Türkiye'nin stratejik ortağı, bölgede en önemli müttefiki, terör örgütlerine karşı kesin bir işbirliği ve iki ülke arasındaki ilişkilerde en iyi dönemlerden biri vs…
Başlık kısmında ABD ve Türkiye'nin aynı anda yer aldığı bir haberin içeriğinde okunmazsa olmazlardan birkaç cümle.
Türkiye'de meşru hükümeti ortadan kaldırmayı amaçlayan, darbe ile ülkenin başına gelmeye çalışan, bunun için Türkiye'nin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kendi emelleri doğrultusunda kullanan, savaş uçaklarını, tanklarını, silahlarını o ülkenin vatandaşlarına doğrultan Türkiye'nin karşısındaki en tehlikeli terör örgütü.
FETÖ ile ilgili bir haberin içeriğinde üzerinde durulmadan ya da altı çizilmeden geçilmeyecek birkaç tanımlama.
Bu örgütün en tepesindeki isimin teröristbaşı Fetullah Gülen'in ABD'den Türkiye'ye iadesi ile ilgili süreç de devam ediyor. Aslında bu süreç 17/25 Aralık darbe girişiminin ardından başlatılmıştı. Mesafe alamamasının nedeni ise ABD'yi tatmin edecek kanıtların sunulamaması oldu.
ABD ve Türkiye arasında 1979 yılında imzalanan suçluların iadesine yönelik bir anlaşma var. Bu anlaşma siyasi suçları kapsamıyor. 17 Aralık sonrasında adım atılamamasının en önemli nedeni bu.
Ama 15 Temmuz sonrası süreç çok farklı şekillendi. Meclis bombalandı, Bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ı öldürülmek istendi, yüzlerce insan şehit edildi, binlerce insan gazi oldu.
Bu anlaşmada eğer taraf ülkelerden birinin liderine suikast girişiminde bulunmuş ya da terör faaliyeti gerçekleştirilmişse o kişi
önce bulunduğu ülkede tutuklanır ardından da deliller incelendikten sonra ilgili ülkeye iade edilir diyor.
Aslında olay çok basit. Az önce ABD ve FETÖ'yü tanımlarken altına karaladığımız bir kaç olmazsa olmaz cümle Gülen'in bulunduğu ülkede tutuklanmasını gerektiriyor. Burada herhangi bir delil ya da belgeye de ihtiyaç duyulmuyor. Ama olması gereken olmuyor.
Darbe girişiminin ardından başlatılan iade sürecinde kolilerce belge ve delil ABD'ye ulaştırıldı, ABD ve Türkiye bu süreç için özel heyetler oluşturdu, liderler düzeyinde yapılan tüm ikili görüşmelerde
cümlesi doğrudan dile getirildi.
Türkiye yapılması gerekeni yaptı. Bu güç oyununda eli güçlü taraf olarak masada.
Artık bundan sonraki süreçte hamle sırası Amerika tarafında.
Ama elinde çok fazla seçenek yok.
En güçlü ihtimal Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri ekseninde şekilleniyor. Obama yönetimi bu ağır taşın altına elini koymayı istemiyor. Delillerin incelenme sürecini zamana yayıp bu taşı yeni seçilecek başkanının kucağına bırakma ihtimali daha ağır basıyor.
Bir diğer seçenek ise Türkiye'nin baskılarına daha fazla kulak tıkayamayacağını anladığı anda iki ülke arasındaki uluslararası anlaşma gereği teröristbaşını ABD'deki bir hapishaneye tıkacak. Sonrasına bakacak.
Şunun kesinlikle görülmesi gerekiyor. Süreç nasıl işlerse işlesin Fetullah Gülen'in ABD'deki seçimler öncesinde Türkiye'ye iade edilmesi pek muhtemel görünmüyor.
ABD bu örgütü en az Türkiye kadar tanıyor. Ve bu yapının sadece Türkiye'de devletin içine sızmadığını biliyor. 100'den fazla ülkenin yönetiminde bu terör örgütünün söz sahibi olduğu bilinen bir gerçek.
Sadece ülke yönetiminde değil, bulunduğu ülkelerin ekonomisini, sosyal yapısını, eğitim sistemini ve en önemlisi azımsanmayacak miktarda taban yapısını da elinde bulunduruyor.
FETÖ, Türkiye'de gerçekleşmeyen darbenin başka bir ülkede yine bu örgüt vasıtasıyla hayata geçme ihtimalini hep göz önünde bulunduran Amerika için bu bulunmaz bir hint kumaşı.
Yani ABD, bu yapıyı altın yumurtlayan bir tavuk olarak görüyor, elinde tutuyor ve iade meselesini pek de gerçek gündemine almıyor.
Türkiye'nin iade konusunda kesinlikle geri adım atmayacağı bilinen bir gerçek. Hal böyle olunca asıl izlenmesi gereken bundan sonraki zaman diliminde ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri gibi görünüyor.
Hiç şüphesiz ki bölgedeki güç dengeleri ve şekillenen yeni ilişki ağları bu seyirde en belirleyici unsur olacak.
