|
Kamudaki lüks araçların sorumlusu Sayıştay mı, bürokratlar mı?
Habere göre, Sayıştay Başkanlığı'nın hazırladığı rapora göre, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'ndaki araç saltanatının nasıl formüle edildiği açıklanmış.

Haberin başlığı ise “Yerli makam aracı diye ihaleye çıkıp ithal oto almışlar.” Günaydın beyler. Bu köşeyi takip edenler, kamudaki araç saltanatının nerelere geldiğini, lüks araç kullanmanın nasıl formüle edildiğini açıkladığımızı ve çözüm önerilerini sıkça gündeme getirdiğimizi hatırlayacaklarıdır. Her kurumda Sayıştay denetçilerinin odasının olduğu ve bunların bu kurumlarda tam zamanlı çalıştıkları düşünüldüğünde, uzunca bir süre Sayıştay raporlarına bu durumlar yansımamıştır ya da yansıyamamıştır.

Lüks araçta arıza yaptı formülü

Kamu kurumları, araç kiralamasında mevzuata uygun hareket ederek araç kiralama ihalesi yapmaktadırlar. İhaleyi alan firmalar da kurumlara hangi marka lüks araçları vereceklerini bilmektedirler.

İhale sonrasında, daha önce anlaşıldığı üzere, açgözlü makam sahiplerinin lüks araç tutkusundan dolayı kiralanan araçlara arıza yaptı tutanağı düzenlettirilerek ihaleyi kazanan firmaya durum bildirilmektedir. Hatta bunların hepsi kağıt üzerinde yapılmaktadır. İhaleyi kazanan firma da kurumla sıkıntı yaşamamak için arıza yapan araç karşılığında lüks araç vermeyi önermekte ve kurumlar da daha önce anlaştıkları üzere bu öneriyi kabul ederek makam sahiplerine lüks araçları vermektedirler. Yani ihale yapılmadan önce firmanın hangi marka aracı vereceği dahi bilinmektedir.

Sayıştay Bakanlıkta hangi usulsüzlükleri bulmuş?

Habere yansıyan Sayıştay Raporu'na göre, araç kiralamalarının Bakanlar Kurulu kararlarına uygun olarak yapıldığı ancak sözleşme imzalandıktan sonra bazı sıkıntılar yaşandığı belirtilerek, “Sözleşme imzalandıktan sonra çeşitli nedenlerle (şartnamede belirtilen aracın ellerinde bulunmaması, araçların arıza yapması v.b.) yüklenici firma tarafından karşılanamayacağı gerekçe gösterilerek, aynı özelliklerde fiyat farkı ödenmeksizin sunulan yabancı menşeli araçlar hizmetlerin aksamaması amacıyla birimler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.”

Görüleceği üzere, daha önce bu köşede kamu kurumlarının lüks araçları nasıl temin ettiklerini açıklamıştık. Bu köşeyi takip edenler, Sayıştay raporuna yansıyan hususların aynen köşede belirtmiş olduklarımızla paralel olduklarını görmüşlerdir.

Soru şu: Sayıştay Başkanlığı yıllardır neredeydi?

Sayıştay'ın tespit ettiği usulsüzlükler yeni yapılan ve bilinmeyen usulsüzlükler değildir. Yıllardan beridir bilinen ve üzerine gidilmeyen usulsüzlüklerdir. Asıl üzerinde durulması gereken husus, bu usulsüzlüklerin nasıl görül(e)mediği ya da Sayıştay'ın elini kolunu bağlayan neydi? Sayıştay niçin bu zamana kadar görevini yapmamıştı? Demek ki denetçiler, isterlerse sorunun üzerine gidebiliyorlar ve raporlaştırabiliyorlar. Şayet denetçiler bu hususları daha önce tespit ettiler de başkaları rapordan çıkardıysa bunun da hesabının sorulması gerekmektedir.

Bu zamana kadar görevini layıkıyla yapmayan ve bu kadar yanlışı görmeyen Sayıştay denetçileri hakkında hangi işlemlerin yapılacağının da izahı gerekmektedir. Şayet Sayıştay Başkanlığı hakkıyla görevini yapmış olsa, hiçbir bürokrat yanlış yapmaya cesaret edemez. Maalesef bürokratları cesaretlendiren husus, Sayıştay Başkanlığı'nın kayıtsız kalmasıdır.

