Her salı farklı bir telaş sarar Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni. Aşçısından çaycısına, polisinden danışmanına, temizlikçisinden gazetecisine kadar herkeste farklı bir hava oluşur.
İl merkezlerine uzak küçük ilçe merkezlerinde hayatının belli dönemlerini geçirmiş olanlar bilir. Haftanın sadece bir günü o ilçelerde pazar kurulur ve o pazar her hafta farklı bir bayram havasına neden olur.
Nüfusu küçük olan bu yerlerde herkes birbirini tanır, bir gün olmasa diğer gün muhakkak selamlaşır, hal hatır sorarlar. Bir nevi bir ailedir artık onlar.
O yüzden o hafta pazara ilçe dışından gelen pazarcılardan dolayı mı, herkesin bir araya gelmesine vesile olan pazar yerinin samimiyetinden mi bilinmez ama şenlik havası hâkimdir o gün, o yerlerde. Şehirlerdeki pazar yerlerinde bu havayı yakalayamaz, tadına varamazsınız.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün parti grubunda yaptığı konuşmayı hem muhtevası, hem içeriği, hem de verdiği mesajlar nedeniyle çok farklı bir yere koymak ve çok farklı bir açıyla okumak lazım. Birazdan içeriğine bakarız.
O konuşma kadar bir o kadar üzerinde durulması gereken bir detay vardı Ak Parti grubunda. Az önce bahsettiğimiz bayram hâkimdi sanki havada. Anadolu'nun farklı illerinden gelen yediden yetmişe herkesi görmek mümkündü. Eline Çorum leblebisini almış selamlaştığı tanımadığı insanlara ikram eden yaşlı bir teyze de vardı, Gaziantep'in baklavasını tatmalarını isteyen Antepli dede de…
Birbirlerini tanımayan insanlar sanki yıllardır
mış gibi hal-hatır soruyorlar, ayaküstü derin bir sohbete dalıyorlardı. Birbirlerini tanımıyorlardı ama
oldukları davaya gönül vermişliğin rahatlığıyla orada bulunuyorlardı.
Parti yönetiminden milletvekillerine, il ilçe teşkilatlarından sırf o atmosferi solumak için orada bulunanlara kadar o salonda bulunan herkesin gözlerinde farklı bir ışıltı, gönüllerinde yıllar önce yeşermeye başlayan aynı umut vardı.
Fotoğraf o kadar samimiydi ki üzerine onlarca hikâye yazılabilir, o hikâye eşsiz bir tabloyla Ak Parti'nin kuruluş felsefesini özetleyen nadide eserlerden biri olabilirdi.
Görülmeliydi.
Sanki aylardır kopartılan
söylentilerine sözle değil duruşla cevap veriyordu onca insan. Bunca zaman kopartılan yaygaralara sessiz duran, cevap verdikçe o ikircikliklere hizmet edileceğinin farkında olan partililer adına, olması gerektiği gibi
ları vermişti en güzel dersi.
Aynı ışıltı Başbakan Davutoğlu'nun gözlerinde de vardı. Konuşmasına
söylentilerine verdiği mesajlarla başladı. Ak Parti'nin kurucu genel başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ayrı bir yer ayırdı. Vurgulamak istediği noktalar önemliydi. Erdoğan'ın manşetlerle siyaseti dizayn etmeye çalışanlara karşı verdiği kavgaya değinmesi ve hemen ardından aynı kavgaya hazır olduğunu söylemesi tüm dedikodulara ve o dedikodulardan nemalananlara verilen en net cevaptı.
Kurulduğu günden bugüne Türk Siyasi tarihinde birçok rekoru egale etmiş, Türkiye siyasetine farklı bir perspektifi kazandırmış ve hedefinde içeriden ve dışarıdan tökezletmek isteyenlere rağmen bir milim sapma olmamış bir siyasi partiden bahsediyoruz. Siyasi partinin de ötesinde bir davadan.
Koltuk aşkı adına siyasi polemiklerden kavga çıkarmak isteyenlere, o kavgadan kendisine alan açmak isteyenlere
bir tavsiye: Sadece Ak Parti'nin bu zamana kadar atlattığı badirelere, satır aralarına da inme zahmetinde bulunmadan bir göz atın. Yüzleşmek istediğiniz eğer samimiyetle,
ise –ki hiç sanmıyorum- alışıksınız, yanlışınızdan dönün. Yok eğer “
diyorsanız, yalan üzerine inşa ettiğiniz kişiliğinizle oradan oraya savrulun. Biz ve bu hikayenin yukarıdaki gerçek kahramanları, Çorumlu teyze ve Antepli dede de dahil olmak üzere siz ve sizin gibilere alışığız.
Bu dava bitmez. Bugün bir kez daha görüldü ki hele ki partiye gönül verdiğini iddia eden gazeteci görünümlü
la bu ışık hiç sönmez.