Kendi menfaat ve çıkarlarını her zaman ön planda tutan ve çevresine ördüğü duvarlara hep bir soru işareti bırakan TÜSİAD bizleri yine şaşırtmadı.
7 Haziran seçimlerinin ardından oluşan siyasi kaos ortamını kendileri açısından bir başarı hikayesi olarak gören bu yapı, Türkiye'nin içinde bulunduğu kırılma noktalarında hep o kırılmanın
ayağını oluşturmaktan geri durmayan adımlarla sahnedeki yerini aldı.
Çok uzağa gitmeye gerek yok.
Bu kurumun yakın tarihine bakıp inceden bir mum yaktığınız zaman aydınlanan tarafların Türkiye'yi nasıl karanlığa itebiliriz çabalarının kendi aralarındaki oyunlarına şahit olduğunuzu göreceksiniz.
1971'de İstanbul merkezli, iş dünyasını temsil eden önde gelen Türk iş adamlarınca kurulan örgüt zamanla kabuğuna sığamadı.
1960'lı yıllarda sendikal hareketlerle sol kesimin siyasi açıdan güçlenmesi ve 12 Mart Muhtırası örgütün kurulmasını hızlandırıcı etkenler oldu. 12 önde gelen sanayicinin 2 Nisan 1971'de verdiği imza sonucunda, hükümet örgütün kuruluşunu 20 Mayıs 1971'de resmen kabul etti.
Bu tarihten sonra iş dünyasından ziyade siyasetle yakından ilgilenen bu kuruluş, Bağımsız hareket edemediği ve hükümete karşı etkili bir güç oluşturamadığı gerekçesiyle yapısında değişikliğe gitti.
1979'da gazetelerde başlattığı ilan kampanyası sonucu Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümetin düşmesinde önemli rol oynadı. Ondan sonra kurulan Süleyman Demirel başkanlığındaki azınlık hükümetine de destek verdi.
24 Ocak Kararlarının alınmasında kilit rol oynadı. Yani Türkiye'nin ekonomisinin millileşme yolunda attığı adımları hiçe sayarak ülke ekonomisinin yabancı sermayedarların kucağına bırakılmasında başroldeydi.
Türk ekonomisini köleleştiren bu kararların arkasındaki asıl gücün
olduğu gerçeği çok sonra anlaşılacaktı.
Daha sonra 1995 genel seçimlerinden Refah Partisi'nin birinci çıkmasıyla Anavatan - Doğru Yol koalisyonunun oluşması için göz dolduran bir mesai harcadı.
28 Şubat döneminde takındığı rol,
2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve paralelindeki Cumhuriyet mitingleri,
olayları ve
Aralık darbe girişimleri,
siyaseti ve
darbe girişimi,
Terörün siyasi ve medya ayağıyla mücadele
Ve son geldiğimiz kertede
ile olan ilişkiler ve dolarla mücadele…
Kuruluşundan itibaren milli değerlerden uzak durmayı sanki kendisine görev addetmiş TÜSİAD'ın bugün izlediği yol ve takındığı tavır bizi neden ise hiç şaşırtmadı. Sırtını bu ülkeye değil Avrupa'nın değer ve normlarına yaslayan bir yapıdan da daha fazlası beklenemezdi.
Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD Yüksek İstişare toplantısını gerçekleştirdi. Başbakan Binali Yıldırım ve ekonomi kurmayları da bu toplantıda hazır bulundu.
Burada bir konuşma yapan yapının başındaki isim Cansen Başaran Symes, TÜSİAD ile özdeşleşen
açıklamalarını ardı ardına sıraladı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu
u görmezden gelen Symes'a göre;
kaldırılmalı
korunmalı
Ekonomi düzelmeli
kesinlikle gelmemeli.
Hatırlayalım:
Avrupa parlamentosunun Türkiye ile müzakereleri dondurma kararının gerekçelerinin birebir aynısını sıralayan TÜSİAD, bir kez daha durduğu yeri ve bu ülkede kimler adına sözcülük yaptığını göstermiş oldu.
Unuttuğu bir şey vardı ki o da artık Türkiye'nin eski Türkiye olmadığıydı.
Her şey o kadar saf ve berrak ki; artık süslü cümlelerin mahiyetinin orta oyunu repliklerinden öteye gidemediği bir zaman dilimi.
Neyse…
TÜSİAD'ın CHP ile yakın işbirliği malum.
Malum bir tarafta siyaset diğer tarafta para…
İkisinin yanyana geldiği bir dünyada hangi demokratik etikten bahsedilebilir ki…
Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu'nda soğuk terlere neden olan bir olay duydum.
Olayın ana karakteri CHP'nin Avrupa'daki bir temsilcisi….
İddiaya göre Belçika başta olmak üzere Avrupa'da faaliyet gösteren CHP'liler uzun zamandır bu isimden rahatsızmış. Bu kişinin parti çıkarları ve politikası ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını düşünen bir grup CHP'li soluğu genel merkezde Kılıçdaroğlu'nun odasında almış.
Durumu ayrıntılı delilleri ile CHP genel başkanına anlatmışlar.
Bu kişinin CHP'yi temsil edemediği gerekçesi ile partideki görevinden alınmasını talep etmişler.
Kılıçdaroğlu önce neyse sorun hallederiz sıkmayın canınızı minvalinde cümleler sarfedip partilileri sakinleştirmeye çalışmış.
Daha sonra kimdir bu şahıs diye açmış, bakmış, araştırmış yüzü bir anda düşmüş.
Yine söylenenlere göre başını önündeki dosyadan kaldırıp kendisine şikayete gelen partililere mahcup bir ifade ile
.
demiş.
CHP'liler geldikleri öfkeye bir yenisini daha ekleyip odayı terketmişler.
Şimdi iki soru var:
Bu olay gerçekten yaşandı mı?
Eğer yaşandıysa TÜSİAD, bu kişinin dışında daha kaç CHP'linin maaşını ödüyor ?