|
Yurt dışı iletişim: Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım

Türkiye müthiş bir travmayı atlatıyor…



Bu konuda bir hayli yalnız bırakılmış durumda. Batı'nın belli ülkelerinin medyası ise sadece yalnız bırakmayla kalmıyor, alçak darbecilerin haklarını savunarak Cumhurbaşkanımıza saldırıp duruyor…



Saldırılar, karalamalar ve tezvirat aşağıdaki noktalara odaklanmış durumda:



1. Diktatör Erdoğan bu durumu kendi otokratik rejimini güçlendirmek için kullanmaktadır…



2. Bu darbe Erdoğan tarafından düzenlenmiş bile olabilir.



3. Türkiye güvenli bir ülke değildir.



4. Hukuk sistemi çalışmamaktadır. İnsan hakları ve bireysel özgürlükler çiğnenmektedir…



5. Türkiye'nin NATO ve AB'den atılması mümkündür…



Burada sıklıkla kendilerinden söz ettiğimiz bazı (hepsi değil, diğerleri sütre gerisinde)

Ecnebi
Türk
Aydınları

Batı basınının bu salvolarına gönülden katılmakta, Türkiye'nin uzunca bir süredir hasarlanan yurt dışı itibarına iletişim bombaları atmaktadırlar…



İnsana “Ben acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum?” dedirtecek boyuta varmış, iletişim alanındaki saldırılara karşı verilecek en iyi yanıt yine iletişim alanında olur…



Bunun bilincinde olan başta Ekonomi Bakanlığı olmak üzere pek çok kamu kurumları ve STK'lar hemen kolları sıvamışlar… Derinlikli, kısa-orta-uzun vadeyi kapsayan, yüksek bütçeli, yaratıcı, çok ciddî çalışmaları başlatmışlar…



İşte bu noktada aynı ciddiyet oranında başka bir sorun ortaya çıkabilir. Şu hususların altını çizip ilgililerin dikkatine sunmakta yarar var:



1. Fazla olan yanlıştır.



2. Duyduğumuz pek çok kamu kurumu ve STK sorumluluk bilinciyle

yurt dışı algılama yönetimi

projelerine dalmaktalar. Oysa çeşitli kurumların birbirlerinden habersiz oluşturacakları farklı mesajlar ve kampanyalardaki 'tonlamalar', fizikteki vektör hesapları gibi eğer aynı yönde değiller ve farklı yönlere doğru hareket ediyorlarsa, hepsinin toplamından ortaya çıkacak sonuç sıfır olabilir.



3. Yurtdışındaki medya satın alma aksiyonları tek merkezden ve örneğin TV'lerde GRP (ilgili hedef kitleye maksimum erişim garantisi) üzerinden (saniye üzerinden değil) açık eksiltme ilkesiyle düzenlenecek bir ihale ile en ucuzu ve etkilisini belirlemek şeklinde yapılmazsa, ortaya çıkacak verimsizlik engellenemez ve milletin parası boşa gidebilir…



Çözüm önerisi ne olabilir?



Bu çalışmaların tek merkezden, mümkünse Cumhurbaşkanlığı, daha da somutu, mesela Sayın Erdoğan'ın bizzat kurduğu Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün kurucu Koordinatörü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yrd.

Sayın Doç. Dr. İbrahim Kalın

'ın koordinasyonunda yürütülmesinde yarar vardır.



Bu tür işlere kalkışacaklarsa da adres gösterilmiş olur, kimse de birbirinden habersiz, tabiri amiyaneyle 'kafasına göre takılmaz'…



Önce yangını söndürmek gerekir… Türkiye'nin genel itibarı ve Sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik, tüm ülkeyi hedef alan alçakça saldırıların iyice yok edilmesi ikinci aşama, itibar yönetimi ise üçüncü aşamadır…


'Osmanlı Batılılaşması'ndan ne kadar haberdarız?'


Büyük tarihçimiz

Halil İnalcık

'ı bugün

Fatih Camii Haziresi'

ndeki ebedi istirahatgâhına uğurluyoruz. Halil İnalcık'ın

'Rönesans Avrupası'

adlı kitabını okumuş, “Osmanlı Batılılaşması'ndan ne kadar haberdarız?” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Yazı, 14 Ekim 2011 tarihli Akşam gazetesinin Kitap ekinde yayınlanmıştı.



İçinden geçmekte olduğumuz şu olağanüstü hassas günlerde kafamızda oluşan tüm sorulara hayat normale döndüğü ölçüde hakiki yanıtları vermeye başlayabileceğiz. İlim irfan, dairesinde cereyan eden ne varsa, asıl böyle günlerde yardımımıza koşmaz mı?



Söz konusu yazıma yeniden göz attığımda Osmanlı Batılılaşmasıyla günümüz arasındaki irtibatı sanki daha farklı bir gözle yeniden idrak ettiğimi düşündüm. Beş yıl önce Halil İnalcık Hoca'nın kitabını okuduktan hemen sonra şunları yazmışım:



“Rönesans Avrupası… Bu kitabın bir alt başlığı daha var: 'Türkiye'nin Batı Medeniyetiyle Özdeşleşme Süreci.'



Halil İnalcık Hoca'nın 'Seçme Eserleri' dizisinin beşincisi bu kitap. Sabrınızın mükafatı olarak olağanüstü kıymetli ne kadar çok ayrıntıyı öğrenme imkânı buluyoruz. Sanki Halil Hoca'nın dersine gizlice girmiş ve hızla şu notları alıyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi:



'İtalya, 5. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar birçok devlet arasında parçalanmış bir bölgeden başka bir şey değildi.'



Ya da ünlü şair Petrarca'nın Papa XI. Gregorius'a yazdığı mektuptan bir alıntı: 'Osmanlılar sadece düşmandır. Heretik Rumlar ise düşmandan daha beterdir.'



Papa, 1. Murat zamanındaki Osmanlı ilerleyişinin Avrupa için tehlikeli olduğunun farkında olarak Macar Kralı'na gönderdiği 1372 tarihli mektubunda 'Osmanlılar Avrupa içlerine daha fazla ilerlemeden karşı koyma gereği'nin ısrarla altını çiziyor. 1453'e dair paragraflar çok daha ilginç elbette. Öncesinde, 1447 yılında 'hümanist şöhreti' sayesinde papa seçilen V. Nicholas'tan ve 1452'de Roma'daki taç giyme töreninden haberdar oluyoruz. Papa, Roma'da III. Frederik'in başına İmparatorluk tacını yerleştiriyor. Roma'da yapılan bu tantanalı buluşmanın 'son taç giydirme töreni' olduğunu papa ve imparator nereden bilsin?



İstanbul fethedilecek ve 1454 Mart›ında Papa V. Nicholas, bütün İtalyan devletlerinin temsilcilerinden oluşan bir kongre toplayarak bir Haçlı seferi düzenlemeye kalkışacaktır. “



Bu yazının tamamı benim şahsi web sitemden okunabilir.



Halil İnalcık hocayı anlamadan Osmanlı'yı, Batı'nın Türk ve İslam düşmanlığını, 15 Temmuz alçak darbe girişimini anlamak ve geleceğe ilişkin görüş sahibi olmak zordur.



Nur içinde yat sevgili hocamız.


#Yurt dışı iletişim
#Halil İnalcık
#İbrahim Kalın
8 yıl önce
Yurt dışı iletişim: Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım
Küsmek ile küs kalmak arasında fark var
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…