|
Azınlık modelinden azlıklar stratejisine

Gerek bölge, gerekse Türkiye açısından bakıldığında Musul-Halep hattında yaşanan sıcak çatışma ile Bağdat-Şam arasında yaşanan diplomatik krizi anlamlandırabilmek ancak yüzyıllık tarihi perspektiften bakmayı gerektirir. Osmanlı'nın tasfiyesi sonrası bile modern anlamda ulus ve ulusçuluklara yabancı idi bu coğrafya. İslam medeniyet ufkunun şekillendirdiği bu bölgedeki Avrupa tarihine özgü ne modern ulusçuluk ne de Avrupa'yı şekillendiren mezhep çatışması vardı. Tarihimizde her şeyi sorunsuz gösteren anakronik romantizm bir yana, modern dünyayı şekillendiren zihniyetin arkeolojisi açısından farklı okumaları gerektiriyor.. Hala ulus devletlerin yapaylıklarının ortaya çıkardığı sorunlarla boğuşan bölgede ulus inşasının da her tür toplum mühendisliğine rağmen başarılı olduğu söylenemez.



İngiliz siyasetinin, en azından sonuçları bakımından ortaya çıkan temel özelliklerinden biri

ulus devletleri azınlıklara emanet etmek

oldu. Bu tercihi yaparken hedefi, hem stratejik olarak ihtiyaç duyduğu gereklilik hem de uzun vadeli hegemonik ilişkileri sürdürmekti...



Azınlık stratejisi

Ortadoğu'nun (geniş anlamda Mağrib'den Afganistan'a uzanan coğrafyayı sayabiliriz)

bağımlılık ilişkisini sürdürebilmenin en pratik formüllerinden biriydi.

Etnik ve dini azınlıklar üzerinden yönetilen ve de güdülmeye müsait hale getirilen yeni ulus devlet/çik/lerin siyasal görünümü çelişki gibi duruyordu. Oysa Osmanlı tasfiyesi sırasında

işgalci güçlere direnen çoğunluk unsurlar cezalandırılırken, işbirlikçi azınlıklar adeta ödüllendirilerek iktidar yapıldı.


Azınlık stratejisi sadece etnik ve mezhep eksenli kollama ile sınırlı kalmayıp, ideolojik hatta hayat tarzı anlamında da seçkinci azınlıklar üzerinden hayata geçirilen bir modele dönüşecektir.



Irak'ın nüfusunun çoğunluğu Şii olmasına rağmen Sünni azınlığın yönetimine verilmişti. Çünkü Osmanlı tebaası Şii uleması cihad fetvasına uyarak İngiliz kuvvetlerine karşı direndiler. Öte yandan cihad fetvasına karşı çıkan Vahabi Suud ailesi ve Şerif Hüseyin'in oğulları ödüllendirildi. İslam aleminin kalbi Hicaz, İslam'ın en marjinal, azınlık anlayışına verilirken, diğer işbirlikçi Şerif Hüseyin'in temsil ettiği Sünnilik buradan uzaklaştırıldı. Fakat oğullarından birine azınlık pozisyonunda olmak üzere Irak verildi. Bir arada düşünüldüğünde ince bir siyasi aklın işlediği açıkça görülüyor.



Suriye'deki Baas yönetimi de hem mezhebi hem siyasal ideoloji anlamında modern azınlık yönetimine örnektir. Petrol şeyhliklerinde de durum pek farklı değil. Hükümran olduğu ülkesinde toplumsal destekten mahrum yönetici sınıfların bölge dışı küresel güçlerin desteği ile iktidarını sürdürecek ittifaklar yapması şaşılası bir durum olmasa gerek.



Azınlıklara dayalı stratejinin, demokrasi ve özgürlük getirmek vaadindeki Amerikan vizyonuna uymadığı açıktı. Statükoyu genel anlamda bozmasa da özellikle yakın coğrafyamızdaki sorunlu alanlarda

azınlık modeli yerine azlık politikaları

nı uygulamaya koyduğu izlenimi veriyor. Daha mikro düzeyde ulus devletçiklere bölünmüş, daha çok

azlık unsurlara

yaslanmış bir denge arayışı söz konusu... Bu stratejinin yürüyüp yürümeyeceği, dahası Amerikan gücünün kurmak istediği bu düzeni daha ne kadar sürdürebileceği üzerinde düşünülmesi gereken bir soru işaretidir.



Askeri varlığı ile yerleştiği bölgelerde fiili müdahalesi bir yana uzun vadede tüm bölgeyi mozaikleşmiş bir siyasal yapı içinde azlıklara dayalı dengelere dayanan bir düzenin sürdürülebilir olması da çok şüpheli.



Tarihsel anlamda yerli güç merkezlerinin devreye girmesi için ise vakit hayli erken görünüyor. Muhtemelen Amerika da bu unsurlar devreye girmeden bölgeyi dizayn etmek telaşında...



Azınlıklardan azlıklara evrilen yeni Ortadoğu stratejisini iyi okumak gerekiyor.

#Azınlık modeli
#Ortadoğu
#Hicaz
8 yıl önce
Azınlık modelinden azlıklar stratejisine
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi