|
Kürt sorunu nasıl çözülür?

Kürt meselesi terörle alev aldı.

Sorun ve sıkışıklık ortada…

Oyunun kuralını silahlar belirliyor. Öfke öfkeyi, ateş, ateşi, silah silahı çekiyor.

Nitekim yaşanan son can kayıplarından sonra, kamuoyu tümüyle bu yönde bir beklenti içine girdi. Kuzey Irak''a yönelik askeri operasyon “terör ve şiddet sorununu kontrol altına alacaktır, Kürt sorununu minimize edecektir” düşüncesi yaygın bir hale geldi.

Ne var ki, şiddet bu yolla bastırılamıyor…

1985''den, Türkiye''nin bu sorunla karşı karşıya kaldığı günlerden bu yana, Öcalan''ın yakalanması ve bunun üzerine PKK''nın kendi başına silah bırakması dışında, bu alanda her hangi bir başarı sağlanmış değil.

Şiddet musluğu ne yazık ki, PKK''nın elinde, istediği zaman kısıyor, istediği zaman açıyor. Başarısızlık öylesine derin ki, 1980''li yıllardan bugüne devasa bir Kürt milliyetçiliği hemen her yere sirayet etti.

Kürt sorunun sadece bir terör meselesi olarak görülmesi, sadece asayiş tedbirleriyle ele alınması, bu yöndeki politikalar, bugün gelinen noktadan önemli ölçüde sorumludur.

İster fark edilsin, ister edilmesin PKK''nın sıkıştığı zamanlar, Kürt sorununun temsili ve tanımının onun tekelinden çıkma eğilimi taşıdığı anlardır.

Bu anlar gerek Kuzey Irak''taki yeni bir cazibe merkezi oluşturan gelişmelerle, gerek Türkiye''nin Güneydoğusu''nda PKK dışında var olan çeşitli düzeydeki siyasi gelişmelerle ortaya çıkmıştır…

Ve PKK böyle dönemlerde tüm gücüyle tekrar silaha sarılarak, şiddet, asayiş tedbirlerine, baskı politikalarına davetiye çıkarmış, bu alanda devletle baş başa kalmak istemiştir.

Bugün de böyle oluyor…

Dolayısıyla askeri müdahale bırakın bu sorunu dindirmeyi, tersine azdırma, şiddeti derinleştirme ihtimali taşıyor…

Taşımasa bile, operasyon taktik açıdan gerekli olsa bile, sorunun çözümüne, terörün dinmesine hiç bir katkıda bulunmayacağı ortada...

Ne var ki, bunu görmek, bilmek birçok insan için sonucu değiştirmiyor, acıdan öfkeye ulaşan ana beklenti, askercil beklenti değişmiyor.

Sıkışıklık işte budur…

Peki nasıl aşılır?

Açıkçası bu soru için kimsenin hızlı bir çözüm reçetesi bulunmuyor.

Ama çözüm reçetesi için izlenecek yol bellidir:

Siyaseti canlı tutmak, siyaseti şiddetin panzehiri olarak kullanmak, her şiddet patlamasında, patlamanın faturasını siyasete çıkarmak yerine, tersine siyaset dozunu arttırmak…

PKK''nın, şiddet merkezli anlayışların tekelini kıran ve kırabilecek tek araç siyasettir çünkü…

Bunun içindir ki, DTP''ye kuru sıkı yüklenmemek gerekiyor…

Bunun içindir ki, Güneydoğu''daki sivil toplum hareketleri, örneğin Genç Kürt Sivilleri desteklemek, yollarını açmak gerekiyor…

Malum, siyaset, siyasi tartışma, siyasi farklılaşma, çoğulculaşma ancak demokratik bir ortamda mümkündür.

Bu söz sadece DTP dışındaki siyasi aktörlere değil…

Aynı zamanda, DTP''ye de…

DTP, karşı karşıya kaldığı salvo atışına rağmen elindeki siyasi imkânları kullanmak ve siyaset alanının hakkını vermek zorundadır.

Nedir DTP''nin Kürt sorununa bakışı?

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş Diyarbakır''daki Kürt Konferansı''nda şunları söylüyordu:

“AB''nin ve şu andaki AKP hükümetinin çözüm önerilerine DTP olarak katılmıyoruz. AB''nin yaklaşımı bireysel hak ve özgürlükler temelindedir. Kürt halkını, Kürt halkı olarak, halk olarak kabul etmeyen, kolektif haklarını tanımayan, aidiyet duygusunu ortadan kaldıran ve sadece bireyselleştiren bir önerisi vardır AB''nin… Kültürel haklar, (…) Kürt sorununu çözme konusunda son derece yetersizdir (…) Siyasal bir sorunları var aynı zamanda Kürtlerin. Devlet yönetimine ortak olmak istiyorlar. Hem merkezi devlet yönetimine, hem de geliştirilecek yerel yönetim modelleriyle kendi kendini yönetmek istiyor Kürtler (…)”

Bu bakış açısı aslında, “imkânsız siyaset” e gönderme yapıyor.

Peki gerçekçi olmayan, çatışma vadeden, siyasi ütopyalar içine sıkıştırılmış, PKK hattında ilerleyen bir çözüm önerisine, siyaset demek mümkün olabilir mi?

Türkiye fırsat tepiyor, DTP fırsat tepiyor…

17 yıl önce
Kürt sorunu nasıl çözülür?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’