|
Sınırdaki tehlike!
Musul'da enteresan görüntülere tanık oluyoruz, içler acısıdır. “
Musul operasyonu
”na katılan Irak askerleri “Amerikan” tankları ve zırhlı araçlarına “
Hazreti Ali(Radıyallâhu anh)”
nin temsili resminin yer aldığı bayraklar asmışlar. Irak'taki sözde koalisyon güçleri arasında
ABD
başta olmak üzere onlarca Batılı devlet yer alıyor. Ama bir kısım Iraklı Şii “
Başika
”yı bahane ederek Türkiye'yi işgalci olarak gösteren kışkırtıcı eylemler sahneye koyuyorlar. “
Bir kısım Şii
” cümlesini bilhassa kullandım, zira bütün Iraklı Şii Müslümanlar Türkiye'ye karşı aynı duyguyu paylaşmıyor. Bu, İran halkı için de geçerlidir. İran'a seyahat ettiğinizde çarşıda pazarda Türkiye'ye duyulan sempatiyi rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Keza Irak'ta da öyle.


Devletler arasında yer yer ihtilaflar çıkabilir, hatta düşmanca tutumlar bile gelişebilir. Ancak bağnazlar hariç, halklar birbirlerine karşı daha saygılı, muhabbetli ve hoşgörülüdürler. Yılda bir kez de olsa, çeşitli milliyet ve mezhepten Müslümanlar “

Hacc

”da ortak inanç değerlerini paylaşmanın gücünü, heyecanını, sevincini yaşarlar. Bu kısa süreli beraberliğin verdiği haz çok bereketlidir ve halklar arasında tesanüdü artırır. Tarihin derinliklerinde kalmış ihtilaflarsa günümüzün kendi halinde yaşayan halkların birbirileriyle olumlu ilişkiler kurmalarına engel teşkil etmezler. Modern hayatın hızlı akışı bu tür nobranlıklara fırsat da bırakmaz. Ancak toplumların hayatında öyle anlar olur ki sağduyu, hoşgörü, muhabbet kaybolur, yerini öfkeye, bağnazlığa, kör bir şiddete bırakır. Halklar arasındaki bu duygusal kopuşlar kendiliğinden gerçekleşmezler, sönmüş ateşi birileri maşalarla deşerek, ağızlarıyla üfleyerek alevlendirirler.



Emperyalist güçler İslam uygarlığının merkezi havzalarında güçlü birliktelikler, güçlü devletler istemezler. İdare edebilecekleri, dilediklerini yaptırabilecekleri ölçekte küçük devletler, devletçikler olsun isterler. Bu güçsüz, küçük devletlerin birbirleriyle ihtilaflı olmalarını ve birbirlerinden korunmak için bir büyük güce ihtiyaç duymasını temenni ederler. Hatta böyle bir ihtiyacı hasıl etmeye çalışırlar. Halklar arasındaki duygusal kopuşlar tehlikeli süreçlere yol açabilirler. “

İran-Irak Savaşı

”yla “

Halepçe katliamı

” Fars ve Arap halkları, Şii ve Sünni halklar ile Kürt ve Arap halkları arasındaki duygusal kopuşlar için ibret verici vakalardır. Şimdi de Musul'da böyle bir tehlike söz konusu. Devlet adamları arasındaki söz düellosuna maalesef molla efendiler fetvalarıyla iştirak ederek fitne ateşini körüklüyorlar.



Bu bölgede bir diğer komşu devletle doğrudan savaşa girmeyen galiba sadece Türkiye kaldı. Türkiye ve Bağdat'taki sözde merkezi hükümet arasındaki ihtilafın derinleşmesi halinde çıkacak bir çatışmaysa

İran

, Suriye

'yi,

Lübnan

'ı içine çekerek bölgedeki fitneyi daha da alevlendirir. Böyle bir durum Türkiye'nin kurmaya çalıştığı ittifak dengelerini negatif yönde etkileyebilir. Kuşkunuz olmasın, iş tehlikeli bir dereceye ulaştığında emperyalist güçler geriye çekilip müslüman halkların birbirilerini tüketip güçten düşürmelerini keyifle izlemeyi tercih edeceklerdir. Dolayısıyla yangına körükle giden molla efendiler bir söz söylemeden evvel bin kez düşünmeliler. İnsiyaklarıyla oynayarak kışkırtılan kitleleri sahaya sürmek belki kolaydır ama sonuçlarını o kadar kolay kontrol edemeyebilirsiniz. Yıllar sonra geriye baktığımızda hiçbir şey kazanmadığımızı görebiliriz. Bizler, hep birlikte, uğradığımız felaketin sonuçlarıyla uğraşırken eller çoooktan

Mars

'a gitmiş olur. Geçmiş olsun. Oturup, halimize ağlayabiliriz.


#Musul operasyonu
#Başika
#Musul
#Hacc
8 yıl önce
Sınırdaki tehlike!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi