|
Merkez Bankası yüksek faizi sabitledi
Faiz paraya ulaşabilmenin maliyeti, paranın getirisi.

Faiz oranları piyasadaki paranın kontrolü için kullanılıyor aynı zamanda.

Merkez Bankası faiz oranlarını belirlerken önceliği (hatta sadece) fiyat istikrarı sağlamak (enflasyonu kontrol altına almak).

**

Faiz, üretim faktörlerinden sermayenin bedeli.

İç talep düşük, likidite daralması var ve enflasyon halen yüksek

Belli ki enflasyon talepten değil, maliyetlerden kaynaklanıyor.

Faiz maliyeti doğrudan üretim fiyatlarına yansımakta, yani enflasyona neden olmaktadır.

Bir başka deyişle, merkez bankası para politikası kurulunun “talep enflasyonunu önlemek amacıyla faizi yüksek tutma kararı, maliyet enflasyonuna neden olarak, garip bir çelişki yaşatıyor” denilebilir.

Sonra, Merkez Bankası yönetimi “neden enflasyon hedeflerini tutturamadık” diye de gerekçeler üretiyor.

**

Düşük faiz, yüksek para arzı, yüksek ekonomik faaliyet ve düşük işsizlik demek.

Bir taraftan işsizlik rakamlarının aşağıya çekilemediğinden yakınıyoruz, diğer yandan yüksek faiz politikasıyla ekonomik aktiviteleri yavaşlatıyoruz, düşük büyüme hızları realize ediyoruz.

Çelişkiler yumağı.

**

2008 küresel krizinden sonra gelişmiş ülke merkez bankaları tarihin en düşük faiz oranlarını belirlediler.

Aynı zamanda FED aylık 75 milyar dolar, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise 60 milyar avro piyasaya para veriyorlar.

Temel amaç durgunluk yaşayan, üretmeyen, işsizliğin yaygın olduğu ekonomileri tekrar harekete geçirmek.

**

İkinci el bono ve tahvil piyasasında en çok işlem gören tahvilin piyasada oluşan faiz oranına gösterge faiz deniliyor. Bu faiz merkez bankasının açıkladığı politika faizinden etkileniyor. Birinci el piyasadaki ihale faizleri de doğrudan ikinci el piyasada oluşan faizleri belirliyor.

Yani, merkez bankası politika faizi ile hazinenin (devletin) borçlanma faizi-maliyeti arasında doğrusal bir ilişki var.

Şöyle ki; Hazine, 14 Mayıs 2013 tarihinde yüzde 4,95 faiz oranından borçlandığında politika faizi yüzde 5 idi. 25 Şubat 2015 tarihinden beri sabitlenen politika faizi yüzde 7.5 iken, 17 Kasım 2015 tarihli ihaledeki faiz oranının yüzde 10.32 olarak gerçekleşmesi, etkileşimi açık olarak göstermektedir.

**

Yıllık 150 milyar lira civarında iç borçlanma yapıldığı düşünüldüğünde faizlerdeki her 1 puanlık artışın hazineye ve dolayısıyla vergi veren Türk halkına yükleyeceği ekstra maliyet 1.5 milyar lira civarında olacaktır.

Bir de faiz artışının diğer ekonomik büyüklüklerde (büyüme, gelir dağılımı, işsizlik, enflasyon) yapacağı tahribatı düşündüğünüzde yüksek faizde ısrar etmenin anlamsızlığı daha açık görülecektir.

**

Özetle yüksek faiz;

Daha yüksek iç ve dış borç yükü demek.

İç talep daralması, cari açık yanında ekonomik büyümenin de azalması demek.

Ek bir maliyet enflasyonu demek,

Daha yüksek kredi maliyeti, borçlanma maliyeti demek.

Ticari faaliyetler daralması demek.

Azalan büyüme hızları demek.

Doğrudan yabancı sermaye girişinin durması demek

**

Açıklanan politika faizi hiç de yabana atılır, sadece belirli işlemleri esas alan ve finansal sektörü ilgilendiren bir faiz değil, çok sayıda ekonomik değişkeni etkileyen faizdir.

Yani,
Merkez Bankasının tek amacı fiyat istikrarıdır deyip yüksek faizlerde ısrar kararı
(erken seçim döneminde doğru bir karar olarak düşünülse de)
devlete ve reel kesime ek faiz yükü getirmekten öte bir anlam taşımamaktadır
.
#Merkez Bankası
#faiz politikaları
#İç talep
8 yıl önce
Merkez Bankası yüksek faizi sabitledi
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti