|
İtalya Kaddafi"nin düşmesinden endişe ediyor..

Amerika ve Avrupa Birliği Kuzey Afrika''da başlayan halk devrimleri konusunda farklı tutumlar sergiliyor. İlk bakışta herkes, ABD ve AB''nin bütün bu bölgelerde demokratik rejimlere geçilmesini desteklediği yanılgısına kapıldı. Oysa hiç de öyle görünmüyor manzara. Batılı liderler Mısır ve Tunus''ta demokratik rejimlere geçilmesini istediklerini yüksek sesle ifade etmelerine karşın iş Körfez''deki rejimlerin değişmesine gelince aynı ses tonuyla konuyla konuşamıyorlar. Çünkü bu bölgede gözardı edilmeyecek oranlarda bir "Şii" nüfus var. Yemen''de Kuzey ve Güney arasında "Şiileşen Zeydiler" ve Suud-i Arabistan''ın etkisiyle "Selefileşen Şafiiler" meselesi var ayrıca. Suud-i Arabistan''ın zengin petrol rezervlerine sahip olan Doğu''sunda(Hasa eyaleti gibi) hatırı sayılır bir Şii azınlığın yaşadığını da hatırlatalım. Amerika ve İngiltere İran''da muhalifleri açıkça destekliyorlar ama İran''ın Körfez Şiileri üzerindeki nüfuzunu kullanmasından da son derece endişeliler. Yani Körfez''de değişim o kadar kolay değil.

***

Libya''ya gelince.. İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, Libya''nın doğu ve batı olmak üzere iki devlete bölüneceği yönünde söylentiler çıktığını belirterek, "Bizi daha çok endişelendiren Libya''nın doğusunda İslam Emirliği kurulacağının farz edilmesi. Böyle bir gelişme son derece tehlikeli bir durum yaşatır" demiş. Biliyorsunuz İtalya 1911''de İtalya''yı işgal etmişti. İtalyan işgaline karşı en fazla direnenler de "Senusiler" idi. Daha önceki yazılarımda Senusiler''den ve Osmanlı taraftarı Senusi şeyhi Ahmet Şerif es-Senusi''den çokça söz ettiğim için lafı uzatmayacağım. Ahmet Şerif es-Senusi''nin yeğeni İdris, 1950''lerin başlarında Libya Kralı olmuştu. 1969''da Albay Kaddafi''nin gerçekleştirdiği bir askeri darbeyle Kral idris devrilerek yurtdışına sürgün edilmişti. Kaddafi döneminde büyük bir baskı altına alınan Senusiler içlerine kapanık şekilde de olsa Libya''nın doğu kesimlerinde varlıklarını sürdürdüler. Libya''da kaddafi karşıtı muhalefet Senusilerle sınırlı değildi. Mısır''daki Müslüman Kardeşler''in uzantısı olan İslamcı örgütler de Kaddafi''ye karşı seslerini yükselttiler. Kaddafi''nin cevabı çok sert oldu ve Libya İhvanı tasfiye edildi. Hizbüttahrir ve diğer İslamcı örgütler de büyük bir darbe alarak sahneden çekildi. 1980''lerde yer yer darbe girişimlerine maruz kalsa bile Kaddafi rejimi ayakta kalmayı başardı.

***

Şimdi anlıyoruz ki Libya''da Kaddafi rejimine muhalefet tümüyle sönmemiş. Yüzlerce göstericinin hayatını kaybetmesine rağmen muhalifler geri adım atmıyorlar. Anlaşılan o ki, Kaddafi için bu kez durum kolayca geçiştirilelemeyecek kadar ciddi görünüyor. Kaddafi''nin kolay pes etmeyeceği ve muhaliflere daha sert şekilde karşılık vereceği aşikar. İtalya öteden beri petrol zengini bir ülke olan Libya ile iyi ilişkiler içerisinde ve bu yüzden Amerika ve diğer Batılı liderler tarafından sık sık eleştiriliyordu. Franco Frattini''nin açıklamasından da anlaşıldığı gibi İtalya Libya''daki bir rejim değişikliğinden rahatsızlık duyuyor. "Mısır''da Mübarek giderse Müslüman Kardeşler gelir" dediler, tutmadı, kimse bu hapı yutmadı. Şimdi de "Kaddafi giderse İslam Emirliği gelir" teraneleri başladı. Bakalım bu tutacak mıı

Bu halk sivil anayasaya layık değil mi?

