sözü bir kez daha hayat buldu.
Bırakın Türkiye'yi dünya, darbeler tarihi böyle bir kahramanlık mücadelesine şahit olmadı. O kahramanlık mücadelesinde yaşanan birçok
ders kitaplarında okutulmalı. Okutulmalı ki; Milli mücadele ruhu taze taze bir kez daha hafızalara kazınmalı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun dediği gibi Bu millet namlusunu kendisine çeviren tanka selam durmadı.
Yazılacak o kadar çok şey var ki bu kahramanlık destanında sırasıyla hepsini anlatırız.
Ama şuan çok daha önemli bir konu var. Bu ülkenin yüce Meclis'ini, İstihbarat Teşkilatı'nı, Emniyet Müdürlüğü'nü bombalayan,
, vatandaşına kurşun sıkan örgütün başındaki ismin durumu.
Türkiye darbe girişiminden 15 Temmuz akşamı saat 10.00 gibi haberdar oldu, tüm dünya gibi. O saatlerde Moskova'da olan ABD Dışişleri Bakanı Jhon Kerry ilk açıklamasını yaptı ve darbecilere sahip çıktı: “
” Kerry bu açıklamanın cümlesi cümlesine aynısını Mısır'daki darbenin ardından da yapmıştı.
Saatler ilerledikçe yani darbe girişiminin başarısız olduğu anlaşılmaya başlandığı anlarda bile geri adım atmadı ABD adına konuşan isim. “
açıklaması başarısız darbe girişiminden duyulan rahatsızlığı özetliyordu.
Bir sonraki açıklaması ise Türkiye'yi NATO ile tehdit etmesi oldu. Brüksel'de konuşmuştu ve "
" cümlesini kurmuştu. Washington Post gazetesi de bu açıklamayı son dakika koduyla dünyaya duyurmuştu. ABD içinde bu açıklama rahatsızlık yarattı. Washington Post daha sonra bu yorumunu geri çekti ve Kerry'nin NATO sözlerinin bu mealde olmadığını duyurdu. Kerry büyük fotoğrafı gören abilerinden bir fırça yemişti ve o cümlenin kurulma vakti şimdi değildi.
Ama olan bir kere olmuştu.
Darbe girişiminin başarısız olduğunun kesin olarak anlaşıldığı sıralarda Kerry Brüksel'deydi. Yanında da AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini vardı. İki isim Türkiye'de yaşanan durumu ele almışlardı. İkinci açıklamayı da burada yaptı. Yumuşama yoluna giden Kerry bu kez "
" dedi.
Buraya kadar her şey olması gerektiği gibiydi.
Bundan sonraki süreç daha önemli. Bu örgütün liderini topraklarında koruma altında tutan Kerry'e Türkiye'ye iade edip etmeyeceği soruldu.
yönündeki şartlı açıklaması bu darbenin baş planlayıcılarından birinin ABD olduğunun da en büyük kanıtı.
Nasıl mı?
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında 1980 yılında imzalanan
konusunda bir anlaşma var.
deniyor.
15 Temmuz darbe girişiminde bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otel basılmış, Cumhurbaşkanı suikasttan dakikalarla kurtulmuştu. Yani Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın canına kastedilmişti. Hem görüntü kayıtları hem de suikastı gerçekleştirenlerin ifadeleri ortada.
Durum böyle olunca şimdi ABD'nin Gülen'i iade etmemesinin önündeki tüm engeller de kalkmış oldu.
Dün Gülen'in iadesinin gerçekleştirilmesi için Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı 4 dosya ABD'ye gönderildi. O dosyalar arasında en önemlisi bu özel anlaşmayı içeren madde.
Bakalım Mısır'da, Libya'da, Tunus'ta, Irak'ta hayata geçirdiği planı Türkiye'de tutturamayan ABD, bu kez nasıl bir yalana sarılacak?
Ya da sarılacak yalan kalmadığını anlayıp nasıl bir adım atacak?
ABD ile asıl meselemiz bundan sonra başlıyor.