|
Neden gafil avlandık?

Ülkenin, basının, hatta siyasetin gündemi iki noktaya kilitlenmiş durumda…

Bir yanda tepki, öfke, birlik çağrıları, ortak hassasiyet ve yarı savaş ilanı hali var…

Öte yanda strateji mantığı üzerine dayalı haber ve analizler, terörün, PKK''nın, Kürt politikasının yeni dinamiklerini anlama gayretleri var…

Ama “kimi basit ama hayati sorular” ortada kalıyor…

Özellikle bugünlerde sorulması gereken kimi sorular, yine bugünlerin özelliğinden ötürü askıya alınmak zorunda kalıyor.

Tersini yapalım, belki de çok insanın kendisine sorduğu soru kümelerinden birisini gündeme getirelim:

Asker nasıl böyle kolayca zor duruma düşüp, böyle kayıplar veriyor?

Nasıl oluyor da 13 kişi bir pusuya düşüp bir çırpıda yok ediliyor?

Nasıl oluyor da, PKK''nin yeni saldırıları beklenirken 1990''lı yıllara bir geri dönüş yaşanıyor, 1700 m. rakımdaki bir karakol kuşatılıyor, 8-10 kişilik bir grup karakolun 30 metre kadar yakınına gelip ateş açıyor ve ilk ateşte 12 asker şehit oluyor. Bitmiyor, terörist grup yol üstündeki siperliklerden asker topluyor, 8 asker PKK tarafından rehin alınıyor…

Bu durum askeri açıdan bir açıklama ister.

Bu satırları okuyup “şimdi sırası mı, bu sözler orduyu yıpratır” diyenler çıkabilir…

Hayır yıpratmaz ve sırasıdır…

Tersine bu satırlar daha güçlü, askeri açıdan daha etkin, askeri güvenlik işlevini eksiksiz olarak yerine getiren bir ordu talebine ilişkindir…

Dahası var…

Siyasi oyun devasa olabilir… Türkiye PKK kadar uluslararası bir Kürt hareketiyle karşılaşmış olabilir… Uluslaşmaya ve bu ulusun amiri olmaya çalışan siyasi bir topluluğun manevralarıyla karşı karşıya bulunabilir. Hatta ülke en ciddi bütünlük krizinden de geçiyor olabilir.

Ama insanlar var, ölenler, şehit olan gençler var…

Saldırgan belli, katil orada ve geleceği belli…

Bu durumda tedbir ve güvenlik başlı başına bir iş, bir sorumluluk ve bir siyasettir.

Buralarda yapılan hatanın bedeli olur…

22 Ekim tarihli Milliyet Gazetesi''nde Tolga Şardan ve Barkın Şık''ın Hakkari mahreçli bir haberi vardı. İçeriden ve askeri kaynaklardan alınan bilgilere dayandığı dilinden ve kurgusundan da anlaşılan haber şöyle bitiyordu:

“Kaynaklar, olayla ilgili olarak komutanlık düzeyinde idari tahkikat açılmasının gündemde olduğunu söyledi…”

Ne anlama gelir bu?

Her siyasi sıkışıklıkta, her terör hadisesinde faturayı siyasete ve siyasetçiye çıkaran bir siyasi kültürümüz var.

Soruları bazen başka yerlerde sormak gerekmiyor mu sizce?

Çabuk unutuyoruz…

8 Haziran 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı''nın yayınladığı bir bildiri vardı. Sonrasında ciddi bir şekilde tartışılan, hatta Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt''ı kimi “yanlış anlamaları” düzeltmek için hakkında sözlü açıklamada bulunmaya iten bildiri...

Şöyle diyordu o bildirinin kimi kritik bölümleri:

- Sayın Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan 2007 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında, terörün Mayıs 2007 tarihinden itibaren tırmanacağını, kamuoyuna açık bir şekilde açıklamıştır. Son günlerde ortaya çıkan terör olayları, bu açıklamaların gerçekçi olduğunu göstermiştir (…)

- Her fırsatta, yurt içinde ve yurt dışında barış, özgürlük ve demokrasi gibi insanlığın yüksek değerlerini, terör örgütüne paravan olarak kullanan kişi ve kuruluşların gerçek yüzlerini görme zamanı artık gelmiştir (…)

- Ortaya çıkan ve giderek artan terör eylemleri, bu tür düşüncelerin ve bunları dolaylı veya doğrudan destekleyenlerin çarpık düşüncelerinin açık bir göstergesi olduğu şüphesizdir (…)

- Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir (…)

Bu bildiriyi isteyen istediği gibi yorumlar elbet…

Güçlü ve “konjontüre uygun” yorum, ordunun “öngörüleri”nin güçlü olduğudur.

Ama buna rağmen nasıl gafil avlandık biz?

16 yıl önce
Neden gafil avlandık?
AK Parti’nin kimliği, kurucu ilkeleri ve ruhu…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?