Yanık..

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''ün Gabon seyahatine katılan Muharrem Sarıkaya''nın “Habertürk”te “Gabon''daki toprağım” başlıklı yazısında ilginç bir anekdot yer aldı. Sarıkaya akşam yemeğinde sohbet ettikleri Gabon''lu Yanik''ten bahsediyordu. Sarıkaya''nın “Yanık” adı verdiği Yanik üniversiteyi İzmir''de okumuş. İzmir''de gördüğü dostluğa getirmiş sözü. Bir lokanta sahibi, Yanik''in lokantasından istifade etmesini sağlamış. Yanik''le kanka olan esnafımız ona “toprağım” diye hitap ediyormuş. “Kendi vatanımda bile bana kimse toprağım demedi” demiş Gabon''daki yemekte Yanık.

O akşam aynı masada oturan bir Fransız danışman ise Gabon''un Müslüman devlet başkanının Cumhurbaşkanı Gül''den “kardeşim” diye söz etmesinin ne anlama geldiğini sormuş. Yani, Gabon Devlet Başkanı''nın Cumhurbaşkanı Gül için kullandığı bu ibareyi anlamakta güçlük çekmiş.. Öyle ya, siyah bir Cumhurbaşkanı, beyaz bir Cumhurbaşkanına ne diye kardeşim diye hitap etsin ki!

Onu geçelim de İzmirli muhterem esnafımızın Gabonlu Yanık''ı sanki bir hemşehrisi gibi bağrına basmasını irdeleyelim. Adım gibi eminim, Yanık müslüman olmasa da o işadamımız aynı şekilde hitap ederdi. “Yaratılmışı severiz Yaratandan ötürü” diyen bir halk kültürünün ürünüdür bu. Engisizyon zulmüyle dışlanmış Musevilere bile sinesini açan bir kültürden geliyoruz. Çok çabuk benimsiyoruz, çok çabuk kaynaşıyoruz, bu bizim bir millet olarak en bariz özelliğimiz. Bize zarar vermeye niyetli olmadıklarını düşündüğümüz herkesi kendimizden sayıyoruz. Sömürge kültürüyle yetişmiş bir Fransızın kavramakta güçlük çektiği “kardeşim” hitabı bizim için çok sıradan ve çok içten bir hitap şekli. Elbette Gabonlular bizim toprağmız, biz de Gabonluların toprağıyız, bu böyle biline.

il y a 13 ans
Dönüştürücü diplomasi..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset