|
Işığı söndü şehirlerimizin

Bir kandil gibi yanıyorlardı. Binlerce yıldır, bu topraklarda yaşayanların, gelip giden yolcuların, kervanların, kuşların yolunu aydınlatıyordu.



O karanlık çağlarda, o kaos dönemlerinde, insanlığın dibe vurduğu zamanlarda, o şehirler etrafını aydınlattı, insanlığa yol gösterdi, yolda kalmışa, dara düşene yer, yurt oldu.



Bizim şehirlerimiz masalların anlatıldığı değil, yaşandığı yerlerdi.


Kahire


Tüm kutsal kitapların, tüm masalların ve hikayelerin hepsi illa ki Kahire'den bahseder. 'Her şeyin başladığı şehir' derler ona batılılar. Biz ise, 'şehirlerin anası' deriz.



Bakın Kahire'ye... bakın Nil'e... ışığı sönmüş değil mi? Bir katil diktatör çöküp şehrin üstüne, gündüzünü geceye, baharını kışa çevirdi.



Binlerce insan Kahire'nin tozlu sokaklarında can verdi. Ezher'in kurra hafızları, hanendeleri, bülbülleri sustu. Ümmü Gülsüm'ün şarkıları dinlenmez oldu.



O güzelim şehir, bir darbe gecesiyle karanlığa büründü, ışığı söndü.



Şam


Öylesine güzel, öylesine kıymetliydi ki, Osmanlı oraya, 'Şam-ı Şerif' derdi. Mübarek Şam. İslam medeniyetinin tüm dönemlerinde mübarekti, kıymetliydi, özeldi, güzeldi.



Şam, bizim göz bebeğimizdi.



Bir diktatör baba ve onun diktatör oğlu kararttı Şam'ın kandillerini. O güzelim Şam sokaklarını, o güzelim Şam camilerini, medreselerini, aş evlerini tarumar ettiler.



İlmin, fikrin, sanatın yurdu Şam'ın kandilleri, o katil baba ve oğlu yüzünden söndü.



Bağdat


Hangi masalın kahramanı Bağdat'a uğramamıştır? Hangi imparator Bağdat'a taht kurmak için heyecanlanmamıştır? Hangi aşık Bağdat'a gitmemiştir?



Babil, Pers, Asur, Sasani, İskender, Roma, Selçuklu, Osmanlı... sayabildiğiniz tüm imparatorlukların yüzüğündeki en kıymetli taştı Bağdat.



Bağdat bizim gururumuz, onurumuz ve masal kahramanımızdı.



Bir diktatör şehrin güzelliğine kara leke gibi düştü, o güzelim Bağdat kandillerini söndürdü.



Ardından gelenler, ondan daha diktatör oldu, şehri daha çok karanlığa gömdü.



Şimdi eski masallarla avunuyor Bağdat. Işığı sönmüş, boynu bükük bekliyor öylece.



Halep


O şehri uzaktan görenler bile sevince kapılırdı. O yemekler, o şekerler, o tatlılar, o tütünler neredeyse tüm diyarlarda dillere destan anlatılırdı.



Halep bizim seslensek duyacağımız şehrimizdi. Neşemizdi, mutluluğumuzdu.



Öylesine vurdular ki Halep'i, sonunda bir kül şehrine döndürdüler. Her şeyin rengi gitti, her şeyin neşesi gitti, sonunda ışığı sönmüş külden bir şehir oldu.



San'a


Belkıs'ın diyarı, medeniyetlerin doğduğu şehir. O muhteşem güzelliğiyle herkesin rüyasıydı.



San'a da karanlığın içine gömüldü. Onun kandillerini de bir diktatör söndürdü.



Şimdi katil ülkelerin ölüm kusan uçaklarıyla bombalanıyor, inliyor, yanıyor, ağlıyor.



San'a, toprakların bittiği yerde duran bir fener gibiydi. Işığını söndürdüler, insanlarını uyuşturdular, karanlığa gömdüler.



Daha nice şehirlerimizin ışığı söndü...



Mağripten başlayın, Şarkın en ucuna kadar gidin. Tüm şehirlerimizde ışıkları karartmaya çalışan birileri var. Tüm şehirlerimizin cıvıltısı kayboldu, neşesi kaçtı, ışığı söndü...



Fez, Tunus, Cezayir, Trablus, Beyrut, Kudüs, Taiz, Medine, Musul, Kerkük, İsfahan, Kabil, Keşmir, Semerkant, Taşkent, Buhara.... topraklarımızı, yolumuzu, tarihimizi aydınlatan nice şehrimize bir bakın şimdi... Işığı sönmüş, karanlığa bürünmüş, sesi kısılmış, rengi kararmış.



Şehirlerin anası İstanbul kaldı elimizde. Sancak şehir, ışıkların şehri, övünç kaynağımız, Payıtahtımız.



Bir onun ışığı kaldı yanan.



Şimdi onu söndürmeye uğraşıyorlar.



Söndürmeyin ışığınızı.


#Şehirler
#Halep
#Beyrut
#Kudüs
#Taiz
8 years ago
Işığı söndü şehirlerimizin
Kurusıkı tabancayla düello yapan ülke…
Ramazan takvimi-I
Sıradaki imparatorluk!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek