|
DAEŞ hikaye, asıl amaç Musul

Musul Operasyonu'nun arkasındaki tek askeri yapının ve operasyonu yöneten tek gücün Irak merkezi hükümeti olduğuna yönelik yürütülen müthiş algı operasyonu var.



Bu algı operasyonunun tohumları haftalar önce Türkiye'nin -

Musul'a yönelik bir operasyonda masada ve sahada olacağız

- açıklamasının hemen ardından ekilmeye başlandı.



Bunun için de kullanabilecekleri en iyi piyon Irak Başbakanı Haydar El İbadi seçildi.



Göreve geldiği andan itibaren ülkesi adına tek bir söz söyleme hakkı dahi bulunmayan, Amerika'nın Irak'taki sesi görevini yürüten İbadi, Musul operasyonunun hemen öncesinde ardarda yaptığı açıklamalarda operasyona katılacak ülkeleri ancak kendisinin belirleyebileceğini söylemişti.



Bu açıklamalarına da destek olması için hamisi Amerika'yı işaret etmişti.



Geçtiğimiz haftalarda ABD'den İbadi'yi destekler açıklamaları sayfa sayfa okuduk.



Düşünsenize Irak'ta uluslararası güçlerin katılacağı bir operasyon yapılacak ve bu operasyona katılacak ülkeleri de her bir karış toprağı terör örgütlerinin vatanı haline gelmiş bir ülkenin başbakanı belirleyecek.



Türkiye'nin muhtemel Musul operasyonuna katılma konusundaki kararlılığı malumdu. O kararlılık Türkiye'siz operasyonun başladığı şu saatlerden itibaren aratarak devam ediyor.



Türkiye'nin Musul konusunda taşıdığı kaygılar, bölge güvenliği ve huzuruyla paralel.



Bu gerçeğin ışığında bölgede bulunan ve binlerce kilometre öteden gelen ülkelerin asıl amacının teröristlerden temizlenmiş alanlar, bölge güvenliği ve huzuru olmadığını çok rahat okuyabiliyoruz.



Neden Irak hükümeti daha önce DEAŞ'tan korunmak için yardım talep ettiği Türkiye'nin desteğini bölgenin temizlenmesi sırasında istemiyor?



Hem de elinde DEAŞ'le nasıl mücadele edilir? ve DEAŞ'ten topraklar nasıl temizlenebilir? Sorularına kitap gibi cevap verecek bir

Fırat Kalkanı Operasyonu

devam ederken.



Şunu çok açık bir şekilde görebiliyoruz.



Musul Operasyonu'nun asıl ve tek amacı DEAŞ ile mücadele ya da DEAŞ'in bölgeden temizlenmesi değil. Bu sadece oynanan oyunun ufak bir bölümünü oluşturuyor.



Musul'un DEAŞ'ten temizlenmesi tamam ama asıl film o temizliği ardından atılacak adımlarda başlıyor.



Eğer tek hedef DEAŞ olsaydı bu terör örgütüne nasıl kök söktürüldüğünü tüm dünyaya haftalar içinde gösteren Türkiye'nin, bırakın bu operasyona katılmak için davet edilmesini, operasyonu yönetmesi için kapısında yatmaları gerekmez miydi?



Çok farklı senaryolarla karşı karşıyayız.



Musul, hem tarihi hem de şuan ki etnik yapısıyla çok farklı bir konumda. Irak'taki son Sünni yerleşim merkezi olma özelliği taşıyor. Musul'da yaklaşık iki milyona yakın sivil yaşıyor ve bu sivillerin yüzde 90'ını Sünni Araplar oluşturuyor. Diğer etnik gruplar ise DEAŞ'ın bu kenti işgal etmesinin ardından şehri terk etti.



Şimdi asıl soru DEAŞ'tan temizlenen Musul'a kimler yerleştirilecek?



Bugünden şunu görebiliyoruz.



Musul'a kimin hâkim olacağı sorusuna Türkiye'nin katılmasının istenmediği bu operasyonunun sonucu karar verecek.



Şii İran etkisindeki Bağdat yönetiminin ordusundaki askerlerin büyük çoğunluğunu Şii'ler oluşturuyor ve malum Bağdat yönetiminin askeri gücü de sınırlı. Bunun için Irak'ın neredeyse hemen hemen tamamında İran'ın eğittiği Şii milisler aktif rol oynuyor.



Çok uzağa gitmeden yakın tarihe bakın. İran kontrolündeki bu Şii milislerin ele geçirdiği bölgelerde hep Sünnilere yönelik katliamlar ve zorunlu sürgünler yaşandı.



Benzer katliamın Musul'da yaşayan Sünnilere de uygulanacağı, gün gibi ortada.



Türkiye'nin en büyük kaygısı da bu noktada yaşanıyor. Musul'a Şii milislerin hakim olması halinde oradaki Sünnilerle bir mezhep çatışması çıkma ihtimali Türkiye'nin kırmızı çizgisi.



Ankara bu coğrafyada yaşanacak muhtemel bir mezhep savaşının yıllarca süreceğinin ve yayılarak devam edeceğinin farkında.



Bu zamana kadar atılan adımlarda asıl hedefin DEAŞ değil, Musul olduğunu gördük.



Eğer operasyonun seyri ya da en ufak adım mezhep savaşına zemin hazırlayacak bir nitelik taşırsa Musul Operasyonu'na kimseye danışmadan dahil olacak bir Türkiye var.



Tıpkı Fırat Kalkanın da olduğu gibi.



Bu bağlamda önümüzdeki ilk bir hafta çok önemli.




#Musul
#Fırat Kalkanı
#Suriye
#DAEŞ
8 yıl önce
DAEŞ hikaye, asıl amaç Musul
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler