|
Trabzon"u Trablus"a bağlayan bir nişan..

4 yıl kadar önce bir kanunla "Yunus Emre Vakfı" kurulmuştu.

Yunus Emre Vakfı Kanunu''nun amaçları arasında Türkiye''nin kültürel mirasını yurt dışında tanıtmak, diğer ülkelerle dostluğu geliştirmek ve kültürel alışverişi artırmak da yer alıyordu.

Vakfın amaçları doğrultusunda yurtdışında" Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri" açılmıştı.

Sanırım 10 kadar ülkede bu merkezler faaliyet gösteriyor.

"Ben gelmedim davi için/benim işim sevi için" diyen ozanımızın ülkemizin kültürel mirasını temsil etmesi anlamlıdır.

Alevisi de Sünnisi de, Türk''ü de Kürd''ü de Yunus Emre''nin dizelerinde kendisini buluyor çünkü.

Yunus''un yüksek insan sevgisini dillendiren dizeleri hiç kuşkusuz dünyanın bir savaş alanına çevrilmesinden hoşnut olmayan, adalet, hakça paylaşım ve özgürlük talep eden bütün insanlara da hitap ediyor.

"İnsan insanın kurdudur" anlayışını kabul etmeyen ozanımız katışıksız bir iman ve aşk dolu muhabbeti halka ulaştırmayı kendine misyon edinmişti.

"Yaratılmışa bir göz ile bakmayan, halka müderris olsa da hakikatte asidir" diyen de yine bu ozanımızdır.

Önceki gün Trabzon''da bir kardeşimizi toprağa verdik, mekanı cennet olsun.

Adı "Yunus Emre Çelik" idi.

Helalinden ekmek parası kazanmak için gittiği Libya''da, Libyalı kardeşlerinin özgürlük mücadelesine tanık olurken hain bir mermi yakalayıvermişti alınteriyle ıslanmış gövdesini.

İlahi kader Yunus kardeşimizi "Trablus" yakınlarındaki bir şantiyede yakaladı.

O Trablus ki, Malta Şövalyeleri''nin elinden kurtardığı Trablus kalesine ayyıldızlı armamızı nakşeden Turgut Reis''in yattığı yerdir.

O Koca Turgut Reis ki Trablus''tan çıkardığı Malta Şövalyeleri''nin Malta''daki inlerini kuşattığı bir sırada şehit düşmüştü.

O Trablus ki İtalyan işgalcilere karşı Libyalı kardeşleriyle omuz omuza savaşan bir kuşağın hatıralarıyla doludur.

Şimdi Libyalılar 1911''de işgalcilere karşı yükselttikleri ayyıldızlı bayraklarla meydanlara indiler.

O Trablus ki, Trabzonlu Yunus Emre kardeşimizin Rabbiyle buluştuğu bir mekanın adıdır.

İlahi kadere bakar mısınız?

Trabzon Karadeniz, Trablus Akdeniz kıyısının birer şehridir.

Yunus Emre kardeşimiz bu iki şehir arasında ebediyyen sürecek bir kardeşliğe daha vesile oldu ölümüyle.

Karadeniz''i Akdeniz''e, Trabzon''u Trablus''a bağlayan bundan daha güzel bir nişan olur mu?

Bir Yunus Emre''miz vardı katar katar gezdiği Anadolu''yu Hak gözüyle birleştirmişti.

Bir Yunus Emre''miz daha oldu Trablus''la Trabzon''u kardeş kıldı.

Sevgili Libya aradığı huzura kavuştuktan sonra Trabzon ve Trablus "kardeş şehirler"inin aralarındaki muhabbeti daha da artıracaklarını umut ediyorum.

Muhabbetimizi baki kılmak için Trablus''ta kurulacak Yunus Emre Türk Kültür Merkezi''ne çok iş düşecek.

Yunus Emre Çelik kardeşimizin gözü yaşlı ailesinin acısı da bir nebze hafiflemiş olur İnşaallah.

Kendilerini Firavun zannediyorlar!

Kaddafi, Amerikan "ABC" televizyon kanalından gazeteci Christiane Amanpour ile İngiliz "BBC" televizyonu ve "Times" gazetesine yaptığı açıklamada, "Halkım bana tapıyor. Beni korumak için ölebilir" diye konuşmuş.

Hüsnü Mübarek ve Zeynelabidin Bin Ali''nin de Kaddafi gibi düşündüklerinden hiç kuşkum yok.

Her ikisinin de bir türlü ülkelerinden ayrılmak istememelerinin nedeni, içine düştükleri durumu idrak etmekten yoksun olmaları.

Hakikaten askeri darbeyle iktidara gelerek adeta yeni krallıklar kuran diktatörlerin ruh halleri biribirlerine benziyor.

Kendi varlıklarını ülkeleri ve halkları için vazgeçilmez bir kült olarak görüyorlar.

Bu yüzden ne yapmış olurlarla olsunlar, herkesin kendilerine kayıtsız şartsız ram olmasını bekliyorlar.

Halklar '' kurtarıcılar''ına tapınsın istiyorlar.

Firavunlar da aynı şekilde düşündüklerinden zavallı halkları kendilerine kul köle yapmışlardı.

Tabii bir parça megalomani de giriyor işin içine, gözler görmez oluyor, kulaklar işitmez oluyor.

Bir akıl tutulmasına yakalanıyorlar, o hiç bitmeyeceğini zannettikleri iktidarlarını halka devretmek yerine ateşe ve kılıça başvuruyorlar.

Halktan yükselen itiraz seslerini yabancı güçlerin kulaklara fısıldadığı fesat sesleri olarak niteliyorlar.

Böylece tanklarla, keskin nişancılarla halkın üzerine ateş etmeyi kendilerine meşru görüyorlar.

Bu ruh halini tarihten çok iyi biliyoruz.

Hepsi de kendi elleriyle işledikleri cürümlerin bedelini ödeyerek çekip gidiyorlar hayatımızdan.

Geride bıraktıkları eser, kan ve gözyaşı oluyor çoğun.

Ezan''ı Türkçe okutacaklarmış!

Gazeteci arkadaşımız Fehmi Çalmuk''un ortaya attığı bir iddiaya göre "28 Şubat kararları" arasında ezanın Türkçe okunması da varmış.

Hükümet direnince bu madde metinden çıkarılmış.

Çalmuk, bu bilgiyi dün ebedi yolculuğuna uğurladığımız merhum Necmettin Erbakan''dan almış.

Aradadan ondört yıl geçti ve 28 Şubat''ın daha bilmediğimiz pek çok karanlık yönünün olduğunu öğreniyoruz.

O dönemde TSK''dan çıkarılan bir binbaşının açıklamalarını okumuşsunuzdur.

Başörtülü eşlerini araçlarının arka koltuklarıyla ön koltukları arasında gizleyerek evlerine gelip gittiklerini, hatta fişlenme korkusuyla bazı subayların eşlerini bagajlarda gizlemek zorunda kaldıklarını dile getiriyordu.

Adeta "biri sizi gözetliyor" şartlarında yaşamak zorunda bırakılan, mahrem hayatları didik didik edilen bu subaylarımızın çektikleri acıları ve uğratıldıkları aşağılayıcı muamelelerin şiddetini hissedebiliyor musunuz?

Düşündükçe tüylerimiz diken diken oluyor.

Meğer nasıl bir süreçten geçmişiz?

İnsan düşünmeden edemiyor, acaba nasıl uygulayacaklardı bu kararı?

Her camiye, her ezan vakti polis yahut jandarma mı koyacaklardı acaba?

İddia doğruysa, 28 Şubat''çıları hakikaten birileri iyi doldurmuşlar..

TSK''nın itibarını yerle bir edecek bundan daha iyi bir gerekçe bulunamazdı çünkü.

Hangi sivri akıllı böyle bir öneride bulunmuş acaba?

Gerçi ülkemizde Türkçe Ezan konusunda 1930''lara dönülmesini isteyenler yok değildi, yüksek sesle gündeme de getirmişlerdi bunu.

Bu yüzden "böyle bir şey vuku bulmamıştır" diyemiyoruz.

28 Şubat geride kaldı ve artık Türkiye olarak önümüze bakmamız gerekiyor.

Yapacak çok işimiz var çünkü.

13 yıl önce
Trabzon"u Trablus"a bağlayan bir nişan..
İstanbul"un Anıt Ağaçları
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…