|
Şengen"i bırakın, Şamgen"e bakın!

Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında tek bir vizeyle bu dört ülkeye seyahat edilmesini sağlayan bir anlaşma gerçekleşmiş.

“Şamgen” önerisi Başbakan Errdoğan''dan gelmiş.

Böylece yabancı bir turist bu dört ülkeden herhangi birinden vize alması halinde diğer üç ülkeye de seyahat edebilecek.

Sevindirici bir gelişme daha var, taraflar dört ülke arasında ticaret hacmini genişletmek üzere büyük bir serbest bölge kurulması için de anlaşmışlar.

Haber doğruysa Ege kıyılarından Basra Körfezi''ne kadar uzanan yakın bölgemizin binlerce yıllık kadim tarihine uygun bir dizayn olacak bu.

Bu anlaşmaya Ürdün ve Lübnan''ın katılması da uygun olacaktır.

Yakın bölgemizde istikrar ve huzurun, refah ve adil paylaşımın egemen olması dünya barışı için de bir güzel örneklik teşkil edecektir.

Böyle bir gelişme “Yakın Şark” dediğimiz bölgeyi bir istikrar adası haline getirir ve böylece savaşların başaramadığı bir barış havası tüm çevreye yayılır.

Böyle bir model sadece yakın bölgemiz için değil dünyanın geri kalanı için de bir model olacaktır.

Bu bir kader birliği demektir, geleceği barış içerisinde birlikte kurmak demektir.

“Hıristiyanlar” ve “Museviler” dahil bölgedeki bütün etnik ve dini unsurları biribirine kaynaştıracak bir projedir bu.

Böyle bir birliktelikte işgal yok, fetih yok, savaş yok, çatışma yok.

Yerel kültürler karşılaşacak, aşırılıklar yumuşayacak, dillerimiz zenginleşecek, fikirler dolaşıma girecek, birikimler paylaşılacak, yaşam standartları yükselecek..

Sadece “sermaye” değil, “emek” de dolaşıma girecek.

O halde bu bölgede yaşayan herkes kendisini böyle bir dünyada yaşamaya şimdiden alıştırsın.

İşler yolunda giderse Şamgen''in dünyada ne kadar itibarlı bir vize olduğunu hep birlikte, hem de kısa bir süre içerisinde göreceğiz.

İddia ediyorum, dört ülkeyle başlayan bu büyük atılıma katılmak isteyen daha pek çok ülke olacaktır.

Basra Körfezi''nden Kızıldeniz''e, Yukarı Nil''den Tuna Havzası''na, Eritre''den Fas''a, kadar pozitif bir enerji yayılacaktır.

“Diktatörlük rejimleri” gidecek, “adil rejimler” gelecektir.

“Hasta Avrupa”nın gözleri üzerimize çevrilecek, onlar da bu sinerjiden istifade etmek isteyecekler..

Mağribileri ve Maşrıkileri ülkelerinden kovmak isteyenlerin çocukları da bu “yeni dünya”da kendilerine yer bulacaklar.

Bu farklı bir bütünleşme modelidir, artık olaylara, olgulara, gelişmelere daha büyük bir zihinle, “küresel zihin”le bakmaya alışmalıyız.

“Dünya barışı”nın anahtarının bizim elimizde olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım.

İçeride yaşadığımız bazı sıkıntıları bu büyük patlamanın meydana getirdiği geçici sorunlar olarak görüyorum.

Bir zaman sonra geriye baktığımızda göreceğimiz manzara bütün acılarımızı unutturmaya yetecektir diye umut ediyorum.

Bin yıldan fazla bir zaman önce Farabi''nin düşlediği “El-Medinetü''l -Fazıla”dan “Erdemli Dünya”ya ulaşabiliriz.

“Hikmet” nerede ise arayalım elbette ama hazine kendi bahçemizde, onu uzaklarda aramayalım.

Etme eyleme Kaddafi!

Libya halkının geleceği açısından en çok korktuğum bir yabancı gücün müdahalesidir.

Böyle bir müdahale bölgedeki demokratik değişim yönündeki halk devrimlerini kesintiye uğratır.

Başından beri, ABD''nin halk devrimlerini desteklemek amacıyla herhangi bir ülkeye askeri müdahalede bulunmayacağını düşündüm.

Hâlâ da bu düşüncedeyim.

Çünkü bu süreç, halkların kendi öz güçleriyle üstesinden gelmeleri gereken bir süreçtir.

Zaten devrimlerin gücü de, haklılığı da, meşruiyeti de buradan gelir.

Dünya kamuoyu, diktatörlük rejimlerinin halkların eliyle devrilmesi konusunda hiç bu kadar heveskar olmamıştı.

ABD''nin de, İngiltere''nin de, geçmişinde sömürgecilik olan bir başka devletin de bu süreci tersine çevirecek girişimlerde bulunmaması gerekir.

Gölge etmesinler, başka ihsan istemiyoruz.

Eğer gerçekten “Kuzey Afrika halkları” için “daha fazla özgürlük” ve “daha fazla refah” istiyorlarsa, diktatörlere arka çıkmasınlar, bu yeter.

Libyalı muhalifler büyük bir tarih şuuruyla hareket ediyorlar.

Muhaliflerle ile sözde iletişim kurmak için İngiliz gizli servisinden ve SAS komandolarından teşkil edilmiş bir grup Libya''ya sızmış.

İngiliz grup buğday tarlalarını koruyan çiftçiler tarafından yakalanarak derdest edilmiş.

Londra''nın devreye girmesiyle direnişçiler grubun silah ve teçhizatlarına el koyarak serbest bırakmışlar.

En sevindirici gelişme, muhalif direnişçilerin Libya''ya gizlice giren yabancı güçlerle işbirliğini reddetmeleri.

Libyalı muhalifler kendileriyle ilişki kurmak isteyen ülkelerden normal diplomatik kanallar kullanarak bunu gerçekleştirmelerini istemişler.

Ülkenin neredeyse yarısından fazlası Kaddafi''yi istemeyenlerin elinde bulunuyor.

Kaddafi ülkesini ve halkını seviyorsa, yabancı müdahalesine yol açabilecek türden girişimlerden vazgeçmelidir.

Eğer gerçekten yurtseverse, gerçekten devrimciyse, halkın öfkesine kulak vererek çekilmesini bilmelidir.

Kardeş kavgası bu ülkeye yakışmıyor.

50 yıl İtalyan işgalcilere karşı istiklal mücadelesi vermiş bir halka yapılacak en büyük kötülük, ''kurtarıcı'' pozisyonunda bir yabancı ülkenin müdahalesine yol vermek olur.

Kaddafi, yabancı devlet adamlarıyla bir görüşmesinde yakasına büyük direnişçi Ömer Muhtar''ın İtalyan askerleri tarafından esir alındığını gösteren bir fotoğraf takmıştı.

Amerikalılar veya İngilizler Libya''ya girdiği takdirde Ömer Muhtar''ın ruhunu incitmiş olacaktır.

Kaddafi arkasında bölünmüş bir libya bırakmamalıdır.

Kargaşadan yabancı güçlerin değil Libya halkının kazançlı çıkmasını can u gönülden istiyoruz.

Onurunu koruyarak çekilmenin şartları konusunda kardeş ve dost Türkiye''den yardım istemesi halinde Kaddafi''nin elinin boş dönmeyeceğini düşünüyorum.

Zaman geçmiş değil ama giderek tükeniyor.

٪d سنوات قبل
Şengen"i bırakın, Şamgen"e bakın!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi