Kut'ül Ammare savaşının yıl dönümünde, bu tartışmalar alevlendi tekrar. 23 Nisan'ı kutlamak isteyenler, Kut'ül Ammare'ye karşı çıkıyor, Kut'ül Ammare'yi kutlamak isteyenler ise bu zaferi unutturanları eleştiriyor.
Jön Türkler ve İttihat Terakki Abdülhamid'i ötekileştirdi, diktatörleştirdi, sonunda hainleştirdi. Onu devirdiler ve iktidarı ele geçirdiler. İttihatçılar bu kez diktatörleşti, despotik bir rejim kurdu diye eleştirildi. Savaşta yenilince, Padişah Vahdettin tarafından İttihatçılar hainleştirildi ve ölüme mahkum edildi.
Milli Mücadele'de bu kez Mustafa Kemal ve arkadaşları, düşmanla işbirliği yaptığı iddiasıyla Vahdettin ötekileştirildi ve hain ilan edildi. Osmanlı ailesi bu yüzden sürgün edildi, iktidar el değiştirdi.
Bu kez milli mücadele kahramanları arasında ayrılık oldu. İlk Meclis ortak hayalleriyken kapatıldı ve lağvedildi. Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Halide Edip, Ali Şükrü ve birçoğu ötekileştirildi, dışlandı ve sonunda hain ilan edildi. Bir kısmı asıldı, öldürüldü.
Tek Parti, tek lider, tek şef dönemi kendinden başka herkesi ötekileştirdi. İmparatorluğun mirası reddedildi, başka bir tarih yazmaya kalktılar.
Travmalarla süren tarihimiz işte böyle oluştu.
Hangi savaş zafer, hangi komutan kahraman, kimler hain ilan edilecek, oturup yeniden karara bağladılar.
Osmanlının binlerce yıldan beri süzülüp gelen geleneği, cehalete, yozlaşmaya, ihanete mahkum edildi ve unutturulmak istendi. Hatası olanı, yanlış yapanı, başarısız olanı yok saydılar, mahkum ettiler, dışladılar. Hata yapsa da, 'benim insanım' demedi, demek cesaretini göstermedi kimse.
Bu anlayış da kahramanları hain, hainler kahraman yapmak istedi. Bu da başka bir tarih yazıcılığıydı aslında.
Bir salıncağın iki ucunda gidip gelen, ortada buluşamayan kavganın içindeyiz şimdi.
Birini kahraman yapmak için ötekini hain yapmak zorunda mıyız? Sanırım bu gelenek, İttihat Terakki'den beri hep başımızın belası oldu.
İngiltere gibi hem hanedana sahip olmak, hem de demokrasiyle yönetilmek, neden bizim ülkemiz için mümkün olmadı ki?
İlk Meclis'i kuranlar içinde muhalif görüşte olanlar neden tasfiye edildi, neden hain ilan edildi? Bunu yapmak zorunda mıydık?
Buradan bakınca ve buradan geriye doğru okuyunca böyle sorular sorulur, başka bir şey görülür.
Ancak o günün şartları, bağlamı, zorluklarını oradan okumak gerek.
Abdülhamit'i anlamak için de bu şarttır, Vahdettin'i anlamak için de, Atatürk'ü anlamak için de. Hepsinin kendi özel şartları vardır.