Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici bir süre dondurmayı tavsiye eden tasarıyı kabul etti.

Beklenen bir karardı.

Avrupa Parlamentosu'nun bugüne kadar aldığı tüm kararlarda

ve

oranları arasındaki fark hiç bu kadar açık değildi. Parlamentoda yer alan sadece 37 üye

dedi. Buna karşılık 479 oy sözde kendilerince bir uyarı verdi.

Parlamento'nun müzakereleri sonlandırma gibi bir yetkisi yok.

Türkiye'nin AB üyelik sürecini dondurma gibi birlik içerisinde kalıcı hasarlara yol açacak bir adım atacak yetkisi de yok.

Alınan karar sadece üye ülkelerin yönetimlerine siyasi bir mesaj iletiyor.

Türkiye aleyhine alınan bu karar tasarısının herhangi bir bağlayıcılığı olmasa da siyasi açıdan görmezden gelinmesi pek mümkün değil. Avrupalı dostlarımız (!) muhakkak ki bu adımı enine boyuna tartışacak, değerlendirecek, aleyhimize kullanacak ve Türkiye'ye parmak sallayacak…

Buraya kadar da bir sorun görünmüyor Türkiye açısından.

Karar alındı.

Bundan sonra ne olacak?

Bizi asıl ilgilendiren bu kısmı.

Bu nedenle düne nazaran biraz daha odaklanmalıyız Avrupa siyasetine.

AB üyesi ülkelerin nasıl bir tavır takınacağını en ince ayrıntısına kadar not etmeliyiz.

Günü geldiğinde masaya vurulacak yumruğun sert olması gerekiyor ve o elin güçlenmesi.

Bundan sonraki süreçte prosedür gereği bu parlamentonun başkanı olan kişi, Martin Schulz, onay sürecinin ardından kararı AB Konseyi'ne, AB'ye üye ülkelere, Türkiye'ye ve 15 Temmuz'da darbecilerin önemli hedeflerinden biri olan Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderecek.

Türkiye ise daha karar açıklanmadan günler önce yaptığı gibi oylama sonucunu dikkate almayacak, yok sayacak ve Türkiye'nin Brüksel'deki AB Daimi Temsilciliği aracılığıyla AP'ye iade edecek.

Tıpkı iki ay önce yayınladıkları AB ilerlene raporunda olduğu gibi.

Özellikle 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin ısrarla altını çizdiği

sözünün bir yansıması olarak görülmeli alınan bu karar.

Kararın tek gerekçesi Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişiminin ardından ortaya çıkan durum ve OHAL uygulamasının getirdiği şartlar.

Yani Türkiye'nin terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürmesi Avrupa'nın tehdit içerikli aldığı bu kararın en büyük gerekçesi.

Avrupa Parlamentosu üyelik müzakerelerinin yeniden başlayabileceğini de söylüyor aynı kararda. Tek şartları ise

.

Yani Türkiye'ye sus, otur ve sana söyleneni yap diyor.

15 Temmuz'un ardından artık düşmanlarını daha net görebilen, sadece görmekle kalmayıp bu düşmanların hangi cephelerde nasıl bir pozisyon takındıklarını yakından izleyen bir Türkiye var.

İzlemekle kalmayan, söylemden öteye bir adım atan ve taarruz pozisyonunda en ufak bir saldırıya karşı sessiz kalmayan bir Türkiye.

Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkelerin terör örgütlerine verdikleri destek malum.

Söz konusu Türkiye olunca tüm terör örgütleri ile işbirliği yapan ve bu terör örgütleri ile açık seçik masaya oturabilen bir yapının attığı bu adım devede kulak.

Bundan çok daha kötülerini gördük.

Bizim için hiçbir şey ifade etmiyor.

Bunu kendileri de çok iyi biliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündeme getirmişti. Erdoğan'ın

sözleri, AB'nin bundan sonraki süreçte Türkiye üzerindeki etki derecesini de belirlemiş oldu.

Türkiye artık bu kararın ardından kendine yeni bir yol haritası çizmek durumunda. Bu yol haritasının en önemli sinyali de yine Erdoğan tarafından dile getirildi: Şangay 5'lisi…

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Çünkü artık hiçbir şey görünmez değil.

Tüm taraflar saflarını belirlemiş, modern tekniklerle savaş halinde.

Bu modern tekniklerde kullanılan silahlar da öyle bildiğiniz ateşleyici silahlar değil.

AP'nin aldığı bu karar Türkiye'ye karşı kullanılmış bir silah.

Avrupa ilk kurşunu sıktı; sıra Türkiye'de….

Türkiye'nin elinde bulunan en güncel silah Geri Kabul Anlaşması…

Gün bugün…

Hadi ateşleyelim ve bir sonraki hamlelerine göre yeni silahlar belirleyelim.