|
İsrail, 28 Şubat günlerini arıyor

Anadolu Kartalı Tatbikatı''nın uluslararası boyutunun ertelenmesi üzerine İsrail''in gösterdiği tepki, bunu yansıtış biçimi ve kullandığı dil iyi analiz edilmeli. Bu diplomatik dil iyi analiz edildiği takdirde hem İsrail''in Türkiye''ye bakış açısı hem de diplomatik ve stratejik olarak zor/un/luklarını da deşifre etmek mümkün olacak.

Önce Anadolu Kartalı Tatbikatı''nın iptal edilmeyen ama ertelendiği duyurulan uluslararası kısmının hangi süreçten geçtiğine bakalım. Cemil Çiçek''in açıklamasına göre “Hava Kuvvetleri''nin tavsiyesi üzerine Genel Kurmay Başkanlığı''nın aldığı bu karar hükümet tarafından uygun görülmüş”. Hükümet sözcüsü Cenil Çiçek, Todays Zaman''a yaptığı açıklamada erteleme kararının “hükümetin önerisi üzerine gerçekleşmediği”nin altını çizmek ihtiyacı hissetmiş. Hükümetin ''derin tarafı'' olarak bilinen Çiçek''in kararın teknik ayrıntısına ilişkin verdiği bu ayrıntıyı öne çıkarması boşuna değil. İsrail medyası ve bakan düzeyinde yetkililerin yaptığı açıklamaları bir tür göğüsleme çabası olarak okunabilir.

İsrail, yavaş yavaş tırmandırılan bu krizde özellikle asker-hükümet ilişkilerindeki geleneksel çelişkiyi abartmaya yönelik bir taktik izliyor. Askerlerin hükümetin emri altına girdiği, İsrail karşıtı çevrelerin etkisinde kaldığı yönünde açıklamalar yaparak TSK''nın ''geleneksel duyarlılıkları''na vurgu yapan, adeta sorunu kaşıyan bir yöntem izliyor.

İsrail''in bu yola başvurmasının kendince haklı gerekçeleri yok değil. Türk-İsrail ilişkilerinin bu denli düzeye çıkarak stratejik boyut kazanması siyasette asker etkisinin en üst düzeye çıktığı 28 Şubat döneminin bir ürünü olduğunun bilmeyen yok. Her ne kadar postmodern darbeden önce de ilişkiler adım adım gelişmeye başlamış, başbakan Tansu Çiller, İsrail ziyareti sırasında arz-ı mev''ûd (vaat edilmiş topraklar) dan dem vuracak kadar akıl tutulması laflar etmişti. Ancak o dönemde başta “terörle mücadele” ve dış politika ve İsrail ilişkileri büyük ölçüde askerin etkisi altına girmişti.

İlişkilerin stratejik boyuta taşınması zayıf iktidarlar ve postmodern darbe döneminin bir ürünü olarak askeri bürokrasinin inisiyatifi ile geliştirildiği bir gerçek. İsrail, Türk siyasetindeki iç dengeleri, bölgede yaşanan gelişmeleri ve askerin tehdit algısını çok iyi zamanlamayla değerlendirmişti. Türkiye neredeyse İsrail''in peşine takılmış, askeri, uluslararası diplomaside kendini muhtaç hale getirmiş görünüm veriyordu. Bölgenin en yalnız ve yabancı ülkesi İsrail gibi Türkiye de kendini adeta tarihe, coğrafyaya ve kültürel zeminine rağmen yalnızlaştırmayı başarmıştı. Örtadoğuya İsrail üzerinden giren bir ülke görünümündeydi…

Geçen zaman şunu çok iyi gösterdi ki; İsrail Türkiye''ye muhtaç. Bu gerçeğe rağmen medya desteği, kullanılan diplomatik dille tam tersi bir düşünce adeta yaygın bir kanaat haline getirildi.

Son olayda İsrail, Türk siyasetinin fay hatlarından biri olan asker- sivil ilişkisini gerecek bir söylem geliştirmeye çalışması bu bakımdan boşuna değil. Olağanüstü şartların ürünü bir ilişkiyi yeniden kurmak için o şartların oluşmasını ima edecek bir dil kullanma çabası gözlemleniyor. Tel Aviv yerleşik reflekslerle tepki veriyor.

Tatbikatın “ertelenmesi” bile İsrail nezdinde Türkiye''yi suçlama, antisemitik göstermeye yetiyor. Bu yönde geliştirilen resmi dil, içerdeki “nüfuz casusları” kanalıyla da yaygınlaştırılmak isteniyor. Ne var ki bu sefer istediği yankıyı bulmuş değil.

Gelelim bu “erteleme”nin muhtemel gerekçelerine. Her ne kadar başbakan özellikle Arap basınına “halkın sesine kulak verdim” diyorsa da daha ciddi gerekçeler aramalı.

Suriye ile vizelerin kaldırıldığı, pek çok alanda ortak projelerin geliştirilmesine dair kararların alındığı hafta muhtemelen nükleer tesis bahanesiyle Türkiye sınırdaki bölgeleri bombalayan savaş uçaklarıyla tatbikat yapılmasının izah edilir bir boyutu olamazdı.

Bundan daha önemlisi, tatbikat sırasında İsrail uçaklarının özellikle İran sınırına yakın, dağlık bölgelerde savaş tatbikatı yapacak olması Türkiye''yi ciddi biçimde zor duruma sokabilirdi. İran''a karşı muhtemel bir İsrail saldırısı durumunda Türkiye''nin bu saldırıya dolaylı da olsa yardımcı olduğu kuşkusu hükümetin kurmaya çalıştığı yeni denklemi tümüyle altüst edebilirdi. Kaldı ki İsrail uçaklarının bu tatbikatlarda İran''a yönelik keşif ve eğitim yaptığı bir sır değil. Özellikle hükümeti, en zor sınavlarından biri olarak beliren İran ve nükleer kriz konusunda köşeye sıkıştırmış olacaktı.

İsrail de bilinçli olarak Türkiye''de gerçekleştirilen tatbikatlarda İran''a karşı avantaj elde ettiği bilgisini, propagandasını yayacaktı. Bu durum, hem sadece hükümeti köşeye sıkıştırmış olacak hem de Türkiye''nin stratejik çıkarlarına darbe vuracak ve tekrardan bölgede yalnızlaşma sürecine itecekti. Böylelikle İsrail şantajlarına boyun eğmesini mümkün kılacaktı. Aklı başında hiçbir devlet bu oyuna gelemezdi. 28 Şubat sarhoşluğunu İsrail bu nedenle özlüyor.

٪d سنوات قبل
İsrail, 28 Şubat günlerini arıyor
Atatürk"ün “Deli” dediği "bu adam" kim?
İnsanın ölümü: Ölümün öldürülmesi
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…