|
Türkiye nereye doğru gidiyor?

Soluduğumuz atmosfer ağır, geçirdiğimiz günler zor ve tehlikeli. Adeta bir savaş yaşanıyor ve cepheden art arda ölüm haberleri geliyor.

Acı ve öfke büyük…

Tansiyonu arttıran sadece şehitler, rehin alınan askerler değil, aynı zamanda şiddet ve terör karşısında yaşanan itiraf edilmeyen bir çaresizlik, dahası Kuzey Irak''tan Barzani''den gelen meydan okuma…

Öfke "nesne" arıyor…

Kürtlere yöneliyor…

Taksim meydanında kovalanan ve dövülen Kürt genci, Bursa''dan Mudanya''ya basılan DTP binaları gibi bir dizi tehlikeli örnek var ortada.

Düşünceye ve demokrasiye yöneliyor.

Spor programlarında bile linç daveti yapılıyor. Kan kokusu alanlar, hesap görmeye çalışanlar da var. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök''ü, basındaki liberalleri hedef gösteren, siyaseti aşağılayan "üç beş adam sallandırın iş çözülür" mantığı bir dil ortada cirit atıyor…

Koku, bir linç kokusudur…

Ve bu koku, Güneydoğu''dan gelen terör ve ölüm kokusu kadar tehlikelidir…

Bir iç çatışma ya da etnik gerginlik riski göz ardı edilemez durumdadır…

"Terör infilâkı açısından" karşımıza çıkan tablo da son derece ağır…

Belli ki taktik düzeyinde askeri açıdan ciddi bir zaaf yaşıyoruz.

Önce takipten dönerken 13 erin, ardından bir karakol baskınında 12''sinin kaybedilmesi, 8 askerin PKK''nın eline düşmesi askeri açıdan açıklama ister…

Stratejik düzeyde de önümüzde devasa bir boşluk var.

Nitekim siyasi mekanizma, toplum ve basın adeta gafil avlanmış, şiddet ve terör tarafından yönetilen bir konuma düşmüş durumda. Yeni bir terör hadisesinin içinde bulunduğumuz bu durumu daha da derinleştireceği açık…

"Siyasi açıdan" ise vahamet sürüyor…

Başbakan önceki gün yükselen tansiyonu düşürmeye çalışan bir çıkış yapmış olsa da, Türkiye''de kamuoyunun beklentisi git gide çaplı bir askeri ve siyasi güç gösterisi istikametinde gelişiyor.

Ankara bu konuda bir adım atmak zorunda olduğunu biliyor, ancak bu adımın riskleri gerçekten ciddi.

Ciddi zira, saldırılar açıkçası bildik PKK saldırılarından farklı bir görüntü taşımaktadır.

Ciddi zira, gerek hükümetin Irak''a yönelik "tehditleri", gerek Irak''tan gelen yanıtlar "mesele"nin her hangi bir "terörle mücadele politikası"nın çapını aştığını ortaya koyuyor…

Ciddi zira Türkiye''nin Irak''la karşı karşıya gelmesi gerçeği ve dünya tarafından Ortadoğu''nun istikrarsızlaşması algısı son derece yüksek... Nitekim ABD, Batı, Türkiye''yi bölgeden uzak tutmaya kararlı görünüyor, Irak Kürtleri de bu kozun üzerine oynuyor…

Bu veriler karşısında Türkiye''nin izleyeceği istikametle ilgili sıkıntılar bulunuyor.

Sorun terörün ötesinde…

Bu koşullarda terörün dindirilmesinin acil ve kesin reçetesi yok…

Buna karşılık terörü sona erdirme kabiliyetinin uzak büyük bir kuvvet gösterisinin bedelleri var…

Ankara bu açıdan akıl ile duygu, "siyasetçi zihniyet" ile "askercil zihniyet" arasında gidip geliyor, bocalıyor…

Türkiye muhtemelen terör hadiseleri artarak gelişmeleri tehlikeli ve irrasyonel bir şekilde yönlendirmezse, ortadaki riskler ve atması gereken adımlar arasında bir ara yol bulacaktır. ABD desteğiyle sınırlı bir operasyon bu ara yollardan birisidir.

Zor günler geçiyor…

Sivil çözüm girişimlerini tıkayan gelişmeler yaşanıyor.

Sokak riskleri ciddi boyutlarda dolaşıyor…

Bu koşullarda akıl ve itidal öne alınmak zorundadır. Ve bu konuda önce siyasi iktidara, ardından basına büyük iş düşmektedir.

Siyasi iktidar öfke siyasetini, basın ise duygu ve acı üzerine kurulu popülizmi bir kenara itmelidir…

17 yıl önce
Türkiye nereye doğru gidiyor?
Kendini bil, Rabbini bil, haddini bil. Ya da: Kültürel olarak “iktidar” değilseniz, siyasî olarak iktidar olamazsınız!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim