|
Sahada varsan, masada varsın

Sadece bu coğrafyada değil, artık tüm dünyada devletlerarası ittifakların ciddi ciddi sorgulandığı dönemleri yaşıyoruz. Sadece ülkeler arası ittifakların değil, bu ittifakların gerekliliği ya da şekli de bu sorgulamanın bir diğer önemli ayağını oluşturuyor.

Son yaşanan ayrışmalar-birleşmeler
'Siyasette 24 saat çok uzun bir süre'
anlayışının artık
‘İttifakta 24 saat çok uzun bir süre'
anlayışı için de geçerli olduğunu kanıtlamaya başladı bile.

Sadece bu coğrafyaya bakarak Irak’ın işgali ile başlayan süreçten bugüne kadar devletlerarası yaşanan evlenme-boşanmaların, hatta yeniden barışıp tekrar ayrılmaların neden ve sonuçlarını iyi okuyarak, ittifak tanımını bugünün koşulları ile yeniden okumak gerektiği gerçeğini gözardı edemeyiz.

Küresel anlamda artık
savaş
ların ülkeler arası değil, terör örgütleri üzerinden yürütüldüğü gerçeğini bir kenarda tutarsak,
ittifakların evrilme
sürecini çok daha net bir şekilde anlayabiliriz.
Çok zor bir coğrafyada yaşıyoruz, daha da zorlaşacağa benziyor. Kuzey Irak’ta yaşanan korsan referandumdan, Suudi Arabistan’da
ABD-İsrail
’in ortaklaşa müteahhitliğine soyunduğu
Yeni Suudi Arabistan
inşası için atılan adımları bir bütün olarak okumak büyük fotoğrafı daha da berrak hale getiriyor.
Rusya ve Türkiye’nin bölgede son zamanda yakaladığı ortaklaşa atılan çıkar adımlarının sadece bu iki ülkeyi değil, bölgedeki
aktör güç
devletlerinin hem iç hem de dış siyasetteki adımlarını da ciddi manada etkilemeye başladığını görüyoruz. Bunun
küresel güç
olma yolunda önemli bir mihenk taşı olduğunu da görmezden gelmeyelim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya temaslarında sahada yakalanan işbirliğinin masaya nasıl yansıdığını ikili basın toplantısında liderlerin hem söylemleri ile öne çıkardıkları başlıkları hem de beden dillerini basit bir okumayla görebilirsiniz. Bu ‘
sahada yoksan masada da yoksun
’ gerçeğini getirip önümüze koyuyor.
Erdoğan – Putin görüşmesinde başta Suriye olmak üzere hem bölgesel diğer gelişmeler hem de iki ülke arasındaki ilişkilerin detaylı bir şekilde ele alındığını biliyoruz. Her iki liderin açıklamalarının özetini bir cümle ile özetlemek gerekirse çıkan manşet
Siyasi Çözüm Mutabakatı
oldu. Yani Suriye’de eğer bir çözüme ulaşılacaksa bunun diplomasi yani uzlaşma ile yani masada çözülmesi gerçeği Erdoğan ve Putin tarafından altı çizilerek vurgulandı.

Peki ya askeri adımlar?

Tam bu açıklamaya paralel ABD’den de dikkat çeken bir çıkış geldi. Orada da
Siyasi Çözüm
vurgusu öne çıktı. ABD, Putin –Erdoğan görüşmesinin ardından bu zamana kadar sorunun çözümü noktasında somut hiçbir göstergeye imza atamayan Cenevre görüşmelerinin öneminden bahsetti; Savunma Bakanı Mattis,
Cenevre’de görüşmeler belirli bir diplomatik çözüme ulaşıncaya kadar askeri olarak bölgede kalmaya devam edeceğiz
dedi.

Bu açıklama bize siyasi çözümde masada olabilmek için atılan askeri adımların ya da askeri varlığın ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Sahada ne kadar söz sahibiyseniz masada da sesiniz o kadar güçlü çıkar. Türkiye – Rusya ve İran’ın Astana sürecinde masada aldıkları kararların, sahadaki askeri adımlarla hayat bulduğu gerçeğini gözardı edemeyiz.

Amerika da Cenevre sonuçlanıncaya kadar askeri olarak bölgede kalacağız derken, askeri operasyonların, devletlerin diplomasi adımlarında ne kadar belirleyici ve etkili olduğunu gösteriyor.

Fırat kalkanı ve İdlip operasyonu ile teröre vurulan darbe masada Türkiye’nin elindeki en önemli belge. Şimdi Afrin operasyonunun meyveleri ekiliyor.
Afrin
Türkiye’nin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunun önemli ayaklarından biri. Ankara’nın bu konudaki kararlılığını biliyoruz. Yakın bir zamanda gerçekleşmesi muhtemel bir Afrin çıkarmasının konuşulduğu bir dönemde
Suriye’de çözüm isteniyorsa bu masada sağlanır
söylemlerini pek de iyi okumayın.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’ya hareketinden önce yaptığı açıklamada Vietnam’da buluşan Putin ile Trump’ın
Suriye’de askeri çözüm olmaz
fikrinde birleşmesini eleştirmiş,
ABD'nin 13, Rusya'nın 5 üssü var. Askeri çözüm mümkün değil diyenler askerlerini çeksin
sözleri askeri operasyonların bölgedeki tüm aktörler için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bunun için Erdoğan-Putin görüşmesinden ne sonuç çıktı sorusuna
Suriye için
siyasi mutabakat
cevabı vermek yerine
ne kadar askeri adım o kadar siyasi çözüm
cevabını tercih edenlerdenim.

Hele hele hem Afrin operasyonunun an meselesi olduğu hem de Türkiye’nin askeri adımlarının bu denli sıklaştığı bir dönemde Türkiye’yi sadece masaya yani siyasi çözüme mahkum etmenin pek de iyi niyetli yaklaşımlar olmadığını görmek gerek.

Sahada varsan, masada varsın.

#Recep Tayyip Erdoğan
#Rusya
#Afrin
6 yıl önce
Sahada varsan, masada varsın
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’