Kaldı ki habere yansıyan rapordaki hususlar o kadar yaygın hale gelmiştir ki lüks araç kullanan makam sahipleri açısından bu olay vakayı adiye haline gelmiştir. Yoksa yıllarca bu saltanat devam edebilir miydi?

“Genelgeye uymak bir yana, asıl sıkıntı lüks araçlarda” demiştik

Bu köşede sıkça gündeme getirdiğimiz lüks araç kullanımı hakkında üzerine basa basa defaatle şunları yazmıştık.

Bazı makam sahipleri kendilerini o kadar ağır hissetmektedirler ki yerli araçlar bu kişileri taşıyamaz hale gelmiştir. Bu makam sahiplerini Audi A-6 marka araçlardan başkası taşıyamaz hale gelmiştir. Üzüm üzüme baka baka karardığı için de kamu kurumlarının üst düzey bürokratları açık yasağa rağmen bir yolunu bularak lüks araçları makam aracı olarak kullanmaktadırlar.

Tasarruf Genelgesi açıkça 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümlerinin izin verdiği haller hariç, hiçbir makama arazi binek, jeep gibi taşıtlar ile yabancı menşeli taşıt, makam aracı olarak tahsis edilmeyeceğini belirtmesine rağmen bu kural açıkça çiğnenmektedir.

Bu konudaki suiistimali önlemek için çıkarılan Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği dahi çare olamamıştır. Bu tebliğe göre, kurumlar mali kaynaklarının değerlendirilmesinde faiz veya kâr payı dışında ayni ya da nakdi herhangi bir menfaat temin edemez. Bu kadar açık ifadeye rağmen bankalar hala lüks araç temin etmeye devam ediyorlar.

Formül bulamayan destek daire başkanının vay haline demiştik

Malum olduğu üzere, kamu kurumlarındaki çay, çorba, araç vb. işlerin sorumluları destek daire başkanlarıdır. Kurum yöneticileri başka kurumların yöneticilerinin araçlarına bakarak aynısından istediklerini belirtirler. Formül bulmak destek daire başkanlarının işidir ve formül bulamayan gider. Her zorluk, sınırları zorlayarak çözüm buldurur. Çözümün hukuki veya gayri hukuki olmasının hiçbir önemi yoktur.

Sayıştay denetçileri kamu kurumlarında araç kullanıyorlar mı?

Üzerinde durulması gereken bir husus da Sayıştay denetçilerinin görev yaptıkları kurumlarda araç kullanıp kullanmadıklarıdır. Bize gelen bilgiler, Sayıştay denetçilerinden bazılarının hakları olmadığı halde kamu kurumlarının araçlarını kullandığı yönündedir. Yani, maalesef denetçilerden bazıları da makam aracı kullanmaktadırlar. Dolayısıyla bu durumun izahının yapılması gerekmektedir.

Ümit ederiz ki Sayıştay Başkanlığı bu konunun üzerine gidecektir ve gitmelidir de.

Bir de Sayıştay denetçilerinin çocukları hangi kurumlarda görev yapıyor ve hangi usullerle göreve alınmışlar? Bunlardan, eğitim adı altında dernekler vasıtasıyla kamu kurumlarına eğitim verenler var mı? Kamu kurumlarına kitap satışı yapanlar var mı? Ya da akla gelebilecek başka sorular. Bir bütün olarak bu konuların araştırılarak izah edilmesi gerekmektedir. Kimseyi zan altında bırakmak istemeyiz, ancak, bu durumların da bir vakıa olarak bilinmesi ve izah edilmesi gerekmektedir.

Netice-i kelam, herkes vazifesini zamanında ve hakkıyla yapmış olsa kimse yanlış işe tevessül edemez. Önemli olan tuzun kokmamasıdır. Ümit ederiz ki ne demek istediğimiz anlaşılmıştır vesselam.
#lüks araçlar
#Sayıştay
#Netice-i kelam
9 yıl önce
Kamudaki lüks araçların sorumlusu Sayıştay mı, bürokratlar mı?
Gerçek yahut simülasyon: İran-İsrail gerginliği
Hicret ruhu: Diriliş ve varoluş yolculuğu
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!