Erzurum''da düzenlenen "Katılın , talep edin, anayasamızı birlikte yapalım" başlıklı panelde konuşan Anayasa Mahkemesi eski raportörü Doç. Dr. Osman Can bakın ne demiş: "Kim bu ülkenin anayasasını yaptıysa, anayasa ona hizmet eder. Türkiye''de bu iradelere bakmakta yarar vardır. ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ama millet bu egemenliği yetkili organlarla kullanır'' denir. Bu organlar TSK, genelkurmay, üniversitelerdir. Milleti pek görmüyoruz. Danışma Kurulu oluşturuldu, bir taslak hazırlandı ve beş generalin önüne getirildi. 1876''da padişahın ''alın size anayasa'' demesi ile 1982''deki beş generalin ''alın size anayasa'' demesi arasında fark yoktur. Sizin iradeniz orada yok. Bu anayasanın sizin özgürlük ve hak talebine cevap vermesi mümkün değil." Osman Can sivil bir anayasa yapılmasını teklif ediyor ve elbette haksız değil. Türkiye maalesef 60 yıldır sivil bir anayasa yapmaya şimdiye kadar muvaffak olamadı. Anayasalar askeri darbeler döneminde, yine darbecilerin amaçlarına uygun olarak yapıldılar. Anayasayı kim yaparsa, onun dili o anayasaya hakim oluyor. İlk anayasa olan Kanun-i Esasi''nin hazırlanmasında da Osman Can''ın dikkat çektiği olumsuzluklar vuku bulmuştu. Meşrutiyet ilan etmediği ve Anayasa yapmayı reddettiği gerekçesiyle 1876''da Sultan Abdülaziz''i askeri bir müdahaleyle tahtından indirenler, iş halka hürriyetler vermeye gelince kendi aralarında çelişkiye düşmüşlerdi. Beşinci Murad''ı "meşrutiyet padişahı "olsun diye tahta oturtan darbeciler kendi iktidarlarını devam ettirecek şekilde Kanun-i Esasi''ye nüfuz etmeye çalışmışlardı. Mesela Sadrazam Mütercim Rüşdü Paşa''ya göre bu halk meşrutiyete layık değildi. Anayasa yapılması için toplanan komisyonda Rüşdü Paşa "Ehl-i vatanda meşrutiyet idaresine kabiliyet yoktur. Ahaliye verilecek hürriyetlerde türlü muzırlıklar vardır. Biz halka bazı serbestiyetler gösterelim ki, onlar Devletten hukukumuzu temin ettik zannetsinler, ama gerçekte ise bir şey vermiş olmayalım" diyebilmişti. Rüşdü Paşa kendisini eleştirenlere karşı şunları da söylemişti: "Canım bu ahaliye imtiyaz vermeye gelmez. Verdikçe damima daha fazlasını isterler, kanaat etmezler. İşte geçende Giritlilere imtiyaz verilmişti, bakın yine istiyorlar, yine iddia ediyorlar." "27 Mayıs" döneminde yapılmış olan "1961 Anayasası"nı bile lüks bulan darbeciler "12 Mart" döneminde bu anayasayı kuşa çevirmişlerdi. Osman Can''ın söylediklerini okurken aklıma bunlar geldi, hatırlatalım istedim.

Mısır''da geçmişteki karanlık olaylar aydınlanacak mıı

Mısır''daki Anayasa Komisyonu''nun başında Tarık el-Bişri''nin bulunuyor olması sevindirici bir gelişme. Mısır''da yıllarca bulunmuş bazı dostlarım entelektüel kişiliğiyle bilinen el-Bişri''nin demokrat bir yargıç olduğunu vurguluyorlar. Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarının anayasa ihlali olduğunu savunduğu için Mübarek tarafından işinden edilmiş bir yüksek yargıç el-Bişri. Her kesimin güven duyduğu el-Bişri, eski bir solcu ama zamanla İslami çizgiye doğru kaymış. Madem yeri geldi, birkaç cümle etmemiz lazım. Mısır''da sivil mahkemelerde yargılanmaları gereken pek çok kişi, devlet baskısıyla askeri mahkemelere sevkediliyordu. Sivil mahkemelerde verilen idam cezalarının temyiz edilebilmelerine karşın, askeri mahkemelerde verilen idam cezalarının temyizi yok. "Anayasa Yüksek Mahkemesi" 1993''te verdiği bir kararda sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmalarına yeşil ışık yakmıştı. Bu durum Batılı insan hakları örgütleri tarafından sık sık eleştiri konusu edilmiş ve bazı idam kararlarının infaz edilmemesi için Başkan Mübarek ve Savunma Bakanı Muhammed Tantavi''ye mektuplar gönderilmişti. O mektupların hiçbir etkisi olmamış ve infazlar gerçekleştirilmişti. "Uluslararası İnsan Hakları Örgütü"nün raporlarında idam cezalarına çarptırılan sanıkların işkenceye tabi tutuldukları ve savunma haklarının kısıtlandığı belirtilmişti. Bu raporlarda bazı avukatların tutuklandıkları ifade edilmişti. Acaba kaç Mısırlı işkence altında üzerlerine atılı suçları işlediklerini itiraf etmeye zorlanarak yargılanarak idam edildiı Acaba Mısır''da Kıptilere ve yabancı turistlere yönelik saldırıların kaç tanesi devlet içindeki örgütler tarafından gerçekleştirilerek muhaliflerin üzerine yıkıldıı Mısır demokratik anayasal rejime geçtiğinde elbette geçmişteki karanlık eylemler de günışığına çıkacaktır.

13 yıl önce
İtalya Kaddafi"nin düşmesinden endişe ediyor..
Aydın Doğan’ın medyası PKK’nın neresinde?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?