|
Faiz indirimi ekonomiyi büyütür

Cumhurbaşkanı “faiz yatırımcı için teşvik aracı ise anlamlı, değilse zülüm aracıdır. Avrupa'da, ABD'de ve Japonya'da faiz sıfıra yakın. Bizde komisyonlar eklendiğinde yüzde 15-17'leri buluyor” diyor.



Bu çağrıyı banka kredisiyle yatırım yapan, işletme sermayesi kullanan şirketler teşvik edilsin, insanlar ucuz kredi bularak konut sahibi olsun ve ekonomik faaliyetler canlansın düşüncesiyle yapıyor.



**



Olağanüstü sürecin, ekonomi hasar görmeden bir an önce toparlanması düşüncesiyle önce bankalara faizi düşürün çağrısı (baskısı) yapılıyor.



Bu çağrı, Türkiye'de

oligopolist bir banka piyasası

(rekabetçi piyasa olmadığından) olduğundan toplumsal fayda açısından yerinde bir müdahaledir. Bu tür regülasyonları en gelişmiş kapitalist ekonomi pratiğinde bile görmek mümkün.



Tam bu noktada merkez bankasının bankaların borçlanma (para alma) faizlerini düşürmesi ve dolaylı olarak piyasaya para bırakma politikası devleti yönetenlerin beyanatlarına aktif destek olarak görülebilir.



**



Cumhurbaşkanının bankalara faiz indirin çağrısına ilk olarak Ziraat Bankası olumlu cevap verdi ve sonrasında diğer özel bankalar özellikle konut kredilerinde önemli düzeyde indirime gittiler.



13 bankanın konut kredisi faiz oranlarını yüzde 1'in altına çektiğini görmekteyiz.



Bu indirimden sonra 100 bin liralık kredi kullanan (5 yıl vadeli) bir tüketici 13-16 bin liralık faiz tasarrufu sağlayabilecek.



Bu tasarruf lobicilerin değil vatandaşın kazanması demektir. Nitekim, faizlerdeki indirim sonrasında konut kredilerinde hızlı bir artış yaşanmaktadır.



**



Faiz indirimi sadece konut sektörünü değil aynı zamanda üretimi canlandırıp ekonomiyi büyütecektir. Çünkü işletmeler hem üretim hem de yatırım sürecinde borç (kredi) kullanmak durumundalar.



Borçlanma faizi üretim maliyeti olarak fiyatlara yansıtılmakta, yüksekliği ölçüde enflasyonist olmaktadır.



Bu gelişme maliyet enflasyonu olarak nitelendirilmektedir.



Türkiye tecrübesi faizleri yüksek tutmanın talebi-tüketimi kısıp

enflasyonu kontrol altına almada işe yaramadığını

, fakat maliyet kanalıyla enflasyonu beslediğini ve yüksek kredi maliyetleri nedeniyle büyümeyi baskıladığını göstermektedir.



O zaman

faizlerle piyasayı hizaya getirme (talebi kısma, enflasyonu kontrol altına alma) yanlışından vazgeçelim

.



**



Avrupa, ABD, Japon ve diğer merkez bankaları piyasayı fonlayıp ekonomiyi canlandırmaya uğraşırken, TCMB piyasayı yönlendiren

faizleri yüksek tutarak girişimcilere yıllardır adeta bedel ödettirdi

.



Son dönemde çok

sorunlu bir siyasi

(ülkenin bağımsızlığına, bekasına kasteden darbe girişiminden sonra)

ve ekonomik süreç

yaşanmasına rağmen Merkez Bankasının faiz politikasında reel sektörün beklentileri doğrultusunda bir politika belirleme sürecine girdiği ve reel sektörün ayağındaki

faiz prangasını

çözmeye çalıştığı görülmektedir.



**



Faizlerin sadece piyasa – reel sektör ayağı yok.



Yüksek faiz

(ki burada belirleyici faiz oranı merkez bankasının açıkladığı politika faizidir); bünyedeki sıcaklık/ateş gibidir.



İç talebi, ekonomik büyümeyi, enflasyonu, borçlanmayı, yabancı sermaye girişlerini ve kısaca

bütün ekonomiyi etkileyen, kapitalist sistemin en önemli politika araçlarından biridir.


**



Sonuç olarak, son dönemde hükümetin açıklamaları-beklentileri ile para politikası yapıcılarının hedefleri ve uygulamaları uyumlu gelişmektedir.



Bu uyumla sanayici-işadamı-yatırımcı-reel sektör dostu,

faizlerin makul seviyelere düşüşünü destekleyen politikaların

devreye sokulmaya çalışıldığını görmekteyiz.



Tabii ki asıl sorumluluk Merkez Bankası ve kamu bankalarına düşüyor.


#Faiz oranları
#Faiz indirimi
#Komisyonlar
8 yıl önce
Faiz indirimi ekonomiyi büyütür
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı