|
Küresel sistemin "salıncak ülke"leri

Soğuk savaş bitmesine rağmen hala yeni bir uluslararası düzen kurulabilmiş değil. Soğuk da olsa savaşın bitişini nihaileştiren ne bir sözleşme yapılmış ne de yeni dönemin temel parametreleri belirlenmiş durumda. Bilinen tek şey, geçen bu süreçte Amerika"nın tek kutuplu bir dünyanın hegemon gücü olarak ortaya çıkması. Bir o kadar gerçek olan başka husus da Amerika"nın bu rolünü daha uzun süre devam ettiremeyeceğinin bizzat kendisinin farkında oluşu.

Konvansiyonel ulus-devlet merkezli bakıldığında kaotik görünen bu yeni düzensizlik hali, aslında düzenin kurucu aktörü olarak imparatorluk çapında bir devlet olan Amerika"nın yahut başka bir yapının yanı sıra küresel kapitalizmin kendi düzenini kurmakta olduğunu işaret eder. Küresel sistem inşasında siyasal birimleri de aşan ulus-devlet - kapitalizm ilişkisinin geldiği yeni aşamaya nazaran, bir tür neo-liberal uluslararası sistem fiilen devreye girmiş bulunuyor. Yoksa bunca belirsizlik taşıyan kaotik ortamın sürdürülebilirliği mümkün değil.

Küresel kapitalizmin kazanımları ne olursa olsun, kapitalizmle devlet ilişkisi yeni bir aşamaya geçiyor olsa da devletlerin siyasal ve askeri anlamda düzen arayışları devam edecek. Bu durumda Amerika"nın da yeni dönemde muhtemel rakipleri karşısında yeni dünya düzeninde olabildiğince çıkarlarını kollayacak ittifaklar ağı örmeye çalışacağı kesin.

Yeni uluslararası sistemde Batı, hegemonik önceliklerini kapitalizm aracılığıyla sürdürürken yeni pazar alanlarının kazanılması ve muhtemel alternatiflerin, meydan okuyucu arayışların, umutların, muhalefetlerin önünün kesilmesi hayati önem kazanıyor. Hiçbir sistem bugünkü Batı hegemonik gücü ve vizyonu kadar kuşatıcı olamamıştı.

Batı sistemi bir yanda kendini değerler dersi veren konumda dünyaya vaaz verirken bu hegemonik söylemi araçsallaştırarak birkaç yüzyıldır elde ettiği maddi üstünlüğünü sürdürülebilir kılmanın stratejik, politik, kültürel çalışmalarını yapmakla meşgul.

Amerika"nın iki önemli düşünce kuruluşu olan German Marshall Fund (GMF) ve Center for a New American Security"nin birlikte hazırladığı; Daniel M. Kliman ile Richard Fontaine"ın imzasını taşıyan bir rapor açıklandı. ABD yönetimine tavsiye niteliğindeki bu rapor, en azından etkin çevrelerin yaklaşım tarzının ipuçlarını vermesi anlamında önemli. Türkçesi medyada yer alan rapor, "Küresel salıncak ülkeler: Brezilya, Türkiye, Hindistan, Endonezya ve uluslararası düzenin geleceği (Global swing states: Brazil, Turkey, India, Indonesia and the future of international order)" ismini taşıyor.

Raporda yeni küresel sistemi için, daha doğrusu Amerika ve Batılı müttefiklerinin ayrıcalıklı konumlarını sürdürebilmeleri için dört ülkenin önemi vurgulanıyor ve bunlarla kurulacak ilişkinin, işbirliğinin mahiyetine dair öneriler ileri sürülüyor. Brezilya, Türkiye, Hindistan ve Endonezya"dan oluşan bu dört ülkeye "salıncak ülke" tanımı yapılıyor. Amerikan siyasal sisteminden mülhem bu tanımlamayla söz konusu devletler, henüz küresel çizgileri kesinleşmese de, ittifak kurulabilecek ülkeler arasında gösteriliyor. Brezilya hariç diğer üçü Asya"da ve bunlardan ikisinin de Müslüman ülkeler olması dikkat çekici.

Neden bu dört ülke sorusuna geçmeden önümüzdeki dönem Amerikan sistemine rakip olacak aktörlere göz atmakta yarar var. Rusya ve Çin şimdiden küresel aktörler olarak burunlarını gösterdiler. Avrupa Birliği tamamlanmış bir ünite olmasa da Amerikan ittifakı bağlamında küresel güç hanesine yazılabilir. Hindistan"ın da dipten gelen bir ivme ile küresel rekabette boy gösterebileceği öngörülüyor.

Bu küresel aktörler içinde AB"nin dışında Hindistan"ın salıncak güç olarak ittifak hanesine yazılmasının altyapısı epeydir hazırlanmış; nükleer silaha sahip bir ülke olarak Amerika"nın safına çekilmişti. Bir bakıma yeni küresel rakiplere karşı bölgesel ittifaklar kurarak hegemonik statüyü korumak ya da en az zararla yarışı sürdürebilmek stratejisi izleniyor…

Geriye kalan iki Müslüman ülke olarak Endonezya ve Türkiye"nin konumu ve bu birlikteliklerden neler beklendiği sorusu raporun ayrıntıları arasında var. Rapor özetle; bu iki ülkenin "yeni küresel sorumluluklar almada, mevcut düzene katkıda bulunmada veya kritik sorunların çözümünde oynayacakları rolün şu anki uluslararası düzenin yörüngesini kesinlikle değiştirebileceği ve geniş jeopolitik sonuçlar doğuracağı" tezini işliyor.

Bu dört ülkenin rolünü, "küresel düzenin beş önemli boyutu; ticaret, finans, denizcilik, nükleer silahlanmanın yayılmasını önleme ve insan hakları" açısından ele akarak daha da somutlaştırıyor. Dikkat edilirse bu stratejik tercihlerin ilk üç maddesi küresel kapitalizmin çıkarları ile, biri askeri savunmasıyla alakalı; diğeri ise retorik üzerine inşa edilmiş.

Özellikle ticari alanda neo-liberal politikaların bu ülkelerde kök salmasının teşvik edilmesi (KİT"lere karşı olarak), finans sisteminde ise Afrika için bir kalkınma modeli oluşturulması amacıyla Türkiye, Brezilya ve Hindistan ile ortaklık kurulması hedefleniyor. Amerika"nın önümüzdeki dönem özellikle Çin"le Afrika üzerinde girişeceği müthiş rekabetin altyapısını oluşturmak için yeni ortak arayışının formüle edilmiş biçimi. Yeni Afrika yüzyılında Türkiye"ye biçilmek istenen rol daha iyi anlaşılıyor.

Türkiye"ye nasıl bir rol biçildiği konusuna gelince; Türkiye"nin izlediği politikalardan, uluslararası düzenin ticaret, finans ve nükleer silahların önlenmesi başlıklarında yararlanılabileceğinin altı çiziliyor. Daha ilginç bir ayrıntı ise Türkiye"nin insan hakları politikasının da "başka devletlerin içişlerine karışmama" anlayışından "sınırlı müdahale yaklaşımı"na yöneldiği belirtiliyor.

Uluslararası siyasetin mevcut imkanlarının maksimum düzeyde değerlendirilmesi olarak okunacak olursa Türkiye"nin bu fırsatı, Amerika ve küresel sistemle omuz omuza değerlendirmesinde sakınca görmeyecek pek çok insan vardır. Sorun, bu çıkar ilişkisinin mahiyetinin ne olduğu, küresel kapitalizme entegre olarak bizi var kılan değerleri berhava edip etmediğimiz meselesidir. Evet, can alıcı soru; küresel (ekonomik, siyasal, kültürel) sisteme alternatif olma imkan ve iddiasının elimizden alınarak bu sisteme eklemlenmeye razı olup olmama ve bu operasyonun kimler eliyle gerçekleştirileceği meselesidir.

11 years ago
Küresel sistemin "salıncak ülke"leri
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak